10 Ocak 2016 Pazar

Kelebek Adası-Corina Bomann

Orijinal Adı :Die Schmetterlingsinsel
Edisyon Adı : Kelebek Adası 
Yazar: Corina Bomann 
Yayınevi : Pegasus Yayınları
Çeviri : Ragıp Minareci
Goodreads Puanı : 5/3,79
Puanım :5/4






Cidden çok güzel bir kitap idi..Güzel bir kurgusu vardı...Geçmiş ile bugün arasında iki ayrı hikaye birbirine bağlantılı idi..Yazarın kalemini Kate Morton, Kimberley Freeman ve Sarah Jio'ya benzettim. Alman yazarları çok sık okumuyorum ancak Corina Bomann'ı takip edeceğim favori yazarlar listesine ekledim..
Hikaye müthiş heyecanlı idi,ortalara doğru kitap biraz durağanlaştı fakat sonradan kendini toparladı.. Geçmişteki hikayeyi çok daha etkileyici buldum yazar Grace'in sonunu daha işleseydi  çok güzel olurdu bence .. 
Sri Lanka ile İngiltere arasında geçen gizemli egzotik aşk ve macera dolu bir romandı.


Cidden çok etkilendim kendi kendime bu yazar için bir nevi kumar oynadım..
Sadece Goodreads yorumlarına bakarak kitap almaya devam edeceğim..Özellikle yabancı okuyucuların tarafsız yorumlarına göre kitap almak çok daha iyi olduğunu bu kararım ile kanıtlanmış oldu..



Konusuna gelince;
Tremayne Malikanesi kadınlarının hikayesi idi roman..Ailenin geçmişinden gelen bir gizem onu çözme görevi verilen ailenin son üyesi Diana ve gizeme konu olan Grace'in hikayesi.

Tremayne Malikanesi

Diana Almanya'da Serbest avukatlık yapmaktadır,kocasının ihanetini görünceye kadar evliliğini sorgulamaktan da kaçınmıştır..
Evliliğinde bu sorunları yaşarken İngiltere'den teyzesinin çalışanı Bay Green'den bir telefon gelir acil İngiltere'ye çağrılmaktadır. Teyzesi rahatsızlanmış onu görmek istemektedir..
Ölmek üzere olan yaşlı teyzesinin son isteği aileyi lanetleyen bir sırrı çözmesidir.. Özel hayatı tam da çıkmaza girmiş olan ve teyzesinin durumu ile oldukça sarsılan Diana'nın hayatı çok özel bir döneme girmiştir.. Tüm işlerini askıya alarak teyzesinin arzusunu yerine getirmeye karar verir..
Aile sırrını çözmek için eski arkadaşından yardım alır..Arkadaşı da onu Jonathan Sighn'e yönlendirir..
Bu genç adam ile bir nevi egzotik bir yolculuğa çıkarak ailenin gizemli lanetini araştırırken kendi iç dünyasında da yolculuğa çıkar..

Sri Lanka

Grace Tremayne 'in hikayesi ise çok daha fazla ilgimi çekti. Bu genç kızın ailesi ile birlikte geldiği Sri Lanka'ya belki isteyerek gelmemişti Londra'da iple çektiği tanıtım balosunu da kaçırmış tarihi belirlenemeyen bir tarihe ertelenmişti...Aslında Londra'da babasının işleri iyi gitmiyordu Amcası Richard Tremayne bundan daha iyi bir zamanda vefat edip babasına miras bırakmasaydı aile olarak çok daha kötü durumlara düşebilirlerdi de...

İstemeyerek geldiği bu egzotik ülkeye zamanla alıştı sonra ise hayatının aşkını burada buldu..Ancak aşık olduğu adam bir melez idi..Uzak doğu özellikle Hindastan'da hüküm süren bu Kast sistemine göre bu genç adam ile birleşmesi mümkün değildi. 
Bir de ona göz koyan çok kötü niyetli bir adam da vardı...Grace'in ve sevdiği adamın felaketine sebep olacak bu adam gerçek yüzünü sadece Grace'e gösteriyordu...


Güzel bir romandı..Konu çok güzeldi..Grace'in hikayesi beni çok etkiledi..
Bu romanın konusu bence Kate Morton 'a çok yakışırdı..Tam da onun yazması gereken bir romandı bence.

Aynı hikayeyi onun kaleminden okumayı çok isterdim..
Yine de iyi bir yazar daha keşfetmenin derin mutluluğu içindeyim..



Çeviri genel anlamda sorunsuz idi son zamanlarda moda olan hissetmenin yerine kullanılan duyumsamak kelimesi cidden sırıtıyordu..Çevirmenin ısrarla bu kelimeyi kullanması romana zoraki olarak ilave edilmiş gibi duruyordu...

Böylesi tarihi ,gizemli ve egzotik tutkulu hikayeleri seviyorsanız ve bir de çay tutkunu iseniz bu kitabı bir denemenizi öneririm..

Bazı sahnelerinde ;
O çayların nasıl üretildiğini anlatması kokularını tarif edilmesi müthiş idi..
Sri Lanka'nın diğer adının Seylan olduğunu biliyordum ama diğer adının Kelebek Adası olduğunu da bilmiyordum..
Çay hakkında çok şeyler öğrenmiş oldum..





Diana odada dolaşırken cam kırıkları sinir bozucu bir şekilde parıldıyor ve ayakkabılarının altında çıtırdıyordu. Alacağı bir banyo o anda ruhunu dengeleyip duygularının yerli yerine oturmasını sağlayacaktı.
Soyunduktan sonra aynada kendini izlerken içi tuhaf oldu. O kadında bende olmayan ne var, diye sormaya ihtiyacı var mıydı?
Otuz altı yaşındaydı ve yaşını hiç göstermiyordu. Onu yakından tanımayanlar, yirmili yaşların sonunda olduğunu tahmin ediyorlardı. Reklamlara göre, saçlarda otuzlu yaşların ortasında beliren ilk beyaz teller ona hiç uğramamıştı. Simsiyah saçları, kolları gibi bronz rengi omuzlarına kadife gibi dökülüyordu. Güneş yanığı tenine ekibindeki kadınlar ve arkadaşları her zaman imrenirlerdi. Çok antrenmanlı sayılmasa da incecik olan bedeninin kalanı, uzuvlarının rengini alabilmek için deniz kenarında geçireceği tatili iple çekiyordu.
Tatil, diye iç geçirdi Diana, duş kabinine girerken. Bu rezilliği unutabilmek için belki de bir seyahate çıkmalıydı.

************

“Şu melezden, Vikrama denen adamdan söz ediyorum. Yakışıklı herif, hakkını yiyemem. Hedefe ulaşmak için sana nasıl yaklaşılması gerektiğini anlaşılan çok iyi biliyor.”
Grace, ayağının altındaki zeminin çekildiğini hissetti.
Böylece eteğini sıyıran, kalçalarını ezen, sonra da bacaklarının arasına giren ele direnecek gücü kendinde bulamadı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder