31 Ekim 2013 Perşembe

Delilah-Eleanor De Jong



Kitap Adı :  Delilah
Yazar Adı: Eleanor De Jong
Orjinal Adı : Delilah
Goodreads Puanı : 5/3,80
Puanım : 5/4

Tanıtımı :
Bu oyunun bedeli çok ağır olacak…
Mukaddes Topraklarda, İsrailoğulları ve Filistinliler acı bir anlaşmazlığa saplanmıştır.
Görünüşte yenilemez gibi duran düşman Samson, İsrailoğulları direnişinin sembolü olur ve hüküm süren Filistinliler onun gücünün sırrını öğrenemez. Onu alt edebilmenin tek yolu vardır: Delilah
Tutkulu, inatçı ve dikkatsiz Delilah, yaşadığı hayattan sıkılmıştır. Daha fazlasını istemektedir ve kendisine sunulan teklifin cazibesine kapılıp bir anlaşma yapar. Anlaşma Samson’u baştan çıkartıp kaleyi içten fethetmek üzerinedir.
Acaba Delilah oyunun sonunu getirebilecek mi yoksa zamanla öğreneceği şaşırtıcı gerçekler onu yolundan mı döndürecek? 
Gelin bu zorlu görevinde Delilah’a eşlik edin ve en az Delilah kadar çekici olan bu romanın sizi baştan çıkarmasına izin verin.
Bu romanı karşı konulamaz buldum. Oldukça gerçeğe yakın karekterlerle ve sürükleyici anlatımıyla tarihe yeni bir soluk kazandırıyor. Herkesin okuyabileceği bir eser.
---Closer Dergisi 



Muhteşem bir hikaye okudum daha önce de filmini seyretmiş çok etkilenmiştim..Eski bir Hollywood filmi idi..Yıllar önce Trt'de seyretmiştim..
Eleanor De Jong'un yazdığı Delilah'ın konusuda aynı tema üzerine çok güzel kurgulanmış.Farklılıkları da var..Severek okudum..Çok etkileyici bir aşk ve özgürlük için mücadele hikayesi..Ve ihanet hikayesi..
Delilah çok güzel hırslı hayatta ne istedğini arayan bir genç kadın. Biraz da özgür ve çapkın ruhlu..Samson iri yarı dev gibi çok güçlü bir adam..Gücünü özellikle saçlarından alıyor..İsrail'lilerin lideri..Milletinin eninde sonunda özgürlüğe kavuşacağına inanıyor..

Hikaye M.Ö. 172 yıllarında geçiyor..İsrailoğulları ile Filistinliler arasındaki mücadele savaş zamanlarında geçiyor..


Bu devirde iktidarda ve güçlü olan Filistinliler Delilah Filistin'li Samson İsrail'li..Delilah özgür ve asi ruhlu bir genç kız..Annesi babası öldükten sonra işvereni ile evlendikten sonra hep birlikte yaşamaktadırlar..Aslında Delilah'ın babası da bir İsrail'lidir bunu sonradan öğrenecektir..


Üvey kız kardeşi Hemin'in nişan anlaşmasında ilk defa Samson'u görür..Ondan hiç hoşlanmaz nedense.

Bir anlaşmazlık sonucu Samson ve Hemin'in nişanı olmaz anlaşmayı kız tarafı bozar..Hemin'in yaşlı ama prastij sahibi olan Phicol ile nişanlanır..Samson bunun üzerine üvey babasına hesap sorar ve Delilah'ı Samson'a teklif eder..Fakat Samson bu teklifi red eder.

Aradan üç sene geçer Filistinli ve İsrail'liler arasındaki gerilim devam etmekte Samson İsrail'lilerin lideri ve şefidir..Delilah yaşadığı hayatına renk gelmesi için paranında büyüsüne kapılması ile Samson'u baştan çıkarması ve  eniştesi Phicol'e teslim etmesi için peşin yüklü para karşılğında anlaşma yapar..


Fakat hesap da olmayan Samson'a aşık olmasıdır..Bu dik başlı sorumsuz güzel kadının bir seçim yapma vakti geldiğinde olayların kontrolünü kaybederek sevdiği adamı da kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya gelir..

Çok etkilendim okurken çok duygulandığım anlar olduğu gibi Delilah'a çok kızdığım anlarda oldu..Özellikle üvey kardeşi Ekron'un kötülüklerini okurken çok sinirlendim..
Tarihsel kurgu romanlarını seviyorsanız bu romanı kaçırmayın..Son derece akıcı bir dille yazılmış bu romanı tavsiye ederim....

27 Ekim 2013 Pazar

Davetsiz Misafir - Gaelen Foley



Kitabın Adı : Davetsiz Misafir
Yazar Adı : Gaelen Foley
Goodreads Puanı : 5/3,88
Puanım 5/4



Cehennem Kulübü serisinin ikinci kitabı Davetsiz Misafir Orjianl Adı My Dangerous Duke'de bu sefer ki hikaye Warrington Dükü Rohan Kilburn'a aitti..Napolyon döneminde geçen bir hikaye..

Rohan'ın ailesinin erkekleri kuşaklar boyunca Cehennem Kulübüne hizmet etmiş olduğu için bu görevden kaçış yoktu..Sekiz yaşından itibaren bu görev için eğitilmişti.Başarılı olmak babasının bıraktığı ismi hakkı ile temsil etmek için kendini bu illegal hükümet tarafından gizlice desteklenen kulübe adamıştı.Yaptıkları normal bir insanın yapabileceği şeyler değildi.Yaşadıkları ve yapmak zorunda kaldıkları yüzünden normal bir kadının onun hayatına pek dayanabileceğini sanmıyordu..Ailesinden geldiğine inandığı bir lanet de vardı ..   Kilburn erkeklerinin kadınlarının ölümlerinin  aile erkekleri yüzünden olduğuna inanıyordu...İşte bu  yüzden kimseye bağlanmamaya ve evlenmemeye de   yemin etmişti..

Şimdiye kadar kadınlarla gelip geçici ilişkiler kurmuş ve onlara bağlanmamıştı..Kate Madsen ile karşılaşıncaya kadar...

Kendisine bağlı adamlarından O'Banyon ona yaranmak için Kate Madsen isimli genç kızı fahişe olarak sunmak için kaçırarak getirir..Genç kız bir fahişe gibi süslenerek ona sunulur..Fakat mücadele eden Kate'i zapt etmek kolay değildir o yüzden onu etkisiz hale getirmek  için afyon ruhu verirler.Genç kız yarı sarhoş yarı ayık Rohan'a sunulur.

 Kate yıllar önce babasını kaybetmiş yalnız yaşayan bir genç kızdır..Babasını kaybettikten sosyal ortama pek çıkmamış kendine kitaplara vermiş bir kitap kurdudur..Babasını kaybettikten sonra ondan kalan emekter hizmetkar da öldükten sonra kimsesi kalmamıştır.

Küçüklüğünde annesine ait çok şey hatırlamamakta onu ölümünü ve babasının büyük pişmanlığını anımsamakta..Babasının bıraktığı miras ile kimseye muhtaç olmadan kitapları ile birlikte kendine kurduğu bir dünyada yaşamaktadır..

Bir akşam kitap okurken bilmediği adamlar tarafından kaçırılarak 5-6 hafta bir yerde zorla tutulmuş kendisinin tanımadığı Kate Fox olduğu ileri sürülmüştür.,Kate önce sunulduğu adama  Kate Madsen olduğunu  ispatlamak ve ondan yardım istmek zorunda olduğunu anlamıştır. Fakat verilen uyuşturucu yüzünden de bir türlü aklını toparlayamamaktadır.

Rohan ise getirilen genç kızdan  çok beğenip etkilenmişse de Kate 'in uyuşturudan sızıp kalmasından sonra onunla birlikte olmayı kendine yedirmez..

Kate ise ertesi sabah kaçmaya çalışır ama kaçamadığı gibi mutlak bir ölümden Rohan sayesinde kurtulur.Onu kaçıran adamlardan Calep Doyle'in ifadesine başvuran Rohan Kate'in kimliğindeki şüphenin giderilmesi için kendisi ile bir süre  daha kalmasına karar verir.

Çete adamlarının Kate'i Özgürlükçüleri kaptanı Kaptan Gerald Fox ve Simyacılıkla olan büyüler ile ilgili aileden gelen Leydi Gabriel'in kızı olduğunda ısrarcıdırlar.  Eğer bu gerçekse özgürlükçülerin önemli bir ferdi elinde olması onların ellerinde esir olan Cehennem Kulübü üyesi Drake'e ulaşmalarına onlara ait büyük hazineye ulaşmalarına onlara büyük bir darbe vurmaya da neden olacaktır..

Kate ise bu sert adamdan çok etkilenmekte şimdiye kadar hissetmediği duyguları hissetme bu vahşi ve tehlikeli Dük' doğru çekilmekte olduğunu fark eder duygularını tahlil edememektedir. Rohan bu güzel kitap kurdunun etrafında olmasına her geçen gün daha da alışmakta onun ile sohbetlerini onun bilgeliğini kültürünü sevmekte iken güzelliğinden her geçen gün daha çok etkilenmektedir...

Bu seriyi çok sevdim kısaca..Napolyon dönemindeki esrarengiz olaylar,entirikalar ile örülü güzel tutkulu bir aşk ile taçlandırılmış güzel bir hikaye idi..Çevirisinden her hangi bir rahatsızlık duymadığım gibi kitap akıyordu..Tek sıkıntı serideki yayın tarihleri arasındaki uzunluklar..Takdir edersiniz ki casusluk  olayları ile kurgulanmış  bu serinin daha yakın sürede yayımlanması gerekiyor bence..Çünkü arası uzadıkça bir önceki kitabı elimize alıp tekrar bir gözden geçirmemiz gerekiyor...
Yayınevi umarım bu seriyi bu iki kitapdaki gibi başarılı şekilde yayınlamaya devam eder..Ne diyelim historical seviyorsanız casusluk ve macera hikayelerine meraklı iseniz güzel ve tutkulu aşkıda seviyorsanız bu roman tam size göre...
Bu yazarı bence es geçmeyin...



Inferno Club Series
1. My Wicked Marquess (2009) Şeytan Diyor Ki
2. My Dangerous Duke (2010) Davetsiz Misafir
3. My Irresistible Earl (2011)
4. My Ruthless Prince (2011)
5. My Scandalous Viscount (2012)
6. My Notorious Gentleman (2013)
7. Secrets of a Scoundrel (2014)


25 Ekim 2013 Cuma

Anılarımla Yatak Odasında - Sandra Brown




Kitap Adı : Anılarımla Yatak Odasında
Yazar Adı : Sandra Brown
Orjinal Adı : Demon Rumm
Goodreads Puanı :5/3,33
Puanım  :   5/3


Sandra Brown'un Anılarımla Yatak Odası yazarın hayranlarının diğeri kitaplarına göre oldukça sönük bulacağı  bir kitap idi.Yazarın 1987 yılında yazdığı romanlarından..Okurken kadın karaktere sinir oldum.Kitap erkek karakterin bakış açısından anlatılıyordu..
Ünlü  bir film yıldızı idi erkek karakter..Kadın karakter ise bir yazar..İki yıl önce bir deneme uçuşu sırasında kaybettiği  kocası ile ilgili anılarını yazarken aynı zamanda filmi çekilen eserin senaryosunu da yazıyordu. Rylan North bu gözüpek havacının hayatını oynuyordu..
Rolünde daha başarılı olmak için Kirsten Rumm'ın  kocası ile yaşadığı evde bir süre beraber yaşamayı avukatı aracılığı ile teklif eder.
Kirsten bu teklifi de avukatı dinleyerek kabul eder.Rylan ilk görüşte Kirsten'e aşık olmuştur. Onu yakından tanımaya başladıkça daha da bağlanır. Bir yandan kocası ve ilişkileri hakkında bilgi edinip rolünün hakkını vermeye çalışırken Charles ve Kirsten'in aralarındaki ilişkilerinde gariplikler hissetmeye başlar.Aralarında kuvvetli bir çekim oluşsa da Kirsten aralarına hep bir duvar koymuştur..
Hikaye boyunca Rylan bu duvarı aşmaya çalışır Kirsten ise kaçmaya..Tam  aralarında yakınlaşma olurken kadının mevcut korkular bu korkularından dolayı engel koymaları hep devam etti..
Kadın karaktere sinir oldum. 
Tabii ki sonun da aşk kazandı ve adamcağız sabrının mükafatını gördü..
Kadın çoğunlukla ölen kocası ile Rylan'ı aynı kefeye koysa da hatasını anladı..
Sandra Brown'un o güçlü kurgulu romanlarına benzemiyordu açıkçası.Bana biraz da beyaz dizi kitaplarının kurgularını anımsattı...
Tekrar okur muyum hayır..Sanmıyorum..Vakit geçirmek için çerezlik kitaplardan. Fazla beklentiye girmezseniz okurken hoş vakit geçirebilirsiniz...

23 Ekim 2013 Çarşamba

AŞKA ADANMIŞ BİR GÜN - Pamela CLARE


Kitap Adı : Aşka Adanmış Bir Gün
Yazar Adı : Pamela Clare
Orjinal Adı : Defiant(Meydan Okuyan)
Goodreads Puanı 5/4,43
Puanım 5/5

Daha fazla puan olsa onu verirdim...

Yaklaşık bir yıldır bu kitabı bekliyordum beklediğime değdi.Tek kelime muhteşem bir kitap okumuş oldum..Bir kitabı okurken uzun zamandır böylesine ayaklarımın yerden kesildiğini hatırlamıyorum..Bu macerasında da çok sevdiğim klasik müziğin barok tarzı temaları ile de süslenmişti..Çünkü bu romandaki bayan karakterimiz bir müzik aşığı..Soylu bir İngiliz leydisi..Lord William  Wentworth'un yeğeni oluyor aynı zamanda...

Orjinal adı Defiant olan  Aşka Adanmış Bir Gün'ün kahramanları Connor MacKinnon ve Leydi Sarah Woodville'nin hikayesi..Benim çok sinir olduğum Wentworth'un cezasını bulacağını tahmin etmiştim ama maalesef istediğim kadar acı çekmedi devamı gelecek kitap da olacak..


MacKinnon Takımı serisi İlk İan MacKinnon'ın hikayesi Teslimiyet ile ortanca kardeş Morgan MacKinnon'un hikayesi Günahkar'da  ve son olarak Connor MacKinnon'ın hikayesi de Aşka Adanmış Bir Gün'de yer aldı..Böylece kardeşlerin hikayeleri de bitmiş oldu..

Yazarın sitesine baktığımda ise bu seriden kopmaya henüz hazır olmadığını yazmış..Devamı geliyor büyük ihtimal ile Wentworth ile ilgili olacak bu yeni hikaye..Okumayı o kadar çok istiyorum ki...Umarım Koridor Yayınları  Temmuz 2012 de çıkan bu kitabı bir yılı aşkın süre sonra vermeyeceğini umuyorum..Hatta dünya ile birlikte yayınlamasını bekliyorum..

Yazarın diğer kitaplarını da okumayı çok istiyorum yayın evi keşke diğer kitaplarını da yayımlasa..Pamela Clare'in bambaşka masalsı bir kalemi var..Bu romanı okuduktan sonra yazarın müptelası oldum...Tüm kitaplarını okumak istiyorum..Hiç olmazsa bu serinin dördüncü kitabı çıkmadan başka bir serisini yayımlar mı acaba Koridor?

Umuyorum..Ümit etmek istiyorum...

 Gelelim Aşka Adanmış Bir Gün'e muhteşem bir aşk,tarihi,romantik gerilim,macera,savaş,erotizm temalarında işlenmiş bir hikaye var karşımızda..Evet Pamela Clare'i Elizabeth Hoyt severler çok sevecekler onun tadında yazıyor yazar ama bence  çok çok daha iyi yazıyor...



Leydi Sarah Woodville dünya güzeli müzik aşığı bir genç kız..Çok şansız bir olay sonrasında babası tarafından sürgüne gönderiliyor..Amerika'ya yapa yalnız yanında özel hizmetçisi birlikte..Fakat  Fransız'ların müttefiki Şawniler tarafından da kaçırılır..Daha önce sıkıntı yaşadığını zanneden Sara  bu yaşadıkları ile hayatının önemini kavramıştır..Ancak özel hizmetçisi ve yardımcısı Şawniler tarafından acımasızca katledilirler..

Sarah 'ın kaçırıldığını öğrenen Wenthworth bulunması için Connor MacKinnon'u görevlendirir..Ne şartta olursa olsun onun sağ olarak getirilmesini ister..Duygusuz kalpsiz Wiiliam Wenthworth'un birine önem vermesi Connor'u çok şaşırtmıştır..Mohikan Komondolarının yeni lideri Morgon evlendikten sonra o dur..Kardeşi olarak gördüğü mohikan asıllı Joseph ile onu kurtarmak için yola çıkarlar..

https://www.youtube.com/watch?v=nYQA2WhPz58

Sarah'ı kaçıran Şawniler onu liderleri için kaçırmışlardır. Katakwa Sarah'ı intikam için kaçırmıştır..William Wentworth'un amansız  düşmanı olan Katakwa karısını onunla olan savaşında karısı tecavüze uğramış ve öldürülmüş oda William'dan intikam almak için kendine  yeni eş olarak da Sarah'ı seçmiştir...
Bu arada Connor Joseph ile Şawniler'in köyüne ulaşıp Sarah'ı bulmuştur..Sarah'ın onurlu duruşundan ve güzelliğinden istemese de çok etkilenir..Onun William ile akraba olduğunu inanamaz..Fakat Sarah'ı kurtamak için  Katakwa'ya meydan okur ve onunla dövüşücektir ..Kazanırsa Katakwa Sarah ile evlenemeyecektir fakat Connor ile evlendirilecektir. Connor bunu Sarah'tan saklamak zorunda kalır..



Vee Connor Katakwa'yı dövüşte yener Sarah ile evlenmeye hak kazanır..Sarah ise bu etkilendiği savaşçının evlenmeyi aklından geçirmemiştir..Ama durum  bu kadarla da kalmaz bu yeni evlenen çiftin gerdeğe girmesi de sağlanacaktır.. Bunu kazasız belasız atlatmak  rolde yapamayacaklardır..Çünkü gerdeğe girilirken yaşlı bir kadın da şahitlik de yapacaktır...Ne olduğunu merak ediyorsanız sizi kitaba şöyle bir alalım....
Kısaca muhteşem bir romandı..Muhteşem bir aşk...Bence okumayan çok şey kaçırıyor.İan Annie için yüz kırbaç ceza almayı göze aldığında William denen adama illet olmuştum..Connor'a verdiği  bin kırbaç ceza ile de adamın acımasızlığının mantık tanımadığından emin olmuş oldum...Ölümü göze aldığı sevdiği kadının ..Aşkı için..Sarah'ın onun için her şeyi geri bırakabileceğine inanamamıştı...Aşkları için ikisi de savaştı..
Connor ile Sarah mutluluğu bulurken oldukça kalabalık bir aileye de sahip oldu..Annie,Amelia,Josep,İan,Morgan gibi kardeşleri oldu..Kendi ailesinde göremediği sıcaklığı,sevgiyi,paylaşımı gördü..

Ve William Worthwood bu macerada başına gelenleri hak etti...Hem de fazlası ile..Fakat yazar  bu konu da hiç bir ip ucu vermedi.. Maceranın aslı dördüncü kitap da sıradaki o büyük bir ihtimal ile...Tavsiyemdir..Hala daha bu yazar ile tanışmadınız ise çok şey kaybediyorsunuz...

MacKinnons Rangers Serisi
1.Surrender (Teslimiyet)
2.Untamed  (Günahkar )
3.Defiant ( Aşka Adanmış Bir Gün)

21 Ekim 2013 Pazartesi

Teslimiyet-Pamela Clare

Kitabın adı: Teslimiyet
Yazarı      :  Pamela Clare
Orjinal Adı : Surrender
Goodreads Puanı : 5/4,20
Puanım  :5/5

Orjinal adı Surrender olan Teslimiyet MacKinnons Rangers serisinin ilk kitabı.Muhteşem bir hikaye.Romanı okuamaya başladığımda böylesi güzel bir hikaye ile karşılaşacağımı tahmin bile edemezdim..Çok güçlü bir yazar Pamela Clare  okutturuyor ve bence oldukça da özgün yazıyor..

Bu  romanı çok uzun  zaman önce okumuştum.Aklımda kalan Mohikan Savaşçısı üç erkek kardeş.. ve güzeller güzeli İskoç Leydisi Annie..Hiç ummadığı kişiden darbe alan ama ayakta durmaya çalışan onurlu güzel Annie..

Vee MacKinnon kardeşler İan,Morgan ve Connor MacKinnon ..Her kitapda bu genç savaşçı ve onurlu adamların hikayesi var.Teslimiyet'i ilk okuduğumda Connor'un hikayesi henüz yazılmamıştı.Sonra yazar gelen isteklere dayanamayarak Connor'unda hikayesini yazmaya başlıyor..2012 Yılının Temmuz ayında piyasaya siürülüyor..Ben bu yorumumu yazarken serinin son kitabını okumaya hazırlık yapıyorum..Oldukça gecikse de seri tamamlandı..Yazar ek bir hikaye çıkarmazsa..

Teslimiyet'e dönecek olursak bence farklı bir uslup ,farklı bir dönem . Toprağın kanla yoğrulduğu Amerikan tarihinin koloni döneminde  içinde bir yolculuk .

Kimi zaman nefesinizi tutup arka sayfaya bakmaya kalbinizin dayanamayacağını düşündüğünüz bir hikaye..Judith Mcnaught'un romanlarında bulabileceğiniz bir romantizm  ve Diana Gabaldon romanlarındaki macera,gerilim...Bu temaları seviyorsanız hiç kaçırmayın bu romanı..

MacKinnon kardeşlerinin  ataları uzun zaman zaman önce  İngiltere'ye ihanetten Amerika'ya  sürülmüştü. Üç kardeş İngiliz soylusu Lord William  Wenwoth tarafından tarafından  pis bir tuzağa düşürülerek İngilizlere mecburi hizmete mahkum edilirler.

İan MacKinnon'un yolu Lady  Annie ile yolları kesisir.

Annie bir İskoç Kont'unun kızıdır. Babası İngiltereye  vatana ihanetle suçlanan  iskoçlarının katledildiği bir savaşta ölmüştür. Savaştan bir tek amcası olan Marki kurtulmuştur. Babasının ölümünden sonra Annie annesi ile amcasının evinde kalmaya başlarlar.

Her şeyin yolun olduğunu sanan Annie'nin  annesiyle yatakta amcasının sapık fantezisine tanık olduktan sonra onu bu konuda uyaran annesine hak verir.Annesinin tavsiyesini dinleyerek mücevherlerini alarak evden kaçar ama amcası onu yakalatarak hırsızlıktan hapse attırır..Bu arada annesi de ölmüştür..

Annie hapiste  3 hafta  kaldıktan sonra amcası onunla gelmesini söyler ama Annie red eder..Ona çok kızan amcası hayatı botunca taşıyacağı hırsızlık damgası ile onu damgalar..Onu deniz aşırı yolculukla Amerika'ya gönderir. Annie   orada 14 yıllığına bir aileye hizmetçi olarak satılır..

Ama Annie'nin kötü kaderi burada  da bitmez. Bir süre  sonra satıldığı sahipleri Kızılderililer tarafından saldırıya uğrayarak  öldürülür ve Annie canını kurtarmak için kaçmaya çalışır  Ancak kızılderililer peşini düşer onu bırakmaz ..Tam o sırada  Iain McKinnon ile yolları kesişir ve onun tarafından kurtarılır..İan  McKinnon  hile ile İngilizlerin hizmetine girmesine sebep olan Lord   William Wentwortha ilk defa karşı gelmiş olur cezasını 100 kırbaçla öder...

Fakat Wentworth da Annie 'ye de göz koyarak peşine düşer kolay kolay da bırakmaz..

Müthiş bir hikayedi..Nedense Amerikan Koloni dönemine ait hikayeleri çok da okumadık..Umutsuz Aşkın Gözyaşlarından sonra Teslimiyet romanını okumuş oldum..

Kısaca  işlemedikleri suçlar yüzünden aynı kaderi paylaşan , iki güzel insanın hikayesi idi. ... Tavsiye ederim..


Serenad- Zülfü Livaneli


Kitap Adı : Serenad
Yazar Adı : Zülfü Livaneli
Sayfa        :  484 Sayfa
Goodreads Puanı : 5/4,29
Puanım      : 5/5


Zülfü Livaneli  uzun zamandır okumak istediğim bir yazardı.Özellikle Seranad kitabını bu kadar uzun bir zaman nasıl beklettim?!!..Kendime çok kızgınım..İlk fırsatta diğer kitaplarını da okuyacağım..Yazarın kalem gücü müthiş kurgulaması inanılmaz..
Araştırma kitaplarında okuyacağımız bilgileri bize sıkılmadan okuyabileceğimiz bir şekilde romanlaştırarak sunmuş ki çok başarılı bir çalışma olmuş..
Şunu kesinlikle belirtmeliyim hala daha bu kitabı benim gibi okumayan varsa büyük hata yapmakta.Hiç vakit geçirmeden hemen Seranad'ı edinin..

.
Yakın tarihimize ait ne kadar merak edilen şey varsa aktarmış yazar.Özellikle Cumhuriyet Tarihimize ait önemli bilgileri güzel şekilde kurgularken Livaneli humanistlik ile de müthiş bir şekilde harmanlamış.

Romanda Üç kadının hikayesi var , üç siyasî/sosyolojik nedenle saklanan kimlik, üç acı:

Maya bir Kırım Türk’ü… Mari, bir Ermeni vatandaşı....Nadia, Yahudi asıllı bir Alman vatandaşı.
Üçüde siyasi ve dönem şartlarından dolayı kimliğini değiştirmek zorunda kalmış kadınlar..Bunların içinde ikisi yuva kurmuş sevdiği ile evlenmiş çocuk,torun sahibi olmuş..Biri büyük acılar çekmiş..Büyük aşk yaşadığı kocasından yaşadığı şartlar kopartarak almış onu..

Büyük çok büyük acılar çekilirken.Dönemin yeni kurulan ülkelerinde Türkiye Cumhuriyet'inin bilim ve sanat tarihinin oluşumunun şartlarını da okumuş oluyoruz..
Atatürk'ün kıvrak zekası ile Almanya'dan kaçan yahudi bilim adamları,sanatçılarının ülkemizin hizmetine alınması.Bugünki İstanbul Üniversitesi'nin temellerinin atıldığına tanık oluyoruz..

Bu üç kadının hikayesinden zira , asıl roman kişisi Maya Duran’ın kendi hikayesi de bir “kadın hikayesi” olarak ayrıca dikkat çekici.

Maya Duran, İstanbul Üniversitesi’nde çalışan  Halkla İlişkiler görevini yürüten sözleşmeli bir memurdur. Eşinden boşanmıştır ve oğlunun  tüm sorumluluğu Maya’ya aittir. Birlikte yaşadığı oğlu Kerem ile aralarında kopuk bir ilişki vardır.

 Aynı zamanda oğlunun babasıyla da ilişkisi kopuktur.Bir de birlikte olduğu bir sevgilisi vardır.Tarık ile fazla derinliği olmayan bir ilişkisi vardır Maya'nın..Arada sırada buluşup görüşmektedirler..Birbirleri üzerinde hak talep etmeden yüzeysel bir arkadaşlıktır..

Birgün  İstanbul Üniversitesi’ne konuk olarak gelen Maximillian Wagner’i karşılama ve onunla ilgilenme görevi Maya’ya verilir.  Maya için bu durum sıradan bir görevdir... Prof. Maximillian Wagner’le tanışana dek…Bu tanışma hayatını yerinden oynatacak kadar önemli bir tanışmadır..


Prof. Maximillian Wagner 87 yaşında ve Alman asıllı bir Amerikalıdır. Daha önce 1930′lu yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yapmıştır.Fakat profesörün İstanbul’da olmasından İngiliz istihbaratından Türk İstihbaratına kadar pek çok kimseyi ayağa kaldırır. Öncelikle Türk istihbarat görevlileri onu izlemeye alırlar..,

  Max ile Şile’ye gittikleri gün Türk istihbaratçıları Maya’nın evini ziyaret edip, oğlunu kullanarak Maya'ya göz dağı verirler. Maya'yı bu durumdan üst düzey asker olan abisi tarafından kurtarılır. Daha sonrasında Maya ile iletişime geçen İngiliz istihbarat birimleri de Maya’dan Wagner hakkında bilgi isterler. Maya bir anda çok ünlü ve aranan biri haline gelmiştir..Maya ve oğlu Kerem de Wagner ile ilgili araştırmalar yaparlar ve onun gerçekte kim olduğunu merak ederler.Bu araştırma sayesinde ana oğulun ilişkisi düzelmeye başlar..

Profesör ile Maya’nın ilk yakınlaşması  yaptıkları Şile ziyaretinde başlar. Maya, Profesör ve Şoför Süleyman Şile’ye doğru yılın en soğuk gününde yol alırlar. Şile yakınlarında Profesör yanından  ayrılarak deniz kenarına iner ve kemanını çalmaya başlar. Yanında üzerinde “Für Nadia (Nadia için)” yazan küçük çelenk de vardır. Çelengi denize atar ve kemanını çalmaya başlar. Ancak Profesör birden fenalaşır.

 Maya ve Süleyman’ın yardımıyla Profesörü  yakındaki bir otele götürür , Max donmak üzeredir. Bu esnada araba da bozulunca Süleyman yardım çağırmaya gider. Maya, vücut sıcaklığı giderek düşen ve baygın olan Profesör’e yardım etmek için soyunarak onunla aynı yatağa girer. Amacı kendi vücut ısısını ona bu şekilde aktarmaktır , fakat  Süleyman’ın döndüğünde olanları yanlış anlayarak bu olayı üniversite yönetimine anlatarak  Maya’nın başına dert açacaktır.

Daha sonra Proseför’ü hastaneye götüren Maya, arkadaşı Filiz’den yardım ister. Maya, Profesöre yapılan tetkiklerde, onun kanser olduğunu ve az ömrü kaldığını öğrenir. Maya, yaşlı, hüzünlü ve şimdi de kanser olduğunu öğrendiği adamın Şile’de deniz kıyısında ne işi olduğunu ve baygınken sayıkladığı ismin kime ait olduğunu çok merak eder.Maya’ya hayatın  borçlu olan Profesör, Maya’ya  hikayesini anlatmaya başlar. Anlattıkları Maya’yı derinden etkileyecektir.


Aslında bu hikayede ki konu tanıdık bir hikayedir..İki sevgili ve onlara engel olan aileler olmasa da mevcut ülke ve sosyolojik şartlar..Bu olaylar Nazi Almanya’sında, Hitler döneminde  geçiyorsa mevcut durumu tahmin etmek pek de zor değil aslında..
Ari ırktan iyi bir aileden gelen ari bir Alman genci ve sıradan Yahudi genç kızının hikayesi..

Max anlattıkça Maya dehşete düşer ve, Nadia ile birlikte ailesini de düşünür. Babaannesi Semahat (Mari) hanım bir Ermeni, anneannesi Ayşe (Maya) ise Mavi Alay‘dan canını zor kurtarmış bir Türk kadınıdır. Maya  bu şanssız üç kadın içinde dinini değiştirmek zorunda olmadığı için anneannesini şanslı olduğunu düşünür.

Max'in Amerika'ya dönüşünden sonra Maya şöför Süleyman'ın anlattıklarından zor duruma düşerek zor günler geçirir.İşinden istifa etmek zorunda kalır.İşsiz kalması ile de Max'in anlattıklarını araştırmak için vakit de bulmuştur...Yaptığı araştırmada da Max'ın Şili'de notalarını bir türlü hatırlayamadığı Serna Für Nadia'nın notalarına da ulaşır..

Bu zor günlerinde sevgilisi Tarık'ın yaptığı akıllı yatırımlarla zengin bir kadın haline de gelmiş olan Maya bu notaları Amerika'ya giderek Max'a ulaştırır..Romanda Max'ın bestelediği Seranad'dan ziyada Schubert'in Seranad'ıda çok anıldı ve dinlendi..Normalde çok severim bu besteyi..


Muhteşem bir romandı  fikrinde  çığır açan kitaplardan idi..Olaylara bakış açımı değiştirdi.Yakın tarihimizin daha da irdelenmesi gerektiğini yaptığımız hatalardan ders almamız gerektiğini öz eleştiri yapmamız gerektiğini anımsattı..

Düşünmediğim başka konuları da düşünmemi sağladı ki en basiti ülkemizde sokak ve caddelerin isimlerinin neden çok sık değiştirildiğini sorgulamamı sağladı..
Gerçekten de değişen yönetimlerle ülkemizde çok fazla sokak bulvar hatta kasaba köy isimlerinin değişmiyor mu?..


Serenad daha önce büyük bir kısmını bilmediğim MAVİ ALAY ve STRUMA gemisi konularında bilgi edindirmesi bakımından benim için anlamlı bir kitap oldu. Struma gemisi olayı duymuştum fakat Mavi Alay konusundan haberim bile yoktu..Araştırmam gereken çok şey çıktı Livaneli sayesinde..

Bir de olayların bir kadın tarafından anlatılması ve diğer kadın kahramanlar, Maya'nın babaannesi Semahat, Maya'nın anneannesi Ayşe ve Nadia'nın yaşamlarına da yer verilmesi, olayların siyasi boyutu yanında duygusal taraflarının ağır basmasına neden olmuş.. Bu bakımdan kitaptaki olaylar içimi daha da burktu.Pis kan deyiminden de nefret ettim..

Maya ve oğlu arasındaki duygusal boşluk günümüz çalışan kadınlarının içinde bulunduğu "İYİ ANNE" ve "ÇALIŞAN KADIN" rolleri arasında sıkışmasına güzel bir gönderme olmuş.. Çünkü çalışırken aynı sıkışmayı ve çaresizliği ben de yaşamıştım.

Yazılabilecek çok ayrıntı var. Mesela tek tek romanın “erkek”leri… Kitabın erkekleri içinde Max'ın yeri apayrı idi benim için ; 87 Yaşında ama o yaşında kadınları hala etkileyebilen bir erkek..Onun kalbi ise yanlızca  bir kişi için atıyor...
Benim bakış açımdan ise bizim erkeklerimizin sığlığı daha da ortaya çıktı … Mesela, ahlak bekçiliği…  Sorumluluktan kaçma, yargılama, Okumak en iyisi…Tavsiyemdir....



Alıntı :

 “Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kimininki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi! Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrama! Kendini koru kızım, insanlara karşı kendini koru!”

(...)


“Her iktidar adam öldürür mü?”

“Evet! İktidar zulüm demektir. Hele denetlenemeyen iktidar.”

“Peki, iyi insanlar iktidara gelirse?”

“Öyle şey olmaz!”

“Neden?”

Acı bir gülümsemeyle açıkladı:

“İyi insanlar iktidara gelmez, gelse bile iktidar onu bozar, zalim yapar.”

(...)

“Evet!” dedi. “Siz bile adam öldürürsünüz. Çünkü iktidar olmanın başka yolu yok. Eskiden daha açık yapılıyordu, şimdi daha gizli.”

Ellerini çekip daha yumuşak bir sesle devam etti.

“Dolaylı olarak öldürürsünüz, ölümlere neden olursunuz, ama bir şekilde, iktidarınızın sürekliliği öldürmeye bağlı olur. Belki şu anda böyle bir şey yapamayacak bir yapıdasınızdır. Ama iktidar yolu zorlu bir yoldur. Uzun bir yoldur. İnsanı dönüştüren bir yoldur. Ancak iktidara hazır hale geldiğinizde, gerektiği kadar değiştiğinizde, bu yolu tamamlayabilirsiniz.”



Şehzade Selim’le kardeşi Korkut’un hikâyesini anlatayım. Bu iki şehzade Bursa’da yaşıyorlardı. Babaları ölünce içlerinden birisi imparator olacaktı. Başa geçenin erkek kardeşlerini öldürtme geleneği olduğu için birinin padişah olması, ötekinin katledilmesi anlamına gelecekti. Kimin tahta geçeceğini ise bilemiyorlardı. Bunun için birbirlerine yemin ettiler. Hangisi başa geçerse ötekinin canını bağışlayacaktı. Sonunda o gün geldi ve Selim padişah oldu.

“Korkut’a ne oldu peki?”

“Ne olacak, öldürüldü. Bu işin sözle, iyi niyetle falan alakası yok. İktidarları ancak çok sıkı bir denetim dizginleyebilir. Yoksa peygamberleri iktidar yapsanız, onlar da öldürürler.”



17 Ekim 2013 Perşembe

İntikam Ateşi ♥♥♥ Sarah MacLean



Kitabın Adı : İntikam Ateşi
Yazar         : Sarah MacLean
Orjinal Adı :A Rogue By Any Other Name
Goodreads Puanı : 5/3,99
Puanım 5/4,5


İlk defa okuduğum bir yazar Sarah MacLean yazarın anlatımını ve kalemini çok ama çok etkileyici buldum. Regency döneminin etkileyici bir hikayesi idi..Araştırmalarıma göre dört kitaplık Rules of Scoundrels serisinin ilk kitabı idi..Bu kitabı okurken nedense Anne Stuart ve Celeste Bradley'in hikayesine benzettim..Hoş buradaki Düşmüş Melek kulübünde de bir takım ahlaksızlıklar ve çılgınlıklar yapılıyordu ama bu daha çok kumar kulübü idi ..

Roman tabii ki aşk,aile,arkadaşlık,sadakat,ihanet temaları ile kurgulanmıştı..Özellikle çocukluktan beri iyi bir arkadaş olan çiftimizin birbirlerine  çocukluktan itibaren yazdıkları mektupları bölüm başlarında okumak çok hoşuma gitti..

Romandaki kadın karakter  Penolope Marbury ne kadar dürüstlük ve mükemmellik timsali bir kadın ise erkek karakter Michael Bourne ise genç yaşta topraklarını kumarda kaybettikten sonra elinde unvanı ve malikanesi dışında bir şey kalmaz onuru ayaklar altına Vikont Langford tarafından alınmıştır..Bu olay yüzünden Michael taş kalpli bir kişiye dönüşür..

 Bu hikayede  kahramanlarımız çocukluk arkadaşı idi....Aslında üç kişi idiler Michael,Penolope ve Tommy çocuklukları birlikte geçen çok samimi arkadaşlar idi..Taa ki Michael'in başına gelen o skandala kadar..Zira o olaydan sonra Penelope ve Tommy  Michael'e ulaşamazlar..

Bu olaydan sonra yılar geçer Penolope  sevdiği arkadaşı Michael'i  kaybettikten bir dük ile  nişanlanır. Fakat bu nişanlılık  çok fazla sürmez nişanlısı başka birine aşık olmuştur..Onu terk ederek sevdiği kadınla evlenir..Bu sosyetede Penolope için bir büyük  düşüştür.Çünkü kendisini pek de güzel bulmayan Penolope aradan seneler geçse de evlenememiştir..Bunu çok da fazla dert etmemeye çalışsa da diğer kız kardeşlerinin hayatındaki olumsuz etkisi yüzünden kendini suçlamaktadır..İki kız kardeşi onun yüzünden pek de başarılı evlilikler yapamamışlardır.

Fakat evlenecek iki kız kardeşi daha vardır sırada muhtelemen onun bu başarısızlığı ve artık evde kalmasının kesinleşmesi sonucunda kalan ki kız kardeş de etkilenecektir..İşte bu tehlikeyi göze alamayan babası Penolepe'nin çeyizine Falconville topraklarını da dahil eder. Bu araziyi Michael'in elinden alan Vikont  Langford'dan kumarda kazanmıştır..Bu karar Penolepe'nin sakin hayatını alt üst eder..

Zira babası bu kararı aldıktan sonra Langfordun oğlu olan Tommy'de Penolepe'ye evlenme teklif eder..Fakat arkadaşının teklifini ailesnden gelecek tepkiyi göze alarak  kabul etmez.
Fakat Michael'in Falconville'yi ne kadar çok istediğini bilmemektedir..Öyle ki Penolepeyi omuzuna atarak kaçırmayı göze alacak kadar istemektedir..

Kısaca müthiş bir kurgu ve duygu sağnağında okuduğum  bu romanı çok beğendim..Özellikle bu iki iyi arkadaşın birbirlerine aşık oldukları ve yıllar süren kayıplarını birbirlerini özlediklerini itiraf ettikleri sahne müthişdi..Michael'in katı yüreğini eritmeye başlayan Penolepe'nin ondan macera istediği sahne..Ortaklarının karısına hayran olması çok güzeldi..Bu güzel romanı bence kaçırmayın...Tavsiyemdir..

Rules of Scoundrels Serisi : 

1. A Rogue By Any Other Name (2012)
2. One Good Earl Deserves a Lover (2013)
3. No Good Duke Goes Unpunished (Kasım 2013)
4. Never Judge A Lady By Her Cover (2014)

14 Ekim 2013 Pazartesi

Savaşçı Ruh/Jill Monroe ve Dolunay/Jessica Andersen



Savaşçı Ruh, Royal House of Shadows Serisinin ikinci kitabı idi ..
Harlequin'in Mystery Serisinden ikinci seri olan Royal House of Shadows serisi dört kitaplık bir seri yine serinin her kitabını değişik yazarlar yazıyor..

Paranormal aşk romanı içinde vampirler, kurtadamlar, büyücüler, cadılar, ruhlar vs türünde aklınıza gelebilecek her türlü yaratığın içerisinde bulunduğu bir seri..

Ama içinde derinlemesine hissedebileceğiniz bir aşk da var..Serinin her kitabında da Kan Büyücüleri tarafından saldırıya uğrayan Elden Krallığı varislerinin maceraları var kitaplar bağımsız okunabileceği gibi birbirine bağlı olarak da  okunabilir..Ama sıra ile okunsa çok daha iyi bence..

Bu macerada ise kahramanlar yine rüyalarında tanışıyordu..Breena ve Osborn erkek kahramanımız bir serdengeçti idi..Ormanda karşılaşmaları ile birlikte Breena'nın onun savaşçı gücüne ihtiyacı vardı..İkiside birbirlerini rüyalarından tanıyordu. Breena Elden Krallığının varisi idi yardıma ihtiyacı vardı..

Osborn'un yardımına..Onun becerilerine ihtiyacı vardı zamanlar onun sevgisini de istemeye başlamıştı..

Bu vahşi adam ile aralarındaki aşk zamanla doğdu ve ikisinin de bir seçim yapması gerekiyordu...

Güzel bir hikaye idi..

Dolunay - Jessica Andersen
Serinin üçüncü  kitabı kurgu bakımından serinin en güçlü hikayesi  idi bence..Çok da akıcı bir dilde yazılmıştı..Serinin bu macerasında da Elden Varisimiz Prens Dayn idi.Hem vampir hem kurt adam kılığına girebiliyordu


Kadın kahramanımız ise Reda(Alfreda) Weston eski bir polis idi..Her şey annesinden kalan Kırmızı Başlıklı Kız isimli eski bir kitabı tekrar bulması ile başladı..Ani bir akım ile bambaşka bir dünyaya gitti.Kurt adamların dünyasına .
Dayn'da yirmi yıldır kurt adamların dünyasında sürgün yaşıyordu.Elden Krallığına gidebilmek için bir rivayet olan klavuz kadının ona eşlik etmesini bekliyordu..Canavarlaşarak kurt kadınlar ile çiftleşerek güç topluyordu..Kısaca iki tarafta birbirlerini kullanıyorlardı..Zira bu güce kraliyeti kurtarmak için ihtiyacı vardı.


BU ikilinin hikayesini de çok beğendim.Tutkulu bir aşk ,sıra dışı bir macera,Kurt adamlar,vampirlerin cadıların olduğu bir bölümdü.Şİmdi serinin dördünci kitabını okumak için sabırsızlanıyorum..Özellikle fantastik severlerin çok beğeneceği bir seri..Tavsiye ederim..

1-Kara Gönülçelen / Lord of the Vampires by Gena Showalter  
2.Savaşçı Ruh/Lord of Rage by Jill Monroe
3.Dolunay/ Lord of the Wolfyn by Jessica Andersen
4.Lord of the Abyss by Nalini Singh

8 Ekim 2013 Salı

Ekim Harlequinlerden Seçmeler....

Sıcak Öpücük-Lynn Raye Harris


Bu hikaye beni çok şaşırttı.Şeyhli hikayeleri oldum olası pek sevmem fakat Lynn Raye Harris'in Sıcak Öpücük isimli kitabı değişik bir konusu vardı..Okurken erkek karakteri elimle sarsmak geldi şöyle iyice bir sarsmak geldi içimden..
İki tarafın da yanlış anlamaları özellikle erkek karakter Maliki'nin yetiştiriliş tarzı  yüzünden krize giren bir evlilik..Kalbi adeta taşlaşmış bir erkek kocası tarafından sevilmediği duygusu ile evliliğini bitirmeye kararlı genç bir kadının hikayesi idi..

Arzu Kıvılcımı-Carol Marinelli 

Bu ayki High Life serisinden çıkmış olan Arzu kıvılcımını çok severek okudum.Çok duygusal hikaye idi.Eşini yeni kaybetmiş çaresiz bir babanın dramı üstelik br an önce evlenip erkek varis edinmesi gerekiyordu..Emir'in tüm sorunu bu değildi tabii ki..

Geçirdiği kazadan sonra bir daha çocuk sahibi olamayacak genç ve güzel bir kadının hikayesi vardı..Emir'in bir yaşındaki ikizlerinin dadılığını yapıyordu.Onları öz çocukları gibi seviyordu ..Emir'in çocukları ile ilgilenmediği fazla geleneksel davrandığı fikrinde idi..

İşte o yüzden  işten kovalanmayı göze alarak onunla konuşur..Fakat bu konuşmadan aralarında oluşan ani çekim işin içinde değildi..Amy'ye göre aralarındaki birden başlayan ilişkinin geleceği olmayacaktı..
Severek okudum..Şeyhli hikayeleri pek sevmediğim halde...


Bir Gece Ansızın Nora Robers


Nora Roberts'in Orginal adı Night Moves olan Bir Gece Ansızın isimli kitabı yazarın diğer kitaplarına biraz vasat bulsam da severek okudum.Polisiye temaları ile kurgulanmış duygusal bir hikaye idi..Dünyaca ünlü bir bestekarın kargaşa ve kalabalıktan kaçmak için taşındığı bir kasabaya yerleşme hikayesi idi.. Maggie yeni aldığı evi hem  tadilat yapıyor hem yerleşiyordu..

Sıra bahçenin tasarlanıp düzenlenmesine gelince kasabada bu işlerin ustası Cliff Delaney ie anlaşır..Yeni evinde bir takım gizemli sesler de duymaktadır..Bahçe düzenlenmesinde bir havuz istemesi ile olaylar başlar.Çünkü kazıda kafatası bulunur. Bir yandan bu durum le uğraşırken bir yandan da Cliff ile arasında oluşan yakınlaşması ise derinleşiyordu..
Nora severler bu kitabı kaçırmayın...


Bitmeyen Rüya - Lynne Graham 

Bu ayki Stars of Romance serisinin ikinci kitabı Lynne Grahamın Bitmeyen Rüya isimli kitabı idi.Orjinal adı Angel of Darkness olan bu kitabı ilk kitapdan daha çok beğendim..Bazı yerlerde kadın karakter beni çok sinirlendirdi..Yine yanlış anlamalar vardı bu hikayede..

Bu hikayede kahramanlarımızın anne ve babalarının evliliğinden dolayı üvey kardeşliği söz konusu idi..Yıllar önce yanlış anlama dolayı  ile birbirleri ile yıllarca görüşmeyen bu ikilinin anne ve babaları boşanmıştı. Angelo bunda en büyük suçlu olarak Kelda'yı görüyordu.

Fakat anne ve babaları tekrar barışarak evlenmeye karar verince bu sefer Kelda'nın ayrılmalarına sebep olmasını engellemek istiyordu..Bu ayrılık süresince babası çok mutsuz olmuştu. Kendisi de onunla yaşadığı kötü hatıralar olmasına rağmen ona olan tutkusunun önüne geçemiyordu..
Sonunda yıllar sonra tekrar yolları kesişmiş kendisi başarılı bir iş adamı Kelda'da ünlü bir fotomodel olmuştu.Hali hazırda ise yeni bir skandal yaşamış ileri o yüzden de sekteye uğradığı için maddi zorluğa girmişti...

5 Ekim 2013 Cumartesi

Sahte Leydi-Margaret Moore



Kitabın Adı: Sahte Leydi
Yazar : Margaret Moore
Orjinal Adı: The Viscount's Kiss
Goodreads Puanı : 5/3,36
Puanım 5/3,5

Yazarın Kiss Me serisinin dördüncü kitabı Sahte Leydi.Srinin önceki kitapları çıkmadı..Sanırım hikayeler birbirine bağlantılı değil..Yine de serinin diğer kitaplarını da okumak isterim..

Margaret Moore'un  genellikle orta çağ temalı romanlarını okudum..Orta çağ romanlarını da daha iyi yazdığını düşünüyorum..Sahte Leydi Regency dönemine ait bir romandı..Akıcı bir uslüp ile yazılmıştı.
Sıkılmadan okudum diğer historical romanlarına göre  biraz daha değişik bir konusu vardı.

İyi bir eğitim almış olan fakat anne ve babasını kaybeden Nell soylu bir kadının yanında çalışmaya başlar.Kocası seyahattedir. Fakat maaşını da alamamaktadır.İşverenine sorduğunda kocası toplu olarak ödeyeceğini
söyler.Fakat işverenin kocasının niyeti bambaşka idi..
Bu yüzden Nell apar topar oradan kaçmak zorunda kalır.Alacağı olan parayı alamadan.

Yolda bir posta arabasına binerek oradan kaçacaktır.Aynı arabada Lord Justinan Bromwell ile karşılaşır.Birlikte yolculuk yaparken bir kaza geçirirler.

Aralarında sıra dışı bir yakınlık doğar.Kendisini Leydi Elanor Springford olarak tanıtmış istemediği bir evlilikten kaçtığını söyleyerek mevcut durumunu açıklamaya çalışır.
Bromwell onun bu durumunu öğrenince gçici süreliğine onu konağında ağırlamayı teklif eder..

Biraz ağır tempoda da olsa severek okuduğum bir hikayedi.Historical severlerin beğeneceğinden eminim...

Kiss Me Serisi :
1. Kiss Me Quick (2003)
2. Kiss Me Again (2004)
3. A Lover's Kiss (2008)
4. The Viscount's Kiss (2009) Sahte Leydi

3 Ekim 2013 Perşembe

Ölümüne Sev Beni - Allison Brennan




Kitap Adı             : Ölümüne Sev Beni
Yazar                   : Allison Brennan
Orjinal Adı           : Love Me To Death
Goodreads Puanı  : 5/3,73
Puanım                : 5/4


Yeni bir okuduğum bir yazar Allison Brennan romantik gerilim tarzından yazıyor..Kalemini beğendim çok akıcı yazıyor yazar..Macera  aksiyon aşk polisiye temaları ile harmanlamış hikayeyi anlatımını çok sevdim..Dokuz kitaplık Lucy Kincaid serisinin ilk kitabı Ölümüne Sev Beni'yi  tarz olarak yazarı Karen Rose'un Bana  Aitsin ve Anlatacak Bir Şey Kalmadı serisine benzettim.

Lucy Kincaid serisi Romantik Gerilim tarzında yazılmış . Bu tür hikayeler çok sevdiğim bir tarz fakat Epsilon Yayınları bu seriye hak ettiği değeri vermesini umuyorum..

Seride Lucy Kinkaid ve sevgilisi Sean Rogan'ın maceraları üzerine kurgulu..Sean Rogan'ın ağabeyleri de üst düzeyde bir araştırma şirketleri var hepsi dünyanın bir yerine dağılmış karizmatik tehlikeli adamlar. En büyük ağabeyi Duke annesi babası öldükten sonra ona bakmış ikisinin bağlantısı kopmamıştır..Lucy Kinkaid'in agabeyi ile birlikte çalışmaya başlamıştır..Lucy'yi bir yıl önce gördüğü anda da vurulmuş ve aklından çıkaramamıştır..Belkide Lucy'nin ağabeyi James ile çalışmasının nedeni de budur..

Lucy Kinkaid altı yıl önce iki sapık tarafından kaçırılarak şiddete maruz kalarak tecavüze uğramış. Ölümden kıl payı kurtulmuş ve saldırganlarından birini öldürmeyi başarmıştır..Şimdi ise tek amacı FBI'ya katılmaktır..Geçmişte uğradığı bu korkunç saldırının izlerini hayatından çıkartmak konusunda büyük bir başarıya ulaşsa da izleri tamamen silmek mümkün olmamıştır..

FBI'ya başvurusunun sonuçlarını beklerken saldırıya uğrayan kurbanları koruyan bir örgütte de gönüllü olarak çalışmaktadır.
İşte bu çalışmalardan birinde tekrar bir sapık tarafından başı derde girer ve bu arada eski saldırı olayı ile ilgili de yeni gelişmeler,bağlantıları öğrenecek, bu arada da hayatına Sean Rogan girecektir..

Çok daha fazla ayrıntı vermek istemiyorum çünkü romanı okumak isteyenler için tadı kaçabilir zira..Polisiye severlerin seveceğini tahmin edeceğim bir yazar Allison Brennan bir denemenizi öneririm...Özellikle Lucy Kincaid serisinin yeni  kitaplarını bir an önce okumak istiyorum....


Lucy Kincaid Serisi:

1. Love Me to Death (2010)
2. Love Is Murder (2011)
3. Kiss Me, Kill Me (2011)
4. If I Should Die (2011)
5. Silenced (2012)
6. Reckless (2013)
7. Stalked (2012)
8. Stolen (2013)
9. Cold Snap (2013)