16 Nisan 2019 Salı

Kuğular Adası -Ciji Ware

.

Kitap  :Adı Kuğular Adası

Yazar : Ciji Ware 

Orijinal Adı :İsland of the Swans

Yayınevi :Epsilon Yayınevi

Ceviri : Gülce Erhan

Uzun zamandır kitap yorumu yapmıyorum. Ancak uzun zamandır kenara ittiğim kitapları elime almaya basladığımda Kuğular Adasını cok beklettiğimi anladım.

Keske daha önce okusaydım..

Romanın alışılmışın dışında bir kurgusu var. Historical romanlarda sonlar genelde mutlu biter ama bu roman öyle değil..Kesinlikle müthiş bir kitap..

Büyülü bir aşk ,güçlü karakterler ve müthiş tarihsel mekanlarda yasanan üçlü bir aşk öyküsü ...

İki erkek arasında kalan bir kadın...Biri çocukluğundan beri sevdiği,diğeri gözünü onda açtığı kocası...

Diger historical romanlara gore oldukça degişik bir romandı..Uclü bir ask ilişkisi vardı...Jane Maxwell çocukluk aşkı Thomas Fraser ile evlenmesine engel olan annesi yüzünden bir takım entrikalar ile Dük Alex Gordon ile evlenir

Evliliği büyük iniş çıkışlar ile devam eder. Hem Jane hem de kocası Alex bu evlilikte byük hatalar,sadakatsizlik yapar. 

Roman Fransız İhtilali ile Amerikan Kolonilerinin bagımsızlığa kavustugu zamanlarda ve o cografyalarda geciyor..

Bildiğiniz bir mutlu son veya mutsuz bir son ile bitmiyor..

Kadın kahrakter sevmediği bir adamla evlebmediği için mutsuzluktan hayatına da küsmüyor..Aksine cok mutlu ve mutsuz oldugu zaanlar da vardı..

Yazarın kalemini konuyu işleme stilini çok  begendim.. Son derece gercekçi bir uslup ile işlemiş konuyu...Oyle pembe romantik bir aşk yok ..Aksine can yakan bir aşk tutku var..

Romanda bana çok ters gelen sahneleri de olsa da. Beni oldukça etkiledi ...

Sanırım ülkemiz de yazarın çıkan tek romanı Kuğu Adası olsa gerek.. Keske başka bir romanını da okuyabilseydim...

23 Mart 2019 Cumartesi

Mazi Kalbimde Bir Yaradır Nihan Yeğinobalı

Hayatta ne istediğini bilen ve bilmeyen iki kuzenin hikayesi ..Biri   neyi yapmasi gerektiğini hayatına nasıl yön vereceğini insanları nasıl kullanacağını iyi biliyor ..Ama çok da kıskanç ...Diğeri ise annesinin genç yaşta ölümü babasının onu hayatına dahil etmemesi yeni bir hayat kurmasinin etkisini üzerinden atamamis bir çocuk ...

Ne istediğini bilmiyor kolayca etki altına giren bir genç kız ...

Lamia ve Suzan'in hayata  goruslerinin farklılıklarını güzel islemis Nihan Yeginobali..

Romanın geçtiği ilk Cumhuriyet yıllarını ve Menderes doneminin temasında kurgulanmış kırsal kesimindeki hayatı sanki oradamis gibi hissettim.

Köylerde Köy Enstitülerinin etkilerini Cumhuriyet Balolarinin güzelliği ....

Sonra Menderes 'in iktidara gelmesi ile Köylerin kapalı bir hayata donmesini de aktarmış yazar...

Bunu filmi çevrilen versiyonunda göremezsiniz ...

Güzel ve aydınlatıcı bir roman idi.

Sadece romanın baskahramaninin ne istediğini bilmemesini iki erkeği resmen kullanmasını sevmedim ..O yüzden notunu kırdım..

26 Ocak 2019 Cumartesi

Adres-Fiona Davis


Geçmiş ve günümüz de  isterim.Aradtirdigim da ise ülkemizde sadece bir kitabının yayınlandığını gördüm.

Umarım bu yazarı yeni kitaplarını görebiliriz..

Kitapda ki hikaye 1885 ve 1985 yıllarında geçiyor.


Bilet ve Zara'nın hikayesi.

Sara bir dukun gayrimeşru kabul edilmemiş kızıdır. Annesi babasının baş hiznetcisi dir.

Yani klasik bir hikaye asil bir adam ve hizmetçisi. Hamile kaldıktan sonra hemen evden gönderilmiştir. Yine de merhametli imiş çocuğunun bakımını karşılamış ama resmen kabul etmemiştir.

Sara bu şartlar içinde büyümüş şartlar onu terzilijten ünlü bir otelin yöneticiliğine kadar yükseltmiştir.

İşte bu sırada hayatının seyrini değiştirecek bir adam ile bu otelde karşılaşir..

Onun peşinden Newyork'a gitmesine sebep olacak iş teklifini kabul eder..

Annesine yolundan gittiğinin farkında değildir...

1985 Yılındaki kadın kahramanımız Bailey ise bir alkoliktir. Çalıştığı firmadan da bu alkol problemi yüzünden ayrılmıştır. Sara'nin çalıştığı büyük sitede dairesi olan üvey kuzeninin dairesinin dekorasyonunu yapacak karşılığında da o dairede kalıp ona yardım edecek bir ay sonra da parasını alıp yeniden başlayacaktır.

Ancak tadilatını yaptığı daire de buldukları onun yeni bir yola sürükleyecek babası ile bozulan ilişkilerine bir fırsat tanuyabilecek mıdır?

Bu esnada da ona yardımcı olan kişi sitenin kapıcısı Kenzo'dur..

Bu tip aile tarihi ve sırları ile ilgili kitaplar okumayı seviyorsanız tavsiye ederim..

16 Aralık 2017 Cumartesi

Shantaram-Gregory David Roberts



                                             Orijinal Adı: Shantaram
                                             Edisyon Adı: Shantaram
                                           Yazar:    Gregory David Roberts
                                           Yayınevi : Artemis Yayınları
                                           Çeviri :   Banu Taylan Öğüdü
                                            Sayfa :  863 sayfa
                                            Goodreads Puanı : 5/4.26   
Puanım:5/4



Uzun zamandır kitap yorumu yapamıyorum...Ama kitap okuyorum tabii ki...
Shantaram'ı uzun zamandır kitaplığımda bekletiyordum...
Kütüphanemdeki kitapları incelerken elime Shantaram geçince internetten kitap ile ilgili yazılan yorumlara baktım..Kitabı merak ettim. Oldukça kalın yazı puntolarının da küçük olması başlarda gözümü korkuttu ancak kitabın yazım dili oldukça akıcı. 
Şöyle ben egzotik kitap okumak istiyorum için de macera,aşk,suç,savaş.arkadaşlık,dostluk,aile ilişkileri gibi konuları seviyorsanız..
Hah işte bu kitap tam da size göre..
Özellikle Hindistan'ı merak edenlere tavsiye edebileceğim bir kitap..Yazar Bombay sokaklarının ruhunu yakalamış diyebilirim. 
Kitaptaki kahraman gecekondudan en lüks dairelere kadar şehri yaşamış adeta..
Kitabın kahramanı Linndsay..Elbette gerçek ismi değil..O bir kanun kaçağı. Yeni Zelanda'da hapishaneden kaçıp Hindistan'a kapak atan kaçak bir mahkum..


Bu ülke de yaşadıklarını destansı bir şekilde anlatıyor..Açıklamaları bazen  fazla abartılı olsa da yaşadıklarını müthiş aktarıyor..
Hindistan'a hiç gitmediğim halde orayı görmüş kadar oldum..
Gecekondu mahallelerinin sıcaklığı,sokaklardaki ölüm tehlikesini,yardımlaşmayı o kadar güzel anlatmış ki..
Ülkesinde geride bıraktığı eşi ve çocuğunu bir daha göremeyeceğini düşünmek..Onlara yaptığı hatanın altında ezilmek..
Hiç tanımadığı bambaşka bir kültürdeki insanlar ile aile gibi olabilmek..
Sıradan bir Hint'li rehber ile kardeşliğe adım atabilmek..
Çok beğendim...

Egzotik bir macera okumak istiyorsanız tam size göre bir roman..
Okuyun..



                                       Şimdi bu kitabın devamı niteliğinde olan Dağ Gölgesini okumak istiyorum..
Keyifli okumalar....




18 Mart 2017 Cumartesi

Göl Evi-Kate Morton




Orijinal Adı: The Lake House
Edisyon Adı: Göl Evi
Yazar : Kate Morton
Çeviri : Beril T.Uğur
Yayınevi : Artemis Yayınları
Goodreads Puanı: 5/4,03
Puanım: 5/4,5


Uzun zaman önce aldığım ama beklettiğim bir roman idi Göl Evi. Kate Morton'ın bendeki yeri apayrıdır. Ülkemizde çıkan tüm kitaplarını okudum. Yazarın anlatım gücü,olayları adeta iğne oyası gibi dokuması ve sonunda sizi ters köşeye yatırması muhteşem bir duygu.
Elbette ki yazarı ilk tanıdığım kitabı  Riverton Malkanesi'nin yeri bende bambaşkadır.
 Gelelim Göl Evi'ne.
1933 ve 2003 Yıllarında iki zamanlı olarak kurgulanmış hikayeden size ne kadar bahsedersem okuma tadınızı o kadar çok kaçırmış olurum.
Kitaptaki üç kadın kahraman Sadie,Alice   özellikle geçmişteki Elanor'dan çok etkilendim. O ne bağlılık,o ne verdiği sözü tutma sadakati....




Roman, 1933'te Cornwall'da, Loeanneth'in aile evinde 16 yaşındaki Alice Edevane ve birkaç yaşamı etkileyen yaz ortası partisi ile başlar. Sonra hikaye 2003'e taşınıyor ve bir büyükanne, anne ve terk edilmiş bir çocuğu içeren bir davanın bırakılmasını reddetmesinin ardından Büyükşehir polisinin zorla iznini alan Sadie Sparrow'a okuyucu tanıtıyor.

 Sadie,incelediği olayda  annesinin bebeğini hiç terk etmediğini ve hikayenin daha fazla olduğunu hissediyor. Haklı mı?

 Bu, sadece bu romanda açılacak hikayeler ve sırlardan biridir. Sadie'yi görüşlerine şiddetle sardığı ve silahlarına yapışmaktan korkmadığı için gerçekten sevdim. Cornwall'da kaldığı dedesi Bertie ile olan ilişkisini de sevdim.

Londra 2003'te şimdi yaşlı olan Alice Edavane, gizemli bir yazar ve onun asistanı Peter ile tanışıyoruz. Bir kere daha bebekken erkek kardeşine olan biteni anlatan sırlar bir kez daha bol, ama Alice izin vermediğinden fazlasını biliyor.
 Kitabın ilerleyen saatlerinde Londra'da 1911 yılına geri dönerek hikayeyi tekrar doldurdular, bu nedenle yazarın bir araya getirmek için bir sürü iş parçacığı var gibi görünüyor. Çocuğun kaybolmasıyla ilgili okuyucuya,  peşine düşmesi için ipucu veriyor 
.
Başlangıçta bir zaman ve yerden diğerine çekilmek için biraz zaman geçti ama bir kez karakterleri daha iyi özümsediğine  emindim Olayların hepsini  birbirine bağlaması çok ama çok ustalık isteyen bir kurgu yeteneği gerektirir. O da Kate Morton farkı işte...

En sevdiğim Kate Morton romanı şimdiye kadar The Secret Keeper'dı(Sır Muhafızı). Ama  Göl Evi onu bir tık geçti... Bunu daha çabuk okuyamamış olmanın tek nedeni hayatımın  en zor günlerini yaşıyor olmam ve yorum yapmanın bana çok zor gelmesi.
Ama böylesi derinliği olan bir kitaba okurken beni çok etkileyen bu hikayeye kendimi biraz olsun borçlu hissettim.
. Büyük bir kitap ama asla böyle hissetmiyor. Bunu, sırlar ve aileler hakkındaki hikayeleri seven herkes için öneririm. Ve elbette romantizm severler... Okumaya değer.
()

19 Şubat 2017 Pazar

Oyun-Brenda Joyce




Orijinal Adı. The Game
Edisyon Adı: Oyun
Yazar : Brenda Joyce
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Çeviri: Gülce Arman Bayrakçı
Goodreads Pıuanı : 5/3,95
Puanım :5/5

Merhabalarrrr..!
Uzun zamandır kitaplarımı yorumlamıyorum. Kitap okumayı bırakmadım ama yorum yapmak zor gelmeye başladı açıkçası.
Bir süre önce özel hayatımda yaşadığım kayıp nedeniyle pek de içimden gelmiyordu.
Son zamanlarda okuduğum kitapların büyük bölümünü yorumlayamadım. Bu zaman zarfında okuduğum tütün dışında kitaplar okumaya çalıştım.Şans vermediğim yazarların kitaplarını okudum.


Fakat Brenda Joyce'in De Warren Hanedanını konu alan serisinin de sonuna gelindi. 

Bir seri daha bitti. Ama ne seri tek kelime ile muhteşem bir seri idi bence.Serinin bazı kitaplarından çok çok etkilendim. Bazılarını ise vasat buldum.Brenda Joyce en sevdiğim yazar Judith McNaught'u aratmadı.Bir nebze olsa da beni teselli etti. Yazarın yeni kitaplarının fazla bekletilmeden basılmasını ümit ediyorum.ve bu güzel seriyi en baştan arka arkaya okumayı planlıyorum..


Gelelim kitabımıza Orijinal adı The Game olan Oyun I.Elizabeth döneminde geçiyor. Brenda Joyce hikayeyi tarihe uygun olarak kurgulamış. Bunu kitabın sonundaki bir notta da belirtiyor zaten. 



Kraliçe Elizabeth'in saltanatında 1562 yılında kurgulanan bu kitap, Norman manastırında hayatının son altı yılını yaşayan güzel bir İrlandalı asil kadın olan Katherine FitzGerald'ın hikayesini anlatıyor. Nihayet Baş rahibeyi, Cornwall'a ev sahipliği yaptığı arkadaşı Juliet ile terk etmesine izin vermeye ikna edebilen iki genç kadın, altın tüyler kıran korsan ünlü Shane O'Neill'in oğlu Liam O'Neill tarafından açık denizde kaçırıldı. İngiliz soylu annesine tecavüz eden barbarca bir İrlandalının gayri meşru oğlu.. Bu durumun acısını çektiği için çocuk sahibi olmamaya yemin etmiş Liam O'Neill 


Liam, gemisinin güvertesinde Katherine'i ilk gördüğünde, onun olması gerektiğine karar veriyor.. Ancak Katherine onun  baştan çıkarmasına karşı koyar ve onu babasına götürmesi konusunda ısrar eder.  Liam onu  ve Londra'ya götürür orada  babasının yoksullaştığını, unvanları ve toprakları kendisinden soyulduğunu ve Kral Elizabeth'in yanındaki dikenli kuzeni FitzMaurice tarafından tazmin edilen bir ev hapsinde olduğunu öğrenir.


Katherine'nin serveti ve soylu bir evlilik hayalini kaybetmiş ne yazık ki , öyle görünüyor ki Katherine korsanın ödülü olacaktır. Ancak Liam'ın planları, öfkeli bir Kraliçe Elizabeth'in önünde tutsak edildikleri zaman kesilirler. Katherine, Elizabeth'in merhametine kalır ve Kraliçe tarafından özel nedime tayin edilir. 
Kraliçe, onu Liam'tan ve mahkemeden uzak tutacak olan Katherine için bir evlilik düzenlemiştir, ancak onu tutmaya kararlı olan korsan, "oyunda" Katherine'i onun yanında tutacak ve babasının topraklarını ve ünvanını geri alarak evlilik planlamaktadır. 


Katherine, başkalarının kaderini belirlemesini beklemeyen ama biraz tedbirli davranan cesur ve güzel bir kadındır. Liam korsan, ama aynı zamanda iyi niyetli, sadık ve büyük bir sevgiye sahip bir adam.  Babasının mirasından ve annesinin vasiyetinden hatırlatacak olan mirasına son vermeye çalışıyor. Bir ülke ya da ev olmadan, Denizlerin Efendisi olur.

Çok etkili dramatik sahneleri vardı. Kraliçe Elizabeth'i şımarık,egoist bir kız çocuğuna benzettim. Çevresindeki erkeklere sahiplenerek hayatlarına müdahale etmesi bende antipati uyandırdı..Özellikle romanın sonlarına doğru Katherine'den yeni doğurduğu bebeğini alması ........
Kraliçe Elizabeth

Bu tip handikaplardan siyasi deha Liam sayesinde kurtulacaklardır....
Tek kelime ile müthiş bir roman idi. Dönemi adeta yaşatan heyecanlı bir korsan hikayesi idi.. 


de Warenne Dynasty

01. The Conqueror (1990) Gönül çelen
02. Promise of the Rose (1993) Gülün Sözü 
03 The Game (1994) Oyun
04. The Prize (2004) Bir Avuç Aşk.
05. The Masquerade (2005) Maskeli Balo
06. The Stolen Bride (2006) Kaçak Gelin
07.A Lady at Last (2006) Aşka Yelken Açanlar
08. The Perfect Bride (2007) Kusursuz Gelin 
09. A Dangerous Love (2008) Tehlikeli Aşk
10. An Impossible Attraction (2010) İmkansız Aşk.
11. The Promise (2010) Yemin

17 Ocak 2017 Salı

Latife Hanım-İpek Çalışlar




Orijinal Latife Hanım
Yazar : İpek Çalışlar
Yayınevi: Doğan Kitap
Goodreads Puanı: 5/3,88
Puanım :5/4,5




Uzun zamandır okumak isteyip de vakit ayırıp da okumadığım bir kitap idi. Latife hanıma sağ soldan okuduklarım yüzünden çok ön yargılı olduğumu kabul etmem gerekiyor. Belki de büyük kurtarıcımızın üzülmesine sebep olduğu için olabilir mi? diye çok düşünmüşümdür.
Ancak Latife Uşşaki'nin sıradan bir kadın olmadığı belli idi. İzmir'li olması Latife Hanım Köşküne defalarca gitmem ...
Bu büyük kadını kendime çok yakın hissettim.


Yazar bu biyografiyi araştırmalara tarihi delillere dayanarak kaleme almış.Kitabın bazı yerlerinde belirsizlikler olsa da artık bir yerden başlanması gerekiyordu ve iyi de olmuş..
Kitap da beni en çok etkileyen Latife hanımın büyük yalnızlığı oldu. İstese hayatına yeni bir aşk alabilir yalnızlığına son verebilirmiş....Ama o sadece tek kişiyi sevmiş...Yeni bir aşk için çok yorgun,çok yıpranmış....


Çok acı..


Atatürk'ün sevdiği kadın zaten sıra dışı olağanüstü bir kadın olmalı ...Latife Hanım evliliğin de kocasına yardımcı olmuş ama onunla eşit şartlarda çata çat fikirlerini savunabilen,direten Atatürk ile büyük fikir alşıverişinde bulunan hem eş,hem sekreter,hem yardımcı...Kısaca herşeyi olmuş kısacık evliliklerinde ..Onun dez avantajı çok çabuk sinirlenen öfkesi kavuran bir karakter de olması...


Birbirlerini çok sevmişler...Keşke ömür boyu süren bir evlilikleri olabilseydi.Belki de Atamız daha çok yaşayabilir sağlığı da bozulmaz Cumhuriyet Devrimleri yarım da kalmazdı.


Türk Kadınının haklarını almasın da en büyük etkenlerden biri de Latife hanımdır. Kadın haklarının ateşli savunucusu Atatürk'e yeni fikirler vermekte de ilham kaynağı idi.


Anladığım kadarı ile iki kuvvetli karakterin birbiri ile çatışmasın da bir taraf geri çekilmediği sürece birbirlerini tüketecekleri aşikar idi..Tam dokuz dil bilen bu muhteşem donanımlı kadın keşke biraz daha politik,ılımlı olabilseydi ...
Bir milletin lideri ile  büyük deha ile evli olduğunu sindirebilseydi.


Onların evliliğini en güzel bence Nazım o ünlü şiiri ile özetlemiş sanki...Bence Tam da Atatürk ve Latife hanım için yazılmış bir şiir....

Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri

O mavi gözlü bir devdi. 
Minnacık bir kadın sevdi. 
Kadının hayali minnacık bir evdi, 
bahçesinde ebruli 
hanımeli 
açan bir ev. 

Bir dev gibi seviyordu dev. 
Ve elleri öyle büyük işler için 
hazırlanmıştı ki devin, 
yapamazdı yapısını, 
çalamazdı kapısını 
bahçesinde ebruli 
hanımeli 
açan evin. 

O mavi gözlü bir devdi. 
Minnacık bir kadın sevdi. 
Mini minnacıktı kadın. 
Rahata acıktı kadın 
yoruldu devin büyük yolunda. 
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve, 
girdi zengin bir cücenin kolunda 
bahçesinde ebruli 
hanımeli 
açan eve. 

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev, 
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz: 
bahçesinde ebruli 
hanımeli 
açan ev..

Nazım Hikmet Ran



Kısaca bu kitabı herkes okumalı,okutturmalı.....Tavsiyemdir.


20 Aralık 2016 Salı

Kuzgun-Sylvain Reynard


Orijinal Adı : Raven
Edisyon Adı :Kuzgun
Yazar: Sylvain Reynard
Yayınevi : Optimum Kitap
Çeviri :Banu Tepe
Goodreads Puanı : 5/3,99
Puanım :5/4,5




Of ya...Wawww diyorum. Çok güzeldi.Okurken çok etkilendim.Uzun zamandır Vampirli kitap okumuyorum belki de o yüzden çok sevmişimdir ne bileyim.
Gabriel'in Cehennemi üçlemesi bittiğinde çok üzülmüştüm. Ama internette araştırdığımda da yazarın yeni bir serisinin başladığını gördüğümde çok mutlu olmuştum.
Fakat Optimum Kitap biraz geciktirdi bu seriyi. Ancak yazar 4 kitabı yazmış bile..Serinin bitip bitmediğini bilmiyorum. Ama  Kuzgun beni çok etkiledi. Dantenin Aşkı'nı çok da güzel işleyen yazar bu kitabı  sanatsal tema da ekleyerek müthiş bir estetik kazandırmış..




 Prens vampirdir ve o Floransa, İtalya'da yaşayan vampir kolonisinin hükümdarıdır. Ayrıca büyük bir sanat koleksiyoncusu ve Michelangelo ve Botticelli'nin birçok tablosu var. İşte hikayenin sıkıcı olabilecek yönü ama hikayenin temasını işleyebilmek  Raven'in  dünyasını anlayabilmek için gerekli.Ve bir sürpriz  Gabriel ve Julia Emerson !! Gabriel ve Julia,
 Dante ve Beatrice resimlerinden Uffizi Müzesi'ne ödünç verdi.  Ve Prens öfkeli ,kızgın Gabriel'i öldürme planları var zira bu illüstrasyonlar mülkiyetinde idi ancak yıllar önce çalındı. William, Emersons'ıların aralarındaki sevgiyi gereksiz bulsa da biraz kıskandı mı ne?    Aynı zamanda kendisine ait olanı geri almaya kararlıdır Bunu başarır da, Floransa polis departmanı ve FBI tarafından soruşturma başlatılır. 
Raven Wood, bir sanat restoratörü olarak Uffizi'de çalışan bir Amerikalı kadındır . Resimlerin çalındığı haftada kaybolur ve döndüğünde nerede olduğunu hatırlamaz. Ayrıca, makul bir açıklaması bulunmayan, büyük bir fiziksel dönüşüm geçirir.



Raven, sağ bacağında genç kız olduğunda çok ağır yaralandı. Berbat bir durumda olan bacağı ile  yürüyebilmesi  için bir bastona ihtiyacı var. O da kusurları olan bir kadın ve eski tecrübelerinden cazip ve güzel görülmediğini kabullenmiştir. . Ve Bir arkadaşının evinde  olan bir partiye gider ve partiden çıktıktan sonra evsiz bir adamın acımasızca dövülmesine tanık olur.Ona yardım etmek isterken saldırganların tepkisini üstüne çeker..Ancak saldırganların sıradan insanlar olmadığını  bilmiyordur. Onlar, hiçbir prensibi olmayan  acımasız  vahşi vampirlerdir.Bu yüzden  Raven çok tehlikeli bir duruma düşer..Ancak  William'ın bölgede olması ve kurtarmaya gelmesi nedeniyle şanslı günündedir... Floransa'daki en yaşlı vampirlerden biridir ve dünyasında yaşlı olduğundan, o kadar güçlü ve kadimdir.., 


 Sakladığı eski bir kaç vampirin kanını kullanarak onu sağlık durumuna geri getirir ve ona kan nakli yapar. Bir hafta sonra dairede uyanıyor ve mucizevi bir şekilde bacağı mükemmel bir şekilde normal, çok fazla kilo vermiş  ve daha da güzel görünmektedir 
Maalesef bu yan etkilerin geçici olduğunu zamanla öğrenecektir...



Raven'ın yeni görünüşü arkadaşlarının ilgisini çekip meraklandırır. Zira nasıl bu duruma geldiğini izah edememektedir. Hafızasındaki kopukluklar yüzünden şüpheleri de üzerine çekmiştir. Zira kayıp Botticelli illüstrasyonları davasında . Gabriel Emerson'un olası bir şüpheli William York'dan bahsettiğini duyar ve kendi dedektifliğini yapmaya çalışır; bu yüzden ciddi tehlike altına girer. Şans eseri, William onu ​​yakından takip ederken ve onu ikinci kez kurtarır. Raven'den. Floransa'yı terk etmesini ister ancak o dinlemez elbette kalır ve çabucak ikisi arasındaki ilişkinin boyutu  ısınmaya başlar.



Kitabı okurken William ve Raven arasındaki aşkı tamamen hissettim. Sylvain Reynard'ın ustası olduğu  romantik sevgiyi müthiş güzel  yazıyor. William'ın Raven'a olan ilgisi Raven'in üzerindeki etkisini okumak bana çok romantik geldiği için hikayeyi daha da çok sevdim.. Raven kendini hor gördüğü küçük gördüğü her durumda onunla ilgili güzel şeyleri göstermesinden çok etkilendim. Özellikle genç kadının geçmişindeki trajediyi okuduğumda annesinden nefret ettim..Ama onun başa çıkma metodu çok güçlü olduğunu da gösteriyordu..


Wiiliam'a aşık olması onun kendisini sevmediğini düşündüğünde kendi canını ne kadar acıtırsa acıtsın onurlu kendince davranmaya çalışması 

Kısaca bu yazarın kalemi beni çok etkiliyor. 
Optimum Kitap'tan beklentim serinin devamı bir an önce yayımlamaları..Serinin başlangıç kitabı ile birlikte yayınlasa daha iyi olurdu sanki.

Yine de sanatın müthiş temasında Floransa sokaklarında bir fantastik ziyafet çekmek istiyorsanız tavsiye ederim...


Florentine Serisi 

1. The Prince (2015) 
2. The Raven (2015)Kuzgun 
3. The Shadow (2016)
4. The Roman (2016)

12 Aralık 2016 Pazartesi

Paris'ten Sevgilerle-Alexandra Potter

Orijinal Adı : Love From Paris
Edisyon Adı: Paris'ten Sevgilerle
Yazar: Alezandra Potter
Çeviri: Bahar Yaldız Çelik
Yayınevi : Arkadya Yayınları
Goodreads Puanı:5/4,04
Puanım:5/4,5





Harika bir romantik komedi bu kitabı bu kadar beğeneceğimi ummuyordum. Beni büyülü Paris mekanında imkansız aşkı işlemesi çok ama çok etkiledi....Alexandra Potter'i ilk defa okuyorum.Yazarın anlatımını sevdim,sımsıcak bir kalemi var.


Bu üzüntülü günlerimde beni gülümseten bir yazar oldu.
Birincil anlatımları pek sevmememe rağmen kitabın büyülü dünyasına zorlanmadan girdiğimi söylemeliyim.


Hikaye iki ayrı zamanda geçiyor geçmiş ve günümüzden.
Günümüzde Ruby ve Jack'in hikayesi Geçmişte Emanuella ve Henry'nin hikayesi ile kurgulanmuş bu roman ile kah günümüzde  kah 1940'lı  yıllarda Paris'in büyülü sokaklarında  bu iki çiftin aşkını adeta yaşıyoruz.


Günümüzdeki geçen kısımdaki karakterimiz  ünlü kadın bir yazar....Ruby kesinlikle sevimli bir karakter.


O ve ben  umutsuz romantikler olduğumuz için, bir şeyler seyrederken veya bir kitap okurken olaylara romantik açıdan bakmış olduğum için kendimi ona bağlı gibi  hissettim nedense.
Ruby,aldatılarak ayrıldığı bir ilişkiden sonra yeni bir aşka merhaba diyor...


Ayrı şehirlerde olmalarına rağmen bugüne kadar sürdürebildikleri ilişkilerinde ilk krizi bir talihsizlik yüzünden yaşıyorlar..


Tam o sırada,en yakın arkadaşı Harriett'in kendisine çok ihtiyacı olduğu için Paris'e çağırdığında  Paris'e gitmeye karar verir..

Geldiği gün Harriett'in mesleki kariyeri  bakımından önemli olan  bir  müzaayede satılacak olan daireye birlikte gittiklerinde orada bulduğu mektupları okumak için çantasına atar.


O mektupları okudukça büyük bir imkansız aşka tanık olduğunu farkeder. Okudukça bu mektuplara duygusal açıdan  resmen bağlanmıştır.
Mektuplarda okuduğu aşktan çok etkilenir..


Bu mektuptaki çifti araştırmaya karar verir. Bu araştırma onu büyülü bir imkansız aşkın içine çekip alacak,sevgilisi ile aralarındaki sorunlarla yüzleşmesini de sağlayacaktır,
Paris'teki sevgi, kalplerini yakalayacak, onları çaba harcamadan zamansız ve güzel bir hikayeye bağlayan muhteşem bir aşk hikayesi.


 1940'larda Paris'in mükemmel yeniden hayal gücünü yaratmak için harflerle, her kelimenin içerdiği aşkı ve tutkuyu okuyabilirsiniz.


Büyülü cennete ihtiyacı olan herkese bu kitabı kesinlikle bu büyülü romanı  tavsiye ederim.