30 Temmuz 2011 Cumartesi

Anne-Caroline Leavitt

Anne
Caroline Leavitt

Bu kitabı okurken sanırım iğneyi kendine çuvaldızı başkasına atasözü ile okumalısınız!!!
Çok nazik bir konuyu işliyor yazar..Bu yazarın romanı ilk defa ülkemizde yayınlanıyor..Kalemini oldukça akıcı bulduğumu söylemeliyim..
Tek kelime ile müthiş bir kitap..Gerçek yaşamdan kesitler!!!Günümüzde çok genç kızımızın düştüğü durum..
15 Yasında bir lise öğrencisi olup hamile kalsaydınız ve sevgiliniz ortadan kaybolsa ne yapardınız?
Ya da 15 yaşındaki kızınızın hamile olduğunu kürtaj olamayacak kadar geç kalmış olduğunu fark etseydiniz ne yapardınız? Kızınıza çocuğu terkermesini söyleyebilirmiydiniz?..Şimdiye​ kadar sorumluluklarının arkasında durmasını öğreten siz; kızınıza çocuğunu terk etmesi için baskı yaparmıydınız? Yepyeni hayata başlaması için yaptığı hatayı unutmak için onu muhakak gizli bir yerlere mi gömmesi gerekiyordu?..Toplumun ahlaki değerleri uğruna kaç hayatı çizersiniz?


Sara başta bebeğini verdi ama sonra onu vermek istemedi bebeği ile arasında çok sıradışı bir bağ kurulmuştu..
Ama yaşı çok küçüktü yeni bir hayata başlaması gerkiyordu ama bbebeğini de terketmek istemiyordu??Sorunları nasıl çözecektiler?
Çözebileceklermiydi?Çok sıradışı bir kitaptı..Bu kitabı tüm anne,babaların okumasını öneriyorum..Bir de sevgiline çok aşık olup sevgilisnin her istediğini yapan genç kızlarımızın,delikanlıları!!Kı​saca herkesin okuyup da muhakkak ders çıkararacağı bir şeyler kesin var romanda..
Danny ve Anne birbirlerinin ilk aşkları idiler..Çok gzüel sıra dışı bir aşk yaşadılar..ÇoğUmuzun başına geldiği gibi ilk aşkların sonu çoğunlukla iyi bitmez..Onların kide iyi bitmedi..Hatta tamamlanmadı bile..Yarım kaldı oY üzden Anne yepyeni bir hayata başlayamadı..Danny o konuda biraz daha şanslı idi onu seven bir kadın ile evlenmişti..Bir oğlu olmuştu!!Yıllar sonra Sara'yı karşısında görünce çok mutlu oldu ama Sara ona ne söylüyordu?Bir kızları olduğunu mu? Bu bir kabus mu idi?..
Tek kelime ile muhteşem bir romandı..Çok çarpıcı idi..Hepimizin yaşamında olan kesitler vardı tavsiye ederim..Ama sonuna doğru elinizde biraz mendil bulundurun derim!!

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Ateş ve Buz-Julie Garwood

Ateş Ve Buz -Julie Garwood
İlk önce kapaktan başlamak istiyorum..Şimdiye kadar gördüğüm en saçma sapan bir kapaktı..Konu ile elinde çiçek tutan bir kadının ne alakası olduğunu anlayamadım...
Ama kurguLama hikaye oldukça iyi idi..Yazar konuyu çok güzel kalamış..Modern bir Robin Hood'un kızının ve Buchanan ailesinden Alec Buchanan'ın yakın ve çalışma arkadaşı Jack McAllister'in hikayesi idi..
Kutuplardaki kurtlara deney yapan çılgın bilim adamlarının iç hesaplaşmasının kurbanı olan William Harrington ile korkunç ve sıkıcı derecede bir röportaj yaptıktan sonra adam sır bir şekilde hem de Sophie'nin gözleri önüde kaybolur..
Bundan sonra Sophie ta Alaska'ya kadar sürükleyecek olaylar yumağına sürüklenir..
Bu arada Sophie'nin babası da dolandırıcılık suçundan aranmakta ama suçu bir türlü ispat edilememektedir...Ona Modern Robin Hood Lakabı takılmıştır..Zenginlerden alıp mağdurlara,fakirlere,ihtiyacı olanlara yardım etmektedir..
Bir suçluyu yakalarken amatör bir kişi tarafından videoları çekilip yoytube görüntüleri çıkan FBI ajanı Alec Buchanan ve Jack McAllister büro tarafından geçici tatil yapmaya zorlanmıştır..Bu tatili yaparken Sophie Rose'ın işi ile ilgilenirken Ajan Jack ile SophieNin birbirlerinden etkilenmeleri uzun sürmez..Ama ikisinin de akıllarındaki en son şey birine bağlanıp aşık olmaktır!!
Ben bu romanı çok beğendim ama başlarda 60 sayfa kadar epeyce sıkıldım..Yazarımız olayı kurgularken epeyce ayrıntı veriyor..Ama yinede tavsiye edebileceğim bir romandı..
AMa Julie Garwood'un Hisyorical Aşklarını okumayı yeğlerim..Bence bu serinin en iyi kitabı Kalp Hırsızı Epsilon kesşke basabilse bu romanı..

23 Temmuz 2011 Cumartesi

İhtiras Çemberi-Virginia Henley


Plantaneget Serisinin İkinci kitabı İhtiras Çemberi .

Klasik harikaydı şahaneydi laflarını kullanmak istemiyorum..Çünkü bu kitabı o sözler bence kifayetsiz gelir..Tek kelime ile olağan üstü idi..
13 yüzyılın destansı aşkına tanıklık etmiş oldum..Bugünkü feminist duygular ile bu kitap okunursa kitaptan tat almanız mümkün değil...

Prenses Eleanor Plantagenet; Kral John kızı ve Kral Henry III kardeşi.
Bu roman tamamen tarihi gerçeklere dayanan bir hikaye.Okurken tarihi resmen hafızanıza kazıyor yazar..
Yazar oturup tarihi detaylı olarak incelemiş ve kurgusunu tamamen gerçeklere dayandırmış.(Siyasi ayrıntıları da göreceksiniz)
Kitabın birinci bölümünde hikayenin ana kahramanı Kral Henry'nin küçük kız kardeşi Prenses Eleanor namı diğer babasının ve kraliyetin en değerli MÜCEVHERİNİNİN çocukluğu ve evliliği anlatılıyor.ilk bölümün sonlarına goğru hikayemizin diğer erkek kahramanı Simon dem Montford ilede tanışıyoruz.Ama ikilinin tanışması 2.bölümde başlıyor.
Eleanor 9 yaşında ağabey Kral Henry tarafından kendisine en yakın gördüğü kişi olan Maraşeli ve ingilterenin en zengin ailesi olan William Marshal'a eş olarak verir. Eleanor çocukluğundan beri Williama hep hayranlık beslemiş onun eşi olucak olmak onu çok sevindirmişdi.Çünkü onu çok seviyordu. William Marshal(bu arada kendisi ilk kitapta sarayda jasmine'e arkadaşı olan William Marshaldır) Henry nin kardeşi ile evlenmesini istediğinde onun yaşını öner sürerek istememiş ama asıl nedeni annesi kraliçe İsabella'nın kanının onada geçmiş olması annesine fiziksel benzerliğiydi.
Herşeye rağmen William Marshall Prenses Eleanor ile 9 yaşında iken evlenir ve evliliklerinin tamamlanacağı 16.yaşına gelene kadar onun iyi derecede yetişmesi ve masumuyetinin korunması için Windsor'da kız kardeşi ve maaiyetine seçilen kişiler ile bırakır ve ayrılır.
William 5 yl sonra Windsor'a döndüğünde surlardan Prens Richard'ın elinden tutarak inen kırmızılar içindeki kızı görünce şok olur ve onun Eleanor olduğunu öğrendiğince şaşkınlığı ve hayranlığı dahada artar.
Küçükken de güzelliği ortada olan Eleanor'ın büyümüş ve hanım efendileğe erişmiş hali Williamda daha farklı hisler yaratır.
Eleanor kocasından uzakta geçirdiği zamanlarda ona kendini yaraşıcak şekilde eğitimine gelişimine adamış ve William'ın onu artık yanına almasını sabırsılıkla beklemeye başlamışdı.
William kendini Eleanor'a aşık olmuş olarak bulur, bu küçük kız onu güzelliği ile büyülemişdir ama hala yanına alması ve karısı olması için 16 yaşını beklemektedir ve bu süre oma inanılmaz zor gelmektedir. Eleanor'da halen Williamın kendisini eşi yapmadığı yanına almadığı için kırgın ve üzgündür.

Bu arada Kral Henry kendi kraliçesini seçmiş ve Provence'li Eleanor ile evlenmişdir.
Henry babası gibi sapkınlıkları olan biri olmasada yaşının gençliği ve her yöne çekilmesinden ötürü ülkede parçalanmalar evliliği ile daha fazla artmaya iç savaşa doğru sürüklenmeler başlamışdır.Kraliçenin akrabaları ve maiyetine Kral Henry inanılmaz ünvanlar ve topraklar dağıtmıştır.
Maraşel Williamı Henry ile ilgili planlarında bir engel olarak görülünce ortadan kaldırıkmasına karar verilmişdir.
Bu arada Günay Fransa Prensinin küçük oğlu bir Savaş beyi olan Simon de Motford Kral Henry'e ve çok sevdiği ingiltereye bağlılığını sunmak için ingiltereye gelmişdir. Ama asıl istediği kendi hakkı olan Leicester Kontluğu ve ailesinden alınan toprakların geri verilmesidir.
Willam, Eleanor'u yanına almışdır. İkisi birlikte geçirdikleri zamanlarda Wiiliam ona karşı daha fazla aşık olmaya başlamışdır ve artık onu tamamen eşi yapmaya karar vermişdir.
Prens Richard ve William'ın kız kardeşi Isabella'nın düğünlerinin olduğu akşam William Elanor ile birlikte olurken ölür ve etrafta çok büyük bir skandal çıkar.
Elanor annesi gibi bitmek bilmez cinsel iştahıyla 46 yaşındaki William'ın ölümüne sebep olduğu konuşulup yayılmaya başlanılmışdır. Sevdiği adamı kaybeden Eleanor İffetlik yemini eder ve kendini kiliseye kapatır.
Simon'da bu arada hakkı olan Kontluğu ve topraklarını almışdır.Güçlü adil bir savaş bey olan Simon'un namı her yerden etrafına himayesine girmek için gelen askerle ve insanlar ile doluyordu. ondaki liderlik özelliği ve adaleti bütün erkanı onu saygı duyulan biri yapıyordu.
Eleanor Williamın ölümünün üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen halen yüreğndeki acısı geçmemiş ve kendini onun ölüme sebep olmak ile suçlamaktadır. Ve İffetlik yemininin üstüne kendini kiliseye bağlamak üzeredir.
Simon ile Eleanor'un ilk karşılaşması Eleanor'un av için kiliseden çıktığında bozdağının vurulması ve ölmesi ile onun ölüme sebep olan dev Simon ile karşılaşması ile başlar.
Simon onun adını ve kim olduğunu öğrenmeye çalışır ama Eleanor hiç bir şey demez.
ama Onun Prenses Elanor olduğunu öğrenir.
Eleanor kendini tamamen kilisye adayıp rahibe olmak konusunda kararsızlıkları vardır kararsızlığının gün ışığına çıkmasına ve onun gözünü açmasına etken olan kişide Simon olmuşdur. Rahibeler onu düşünmesi için hücreye kapattıklarında Simon hücrenin içine girmiş ve onu beklemişdir.Ona kendisine buraya kapatamıyacağını böyle bir şeyin kocasının bile mezarında ters dönmesine neden olacağını gözünü açıp etrafında olanlara bakması gerektiğini söyler.ve o akşamı Eleanor Simon'un ona güven veren kollarında kesin kararını verek geçirir.
Simon Eleanor'u ilk gördüğü anda ondan büyülenmiş ve onun kendisine ait olduğunu kabul etmişdi. Eleanor bu dev gibi savaş beyine karşı koymak istesede aslında onunla ilk karşılaştığı andan itibaren ondan etkilenmeye başlamışdır.
Simon Eleanor'un kalbindeki Williama olan sevgisinin ötesine geçmeyi onu kendine aşık etmeyi ve karısı olmasını istemektedir.
Eleanor bu savaş beyine olan çekimine daha fazla karşı koyamaz ve ona(Gizli Sevgili)olmalarını teklif eder. Eleanor iffetlik yemininden ve skandaldan sonra bir daha asla evlenmeyeceğini bilir .Simon ise ona her akşam evlilik teklifini yineleceğini söyler.
Taki Eleanor hamile olduğunu anladığında ne yapacağını bilemez ve herkesten hamileliğni gizler. Simon Eleanorun yeminine karşın evlenmenin bir yolunu bulacağını ve yemininin oanki acı ile edilmiş olduğunu geçerli olamıyacağını söyler ve Kral'a gidip evlilikleri için izin alacağını belirtir.Eleanor buna karşı çıkar ve abisi ile kendisinin görüşüp evliikleri için iznini isteyeceğini belirtir. Ve Simon ile Eleanor herkesten gizli kralın izni ile evlenirler.
Simon Kraldan Kenilworth'u almış ve orasını karısına hediye etmişdir.
Kendi askerleri ve Eleanorun hizmetleri ile Simonun maiyetine katılmak isteyenler ile Kenilworth'a yerleşirler. İlk çocuklarının doğumuna yakın krallıktan gelen yazı ile herşeyleri altüst olur. Kilise onların yağtığı bu gizli evliliği geçersiz kılmışdır. Simon bu durumu düzeltmek için elinden gelen her şeyi imkanları kullanır ve Romaya giderek evliliğinin geçerliliğini sağlar.
Simon'un Eleanor'a olan aşkı , evlikleri , çocukarı, kraliyetin iç savaşa sürüklenmesi Simon'un yönetime el koymak için gireceği savaş ve eşinin bu durumda kime bağlılık yemini deceği ,zeki , Dikbaşlı dediğim dedik hırslı Eleanor ile güçlü savaçı adil ve adalet sahibi lider Simonun'un arasındaki aşkı , tutkuyu okudukça bu ikiliye bence hayran kalıcaksınız.Eleanor'un Simona olan tutkusu ve aşkıda çok güçlenmişdir.
muhteşimdi.
Tarihi olaylar ile kurgulanmış bu roman okurken sizi alıp ozamanın içine çekiyor. Kitapta yaşanan aşkı, tutkuyu gerilimleri okadar çok hissediyorsunuz gibi buda yazarın olayları aktarımdaki başarısından geliyor.
Ben kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar çok büyük zevk alarak okudum.
İlk kitabımızdaki ana kahramanlarımızdan Jasmin ve Falcon'a yazarımız ilk bölümde bir kısımda olsa yer vemiş. Bu kitapta ayrıca De burgh ikizleri yani Jasmin ve Falcon'un oğuları Rick ve Mick'ide büyümüş olarak tanıyoruz.
Çılgın kıral John'un oğlu Kral Henry'nin ülkeyi yönetmedeki başarısısızlığı ve ülkesini iç savaşa götürmesi, buna karşın Simon de Montfor'un yaptıkları ile ülkenin halkı ve birçok baron soylu tarafından takdir görmesi ve desteklenmesi.
Hatta kitabın sonunda Simon Kral Henry'e karşı ülke yönetimine dur demek için iç savaşa giderken Eleanor'un ona söylediği bir söz var " Döndüğünde nereden bakarsan bak Kral olmuş olacaksın" Ona karşılık Simon'un söylediği " Sende daima Kral'ın kıymetli mücevheri olucaksın" ...
Tek kelime bu kitap bir şahaser,yazarın kalemini bu kiatapta daha da çok sevdim..Tarihsel ayrıntıyı verirken sizi boğmuyor..O olayları size yaşatıyor..İkili arasındaki aşkı ve tutkuyu yazar kelimenin tam anlamı ile yaşatıyor..Karısının dizginlenemeyen hallerine bazende çok sinirlenen Simon başka türlüsünün olamayacağını Elanorun itaatkar bir eş olsa sevemeyeceğin ide biliyor..Karısnı olduğu gibi seviyor aslında..Ama çatışmaları,kavgaları,barışmalarından ayrı ayrı tat aldım diyebilirim..
Her kadına böyle bir erkek gerekir:)) Şaka bir yana kitabın sonunda Simon karısından tam anlamı ile bağlılık yemini istediğinde Elanor'un hiç tereddüt etmeden kocasının önünde diz çökerek bunu yapması içimi tarif edemeyeceğim bir duygu seli ile doldurdu..
Tek kelime ile bu kitabı okumazsanız çok şey kaçırırsınız diyorum..

Çıplak Ölüm-Eve Dallas


Serinin İlk Kitabı Polisiye bir romanda ummadığınız bir duygu yoğunluğu hissediyorsunuz..Eve Dallas ve Roarke'ın kaybolmuş,yaralanmış ruhlarının buluşması..Birbirlerini tanımaları,sevmeleri müthiş idi..Her ne kadar Roarke şüphelide olsa Eve Dallası etki si altına almayı başarıyor..Eve yapmamaması gerekeni yapıyor ve aşık oluyor ama karşılıksız değil..
Bu roman bana bay Jonathan ve JeniferHeart'ı anımsatıyor yani Tehlike Çemberini..
Hala okumayan varmı bu romanı???

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Anlaşmalı Evlilik-Sherry Thomas



Anlaşmalı Evliliği bitirdim..Diğer Historicallere göre değişik bir hikaye idi..Yazarın tarzını çok beğendim..Ama kitabı okurken Camdeb ve Giginin saçını başını yolasım geldi doğrusu...Birbirini seven iki kişi nasıl bu kadar birbirlerini yıpratırlardı tam ders verirdi doğrusu..

Bu iki kişinin hikayesi tam anlamı ile komedi idi..Yazarı çok başarılı buldum..Aynı anda hem kahkaha ile kahkaha atıp,sonradan sinir olup sinir krizi geçirebilirsiniz...Evli bir çiftin evliliği ardındaki sıra dışı bir durum mevcuttu..Birbirini severek evlenen çiftin evliliğ de normal şartlarda oluşmamıştı..Camden karısı Gigiy evlendikleri gecenin sabahında bırakıp Amerika'ya gidiyordu.Karısının bıraktıktan sonrada geri dönmemişti..
Sonra Gigi hayatını tekrar kurmaya karar veriri yeniden evlenecektir ama bunun için önce evliliğin başından beri ayrı olduğu kocasından ayrılması gerekmektedir..Yıllar ona Camden ile ilgili umut etmemesi gerektiğini öğretmiştir..Sonunda boşanma davsı açar..Hiç ommadığı bir anda on yıldır görmediği kocası geri döner boşanmayı kabul eder aama bir şartı vardır..Bir çocuk ...Ondan kendisne bir çocuk yapmasını sonra da boşanmasını ister...
Yazarı beğendim kahramanları parçlayasım geldi..Gigi şimdiye kadar bir ilki başardı ve kocasını aldattı..Ama bence Camden bunu fazlası ile hak etti..Çünkü karısına ikinci bir şansı on yıl vermedi..Sorunları halletmek yerine birbirlerini örselediler..Yazar çok değişik yazıyor sevdim,..Sıra dışı bir romandı tavsiye ederim..

Tatyana ve Alexander- Paullina Simons

Tatyana ve Alexander Paullina Simons
Birinci kitapta aşıklarımız
Tatyana Amerikada Alexander Rusyada kalmıştı. Tatya hamile idi ve
kocasını Doktor Heyes ve Alexander'in anlaşması sonucu öldü biliyordu.
Ikiside birbirlerinin yasam amacı,inanciydi. Bu kadar büyük bir aska
sahitlik etmek bambaşka bir seydi. Okurken,kah üzüldüm,kah
sevindin,kah agladim. Bogazımdaki yumruyu kitap biteseye kadar devamli
hissettim.
Alexander cok zor sartlarda kalmistr Sovyetlerde tek yasam
amaci karisinin Hayatini kurtarip Amerikaya gitmesi idi. Buna inanarak
yasayıp savasıyordu.Sartlar cok acımasiz cok çetindi. Tatyana ise
Elise adasındaydı. Sevdigi adamın öldügüne inanamiyordu. Olaylari
defalarca canlandirip kafasında tartiyordu. Amerikan vatandaşlıgina
gecmesi gerekiyordu ve oglu Antony'i Elise adasında dogurdu sonra
vatandaslik için beklerken hemsirelik yapmaya başladi. Geceleri
Alexander ile yasadigi unutulmaz 26 Günlük evliligini yasiyordu. Onsuz
yasayiyordu ama tüm kalbini benligini geride bırakmisti.
Bir gün hem doğum günü hemde evlilik yıl dönümü olan 13 Martta kocasından kalan çantayı açtı,Alman yapımı dolu tabancayı çıkardı ardından Alexanderin hediye ettiği içinde aile paralarının gizli olduğu kitabı Bronz Atlı'yı,Rusça-İngilizçe sözlüğünü,evlilik fotoğraflarını ve Alexanderin asker şapkasını hepsini tek tek yatağa döktü ve çantanın en altında Alexander'e ait Sovyetker Birliği Kahramanlık madalyasını buldu.Vee bu nasıl olurdu Alexander öldüğünde boynunda bu madalya varsa,şimdi boynunda olması gerekmiyormuydu?Be ne anlama geliyordu?? Yoksa Alexander yaşıyor muydu???..Yıllar Tatişya için böyle geçerken Alexander için çok daha ağır şartlarda,imkansızlıklar içinde geçiyordu..
Hastaneden,tekrar rütbesi indirilerek cepheye aslında ölüme gönderiliyordu..Ama onun için tek yaşam kaynağı vardı Tatyana'nın kurtulması idi..Tatyana'nın hayalleri ile onu kollarına aldığı anları tekrar yaşayarak güç buluyordu...
Daha sonra öldüğü sanılan Tatyana'nın ağabeyi ile karşılaştı Paşa Metanova... İkiside güçlerini birleştirip kaçmak istediler ama çarpışmalarda Paşa'yı bu sefer gerçekten kaybettiler..
Aradan yıllasr geçmiş 1945 yılına gelinmiş savaş bitmiti..Gelen askerler arasında Tatyana kocasını arıyordu..Tek tek askerlerin yüzlerine bakıyor onlarla ilgilenip acılarını dindiriyordu sadece kendi acısı dinmiyordı kalbindki sızı geçmiyor,yeni bir hayata başlayamıyordu..Arkadaşlar​ı yeni bir hayata başlaması için ne kadar uğraşsa başarılı olamıyordu Tatyana Alexander'i unutamıyordu..
Bir kaç deneme yapıp uğraştısada hayatına başka birisini de sokamıyordu ama gittikçe umudu tükeniyordu..Alexander'in Orbeli'yi unutma sözü bir gün televizyon da Nuremberg Duruşmalarını seyrederken anladı ve harekete geçti..Kocası yaşıyordu kızılhaç hemşiresi olarak onu Avrupa'da kamplarda aramaya karar verdi..
Kızılhaç hemşiresi olup Oğlu AntonY'yi arkadaşı Vikki'ye emanet etti..Kocasını Almanyadaki kamplarda aramaya başladı..Tam umudunu kestiğinde kocasının kumandanı Stepanov'u gördü.. Ondan kocasının yerini öğrendi..Şimdiye kadar ALexander yaşıyordu geç kalmadısa onu kurtarabilirdi..Karşılaşma​ları,kaçışları çok çok güzeldi müthişti..
Bu kitabı bulduğum ve okuduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum kendimi..Kelebek Yayınlarının kapanmasına şimdi daha da üzüldüm açıkçası..
Ama bir haberim var bu yazarın kitaplarını Artemis almış pek de sevinmedim ama bakarsınız beni yanıltırlar..Herkese tavsiye ederimm Önce Bronz Atle sonra da Tatyana ve Alexander'i okuyun ne demek istediğimi anlayacaksınız..

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Bronz Atlı Paullina Simons

BRONZ ATLI
PAULLİNA SİMONS

Uzun zamandır okumak istediğim ve methini duyduğum bir kitaptı..Bazen nasıl çok sevdiğiniz bir yemeği sona erteler durursunuz bende sanırım bu kitabı bu yüzden erteleyip durdum....
Ama konusu tek kelime ile şahaserdi..

Konusuna gelince..İkinci Dünya Savaşının başladığı dönemler..1941 yazında başlıyor her şey... Aleksandre Belov Sovyetler Birliği Stalin dönemininde Kızıl Ordu da bir subay ama nasıl bir subay..
Aslen Amerikalıdır ailesi Koministliği kendine ilke edinmiştir..Babası bunun için herşeyden vazgeçecek kadar koministliğe bağlanmış ve ülkesini eşi ve çocuğu ile terkederek Kominislik idealleri için Sovyetler Birliğne yerleşmeye karar vermiştir..Bunu yapmıştır da
Tatanya kalabalık bir ailenin kızıdır...Annesi,Babası,Ab​lası Daşa,Büyük annesi Büyük babası ve ikizi ailenin tek oğlu olan Paşa ile birlikte Leningrad'da 2 odalı bir apartmanda yaşamaktadır..
Aleksandre ile Tatyana'nın yiyecek bulmak için dışarı çıktığı ve bunalarak donduram aldığı bir günde karşılaşırlar..Tatyana daha 16 yaşında Aleksandre ise daha 22 yaşında dır.Birbirlerini ilk gördükleri anda etkilenirler..Vee hikaye başlar...
Daha da bu kitap hakkında çokk şey anlatabilirim..Son zamanlarda okuduğum tüm duyguları,korkuları yaşadığım en güzel romanlardan biri idi..Şimdiki okuduğumuz romanlardan çok çok farklı ve güzel buldum..Aşkın ne olduğunu yazar sanırım çok güzel anlatıyor..
Karşılıksız,çıkarsız sevmenin kendini sevdiği için feda etmenin..Hayatına hayat katmanın ne demek olduğunu koşolsuz teslimiyet..Daha ne anlatabilirim ki bu kitap için şahane bir romandı..Özellikle Tatyana'nın kocasından haber lamayıp cepheye dalıp onu kurtarmak için yaptıklarını yapmak için kendini hiç düşünmeden sevmek gerekir..
Diyeceğim bu kitabı bulduğunuz an alın ve okuyun şahane üstü bir romandı..

12 Temmuz 2011 Salı

Kollarımdaki Yabancı-Tracy Anne Warren



Yazarın Trap yani tuzak üçlemesinin ilk kitabı olan Husband (Koca)
Yazar ile ilk tanışmamız olan bu roman kelimenin tam anlamı ile süper,müthiş romantik bir kitaptı..Diyebilirim ki mest oldum..
Aynı konuyu içeren 1981 yılı Basımı Ateşli Duygular romanına benzesede Warren'in kalemi çok daha güzel çok daha akıcıydı..Kitap diyebilirim ki su gibi aktı..
Romanını kısaca konusuna gelince:
Jeannette ve Violet Brantford birbirlerine su damlası gibi benzeseler de karakterleride o kadar apayrı ve farklıdır..
Jeannette ne kadar dışa dönük ve bencil bir kişilikse Violet de bir o kadar içine dönük,kültürlü kelimenin tam anlamı ile bir filozoftur..
Ailelerinin parasal durumunu düzelmesi ve ünvan için Dük Adrian Winter ile evlenmeye karar veren Jeannette bir anda evlenmekten vazgeçer ve yerine kız kardeşi Violeti geçirmekte bir an bile tereddüt etmez.Violet ise Adrian'a uzun zamandır aşıktır.Ablasının zorlaması,Adrian'a olan aşkı,ailenin onuru için bu teklifi kabul eder.
Nikah günü kimse farketmeden yer değiştirirler..
Violet Adrian ile evlenir.
Adrian ise flört ederken son derece hoşlandığı Jeannette'nin nişanlandıktan sonra şımarıklıkları ve bencillikleri yüzünden ikilemde kalmış,birde nişanlısının aşığı olduğu yönünde duyumlar aldıktan sonra da işin bozulmasını da için için arzu etmektedir.
Evlendikleri geceden sonra karısının masum olduğunu anlayan,sevecenliği ve sıcaklığı ile Jeannette (Violet) in etkisine giren Adrian her geçen gün karısına daha da bağlanmaktadır.Onun olgun davranışları,duyarlılığı,sıcaklığı ile evlilikleri cennete dönüşmüştür..
İkiside çok mutludur duygusal ve bedensel uyumları ile hayatlarının en güzel günlerini yaşamakta balayıları çok güzel geçmiştir.Ama Violet kocasının ona her sarılışınad kız kardeşinin adın ı duyması ona büyük bir acı çektirmektedir.
Kız kardeşi anlaştıkları gibi İtalya'ya halasının yanına Violet kılığında gitmiş aşığı Kocası olması gereken Adran'ın yakın arkdaşı olan Mark Toddy ile mektuplaşmaktadır.Toddy'nin mektupları Violete gelmekte o da kız kardeşeine göndermektedir.
Violet ise Adrianın evini,hizmetlilerini annesini karakterininin güzelliği ile feth etmiştir..Ama bu tehlikeli durum Violeti kıskaç gibi yakalamıştır..
Kısaca özetim bu bence bu kitabı hiç tereddüt etmeden okuyun derim.Yazarı sitesine girip incelediğimde ise bu serinin iki güzel kitabı daha kalıyor geriye onlarında en az bu ilk kitap kadar güzel olduğuna inanıyorum..Yazarın duygusal sahnelerdeki başarısı,kaleminin akıcılığını çok beğendim..
Yazarın bu serisinin diğer kitaplarında
2-Wife'da İkizi Jeannitenin üzerine kurgulu
3-Wedding ise Eliza Hammond Violetin yakın arkadaşı ve kocası Adrian'ın oğlan kardeşi Kit ile kurgulu
Bu seriyi çok sevdim yayınlayan da Koridor olduktan sonra zevk ile okuyacağımdan eminim..

Johanna Lindsey- Seninle Başım Dertte

Malory Sersinin ilk kitabı olan Seninle Başım Dertte bitti..Harika bir kitaptı..Kısaca özetine gelirsek:

Mallory Serisinin ilk kitabı olan Love Only Once da Regina Ashton ve Nicholas Eden'in hikayesi ile başlıyor seri.
Regina Ashton'ın annesi Melissa Malory, Malory erkeklerinin tek kız kardeşidir ve Regina Annesi ve Babasını evlerinde çıkan bir yangından dolayı kaybeder veçok küçük yaşta öksüz ve yetim kalır.

Dayıları olan Malory erkekleri James,Jason,Edward ve Anthony çok sevdikleri kız kardeşlerinin kızına sahip çıkarlar.Ailenin büyüğü Jason'da Reginannın vasiliği olsada diğer kardeşlerde yeğenlerine sahip çıkarlar onunla ilgilenirler. Değişik i zamanlarda Regina dayılarında kalmaya başlar.Regina 4 dayısınında göz bebeğidir ve şımartılarak büyütülmüşdür.

Regina çok güzel bir geç kızdır.Sosteyteye ilk takdiminde bir çok talibi olmuşdur. Ancak henüz evleneceği kişiyi bulamamıştır.Zaten ona evlilik teklifinde bulunanlar önce dayılarının değerlendirmesinden geçer. O da büyük bir probleme sebep olmakta birinin beğendiğini öteki beğenmemektedir..Bu konuda ki diyalogları da okumak çok zevkli idi.

Vikont Nicholas Eden yakışıklı ve zengin biri olmasına rağmen sosyete tarafından adı kötü zamparaya çıkmış asilzadedir.Biir çok aile kızlarını ondan uzak tutmaktadır.Kaldı ki zaten Nicholas'ında evlenmek gibi bir niyeti yoktur.
Bunların altında özellikle evlenmek istememesinin altında kimsenin bilmesini istemediği bir neden daha doğrusu bir sır vardır.Roman boyunca tüm beni deli eden davranışları özellikle bu sır yüzündendi..
Regina taşraya çok sevdiği Anthony dayısının yanına taşınmak ve eş seçiminide dayılarına bırakmak istemektedir. Özellikle evleneceği erkeğin Antony dayısına benzemesini istemektedir.
Baloya gidecekleri akşam Regina Anthony dayısının yanına bunu konuşmak için gider , ancak evdeki araba ile kuzenleri baloya gidecekleri için Regina'nın onları bekletmesini kabul etmezler.
O anda orada erkek kuzeni Marshall'a eşlik etmek için bulunan dul Leydi Selena Eddington ona kendi arabasını teklif eder.
Selena bu arada Nicholas'ın son sevgilisidir ve Nicholas onu terk etmek üzeredir. Bunu anlayan Selena nın da planları vardır.Selena'nında amacı baloya başka bir erkekle gidip onu kıskandırmaktır.
Regina Anthony dayısı ile konuşmak için yanına gider, o sırada dayısının evinin civarında Nicholas arkadaşı ile atlarıyla parktan dönmektedir. Ve evin önünde Selana'nın arabasını görünce şaşırır.Evin sahibinin Anthony Mallory olduğunu bilir ve onun gibi kendinde de kötü bir şöhrete sahip olan biri ile nasıl kendisini kıskandırmaya çalışacağını düşünür ve orda köşede evden çıkmasını bekler. Selena'da siyah saçlıdır ve evden çıkan kızın yüzü kapalı olduğu için onu Selena olarak düşünür yani iki kadını karıştırır ve at arabası evden çıktıktan sonra Nicholas arabayı kaçırır. Selena sandığı Reginayı kendi evine götürür onu bir odaya kapatarak uşağının gözetimine bırakır..
Eve attığı kadının Selena olduğunu düşünen Nicholas baloya gider ve baloda Selena'yı görünce şok olur ve o an yanlış kişiyi kaçırdığını anlayarak evine döner.
Nicholas eve gelip kaçırdığı kişiyi kitlediği odaya girince camın yanında ona dönük olarak kendisini beklemekte olan Reginayı görünce ikinci bir şok daha geçirir , Reginanın güzelliğinden çok fazla etkilenir.
Regina'da bu yakışıklı adamı ilk gördüğü anda etkilenir ve onunla konuştukça onu en sevdiği dayısı olan Anthony'e benzetir.Birbirinden etkilenen Regina ve Nicholas'ın kaderi bu kaçırma olayının etrafta duyulması ile tamamen değişir.Kendi evinin ordan kaçırılan Anthony Nicholas'ı düelloda haklamak ister, Regina ise Nicholas'ın ölmesini istemez ve dayısına onu sevdiğini ve evlenmek istediğini söyler.
Bütün dayılar James hariç Edward Malory'nin evinde toplanır ve Nicholas'ı çağırırlar.
Evde onlarında dışında Nicholas'ın teyzesi ve büyükanneside beklemektedir.
Nicholas evlenmeyi kabul etmez düelloyu tercih eder.
Ama işin sonu evlenme kararının alınmasına varır ve nişanlanırlar.
Nicholas Regina'yı evllilikten vazgeçirmeye kararlıdır ve bunun üzerine planlar yapar.
Kendi geçmişinden dolayı evleneceği kişininde zarar görmemEsini özellikle bu kişi Regina olduğu için istememektedir. Ama ona karşı olan ilgiliside devam etmektedir.
İkiside katıldıkları bir baloda evlenmeden önce birlikte olurlar. .bu süre zarfında Nicholas kendini Regina'da geri çekmiştir
.Nicholas halen evlilikten vazgeçirmeye çalışssada 4 ay sonra evlenirler. Regina ise evlendiğinde hamiledir.Evlendikten hemen sonra Nicholas annesinin yaşadığı taşradaki malikanesine Reginayı bırakır ve terk eder.
Ancak onun hamile olduğundan haberi yoktur, Regina ise onu istemeyen bir erkeği bebek bahanesi ile yanında olmasını istememektedir ve ona söylemez.
Olaylar bundan sonrasında James dayısının ortaya çıkması, Nicholas'ın geriye dönmesi ve daha bir çokları ile devam eder.
Bu kitabı okuduğunuzda yüzünüzde sürekli bir gülümseme ve arada ufak kahkahalarınız olucak.Bazı yerler özellikle Nicholas'ın birkaç davranışı beni çok sinir etti .Diyebilirim ki elime geçirsem bir kaşık suda boğabilirdim.Ama bu tipik bir Johanna Lindsey erkek kahramanımış ve buna tüm Lindsey romanlarında hazırlıklı olalım derim..Okurken romandan büyük bir keyif aldım.Kitabın nasıl bittiğini farketmedim bile..
Bu romanda serinin diğer kahramanlarıda yan karakter olarak mevcut onlar hakkında biraz bilgi sahaibi oluyorsunuz.Bu yüzden de bu serinin sırası bozıulmadan okunması gerekiyor bence..
Hiç kaçırmadan alın ve okuyun ve gerçek Johanna Lindsay ile tanışın derim

Bir Aşk Masalı*****Elizabeth Hoyt

Elizabeth Hoyt'un Pren serisini üçüncü kitabı idi.
1-Kuzguni Prens
2-Leopar Prens
3-Yılan Prens

Bu serinin şu kitabı daha güzel demiyorum çünkü tüm kitaplar birbirini tamamlıyor..Her biri birbirinden güzel bir şekilde hikayelendirilmiş bu öyküler 1760 yılında geçiyorlar..

Serinin 3. kitabına geldiğimizde ise Kuzguni Prensimz Kont Edward Dee Raaf Anna Warren ile Leopar Prensimiz olan Harry Pye ise soylu bir kadın olan Leydi Georgina Maitland ile evlenmiş bulunuyorlardı..

Simon İddesleigh soylu bir aileden geliyordu abisi Vikont Ethan İddesleigh düşmanları tarafından çok trajik bir şekilde öldürülmüştü..O sırada Simon yurtdışındaydı..
Yurda döndükten sonra yengesinin namusunun bir iftira ile hemde yeğeninin babasının kendisi olduğu dedikoduları ile alçakça lekelendiğini duyduğunda ağabeyinin katillerini bulup öldürmeye yemin etti..
Bu katillerin dört kişi olduklarını tespit etmişti ama bir de daha tespite edemediği ve ağabeyinin ölümünü iğrenç bir şekilde organize eden Sir Rupert'ı tespit edememişti.
Sir Rupert beraber Ethan'a tuzak kurdukları arkadaşlarınoın teker teker Simon tarafından öldürülmeye başlandığını görünce tekrar kolları sıvayıp Simon'u ortadan kaldırmaya karar verir.Hemen bunu uygulamaya koyarak Simon'a tuzak kurarlar..Onu öldüresiye dövdürüp bıçaklatırlar..Simon'un öldüğünden emindirler..
Ama olaylar sandıkları gibi gelişmemiştir.Simon'ı Lucy Craddock-Hayes isimli bir taşrada yaşayan bir genç kız tarafından ölmek üzere iken bulunur.Lucy eski bir denizci olan babsı ile taşrada yaşayan herhangi bir genç kızdır..En baştan beri babası Simon'ı eve almak istemesede genç kızı kıramayıp evde tedavi olmasına razı olmuştur..Genç adamın durumu oldukça ağır da olsa;güçlü bünyesi ile toparlanmaya başlar..Bu tedavi süreci içinde Hem Lucy Hem de Simon birbirlerinden etkilenmeye başlarlar..

Simon şimdiye kadar masum bir genç kız ile hiç bir şekilde ilgisi olmamıştır..Bu sebeple Lucy'i kendine gelirken Melek sandığı için olsa gerek hep Melek olarak hitap eder.
Lucy ise o dönem için evlenmek için evde kalmış kız adayıdır.Yıllardan beri köyün papazı ile flört ediyor yıllardır onun evlenme teklifi yapmasını bekliyordu..
İkiside birbirlerinin hayatlarına girdikleri andan itibaren hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını tabii ki bilmiyordu..Ama olaylar hızlı bir şekilde gelişiyordu..Simon orada kalmaya devam ederse Lucy'nin kanına gireceğinin farkında olsa da ondan ayrılmak istemiyordu..
Lucy ise yıllardan beri uyumakta olduğu kış uykusundan yeni uyanmış gibi idi bu erkek ile karşılaştıktan sonra almayı umduğu evlenme teklifinin pek de önemi kalmadığını farketmişti.
Hiç ummadıkları anda Simon'un düşmanları tarafından yapılan bir saldırı Simon'a oradan ayrılmasının zamanı geldiğini hatırlatmaya yetmişti.İkiside ayrılırken birbirlerine sevdiklerini söylemediler..Lucy hayatına devam etmeye ama köy papazı ile evlenmemeğe karar vererek yaptı..Çünkü o beklediği tekil gelmiş Lucy ise redetmişti..
Simon ise düşmanlarından bir tanesini daha kıstırıp 3.düşmanın da düelloda ölsürürken ölümden reğet olarak geçerken canlı kurtulursa Lucy'e gideceğine kendi kendine söz verip onu öpeceğini adeta yemin etmişti..
Düellodan sonra Simon Lucy'nin hiç ummadığı anda karşısına dikilp diz çökerek yaptığı evlenme teklifi çok romantik idi.
Lucy ise aşık olduğu bu adamın teklifini neye malolursa olsun kabul etti..Evlilik hazırlıklarına başladılarsada Lucy Simon hakkında öğrendikleri ve Simon'ın hareketlerinden sonra kilem düşşsede onunla evlenirler. Bu arada Simon'ı intikam almaktan vazgeçirmeye çalışsada bu son düşmanı öldürürken öğrendiği 5.düşman ve elebaşına kadar başarılı olamaz..
Bir yandan kocasına olan aşkı ve kocasının yaptıklkarını tasvip etmemsesi ahlaki değerler arasında gel gitlerle çok acı çeker.Simon ise karısına olan büyük aşkı ve intikam hırsı arasında büyük çalkantılar yaşar..
İşte bu çalkantılar ile aşkları ve evliliklerinin büyük bir sınavdan geçeceğinin farkına varırlar..Lucy sonunda isyan ederek onu terketse de kocasını özlemine daha fazla dayanamadan evine tekrar dönmeye karar veriri..Simon ise düşmaını tespit ettikten sonra onun 5-6 aydır yeni dostluk kurduğu ve düellolarında ona eşlik eden Christian'ın babası olduğunu öğrendiği düşmanı Sir Rupert'ın yaşlı ve çok kolay yanabileceiği bir rakip olmasından rahatsız olsada on u öldürmeye çok kararlıdır.Christian babasının yaptığı alçaklıkları tasvip etmese ve onun yaptıklarının cezasını çekmesinin gerektiğini düşünsede
yine de babası olduğunu ailesinin mahvolmaması için Simon'ı kışkırtarak,tehdite ederek.en kötüsü Lucy'nin namusunu kirleteceğini söyleyerek onun ile düelloya girmesinin sağlar..
Şimdiye kadar düellolarında şahitlik yapan Christian yerine şahitliği Kuzguni Prens'imiz Edward yapar.
Evet arkadaşlar romanını hemem hemen hepsini anlattım gibi..Elizabeth Hoyt bu üç romanı ile en beğendğim yazarların arasına girdi..Hikaye oldukça dokunaklu idi..İntikam peşindeki bir asilzade ile köylü masum bir güzel kızın güzel bir aşk hikayesi idi.Kurgulama karakterler çok iyi idi.Romantik sahneler,özellikle evlenme teklifi ve düellodan döndükten sonra karısına içten yakarışı yürke parçalaıyıcı idi..
Şiddetle tavsiye ederim.Bu üç romanın üçüde bende birbirinden güzel ve tamamlayıcı idi.Bunu ondan daha çok sevdim diyemem gerçekten birbirlerini tamamlıyorlar..