29 Mayıs 2013 Çarşamba

Tatlı Bela - Jamie McGuire'den Bir Alıntı




'' Berbat bir halde olduğumuzu biliyorum tamam mı?
Ben dürtüsel davranıyorum ve çok fevriyim ve senin için daha önce kimse için hissetmediğim şeyleri hissediyorum.

Sen bir an benden nefret ediyormuş gibi davranıyorsun,bir sonraki an beni istiyorsun.Ben hiçbir şeyi doğru yapamıyorum ve seni hak etmiyorum...Ama seni köpek gibi seviyorum Abby...Seni daha önce kimseyi ya da hiçbir şeyi sevmediğim gibi seviyorum.Sen yanımdayken içki ya da para ya da dövüş ya da tek gecelik ilişkilerin bir değeri kalmıyor...

Tek ihticaım olan sensin.Tek düşündüğüm sensin. Tek hayal ettiğim sensin. Tek istediğim sensin..''


27 Mayıs 2013 Pazartesi

Arzu Şövalyesi-Margaret Mallory



Orjinal Adı : Knight of Desire (2009)
Tür            : Historical Romance (Tarihi Aşk)
Goodreads Puanı : 5/3,97
Puanım : 5/4
Yayın Evi :  Aspendos Yayınevi
Sayfa Sayısı : 400



SAVAŞTA KORKUSUZ

William FitzAllan, cübbesindeki kanlar kurumadan, kralın kendisine verdiği stratejik sınır bölgesini almak için geri döner. Kendisini kalenin kapısında başka bir ödül beklemektedir. Güzel Leydi Catherine Rayburn.

YATAKTA NAZİK

Catherine, krala casusluk yapmak için herşeyi tehlikeye atar. Ancak karşılığında topraklarından cayması istenir ve tek bir tercih hakkı sunulur: FitzAlan ile evlenmek ya da kuleye kapatılmak. Catherine yeni kocasının vücuduna sahip olmasına izin verirken, sırlarını kendine saklamaya devam eder ve kalbini ona asla vermez.

Tutku ateşli bir hal almaya, tehlike etraflarını sarmaya başladıkça, Catherine ve William'ın evliliklerini, topraklarını, hayatlarını kurtarmak için birbirlerine güvenmeyi öğrenmeleri gerekir.



Orta Çağ romanları okumayı gittikçe daha çok sever oldum..Nedense bu dönemdeki romanların konuları
bana daha etkileyici geliyor..O dönemlerde yaşam koşullarının daha çetin olmasından tutun da tarihin sihirli yapraklarında güzel bir yolculuk yapmış oluyoruz..Margaret Mallory bu romanı Gall İsyanı zamanlarında kurgulamış..Romanın kurgusunu oldukça beğendim..Aşk,Savaş,İsyan,İhanet,Sadakat temaları üzerine kurguluydu..Ayrıca araştırdığımda yazarın ilk romanı olduğunu görüyorum.. Arzu Şövalyesi All the King's Men serisinin de ilk kitabı üç kitaplık bir seri bu..İlk romanda William  FitzAlan'ın hikayesi var ikinci romanda da Kardeşi Stephen'in hikayesi..

Kitabın çevirisi bence iyi idi.Hikaye çok akıcıydı çeviriden rahatsız olmam için garip kelimelerin kullanılması,yazar ile arama girilmesi yeterlidir..Fakat bence Arzu Şövalyesi Başarılı bir kitap idi..Özellikle kapağı..Orjinal kapaktan daha iyi  idi bence..

Hikaye de baskın bir kadın karakter vardı bu historical romanlarda sıradışıdır..Yani Alfa karakter...Erkek kahramanımız ise Beta karakter daha az baskın..Romanı okurken  kadının gözü pek acar olması hoşuma gitsede bazı yerlerde beni sinir etti...Fakat fazla takmamaya çalışarak okurken zevk ile okudumsa da..Kocası ile olan ilişkilerinde kendince bulduğu çare pek hoşuma gitmedi..

Kısaca Konuya Gelirsek:

William FitzAlan gözü pek,cesur bir topraksız şövalyedir..Kral onu son hizmetin de ödüllendirerek Gal sınırında  toprak verir..Ödülünü kontrol etmek için gittiğinde de onu başka bir ödül daha beklemektedir..Topraklarını aldığı soylunun güzel karısı Leydi Catherine Rayburn..Catherine'nin kaderi sadece ve sadece ona bağlıdır..William daha onu görmeden nikahına almaya karar vermiştir..

Kaleye varıp da onu karşılayan güzeller güzeli kadını gördüğünde şok geçirir..Çünkü yıllar önce Catherine evlenmeden bir gece önce aralarında sıra dışı  duygusal bir yakınlaşma olmuştur..O geceyi aradan yıllar geçse de unutamamış,karşılaştığı kadınlarda o geceki güzel kızı aramıştır..Fakat Catherine onu tanımamıştır..

Fakat Catherine kocası Lord Rayburn'un hainlik ve ihanetlerini Kral'a bildirmiş,kocasıda öldürülmüştür..Geçmişte kocasından inanılmaz şiddet ve zülum gören bu genç kadının hayatı cehenneme dönmüştür..William kocasına ihanet eden bu kadına güvenebilmesi kolay değildir..Bir yandan yıllarca bereber çalıştığı kader arkadaşı Edmund'da Catherine'ye cephe almış William'a onu kötülemektedir..

Catherine William ile evlendikten sonra yeni kocasının ilk Rayburn'e benzemediğini hatta sevgi dolu olduğunu fark etmesi uzun sürmedi..Fakat yaşadığı çok çetin evlilik şartları onu da güvensizleştirmişti...

Aralarındaki tutkunun alev alması da uzun sürmedi..Tutkuları her ne kadar onları yakınlaştırsa da en büyük problemleri güven idi..

Oldukça zevk alarak okuduğum bir roman oldu..Serinin devamını merakla bekliyorum...
Keyifli okumalar...



All the King's Men
1. Knight of Desire ( Arzu Şövalyesi)
2. Knight of Pleasure 
3. Knight of Passion 




KİTAP OKUMAK İÇİN 40 NEDEN




KİTAP OKUMAK İÇİN 40 NEDEN

(Okuma Araştırmasının Temel Bulgularına ve Yazarlara Göre, Çocukların da Yetişkinlerin de Kitap Okumasını Gerektiren 40 Neden)
Soru: “Çocuklar niye kitap okusun? Biz neden okuyalım?”

Yanıt:
1-Yaşı büyürken aklının da büyümesi, boyu uzarken aklının da uzaması için…
2- Zekalarının daha işlek, kavrayışlarının daha çabuk olması için…
3-Bilmenin yüksek sevinçlerini yaşamak,(Albert Bayet) kendi iplerimizi kendi elimize almak için…
4-Ruhça yücelmeleri, kafaca zenginleşmeleri için…
5-Yüzlerce gözü olması, olayları bütün yönleriyle görebilmesi için…
6-Yaşamlarına, yemek içmek dışında daha yüce bir anlam kazandırmak için…
7-Varlığımızın darlığından kurtulmak, yaşayamadığımız yaşamları yaşamak genişlemek,zenginleşmek, ömrümüzü uzatmak için (Suut Kemal Yetkin) …
8- Yaşamı genişleten öğelerin başında geldiği, kişiyi bilge yaptığı, ona onur ve erdem kazandırdığı için (Adnan Binyazar) …
9-Soyutlama yapabilmek, bir olayı olmadan önce beyinlerinde olmuş gibi canlandırabilmek ve önlem alabilmek için…
10-Empati kurabilmek, kendimizden çıkıp ötekini anlayabilmek, başkalarının yaşamlarına da saygı duyabilmek için…

11- Beynimizin sınırlarının, dilimizin sınırları olması , dünyanın da aslında bir kitap olması ve okumayana bir şey verememesi nedeniyle…
12-Kendi yolumuzu bulmada, kendi eleştiri yeteneğimizi geliştirmede, kitle iletişim araçlarının genel çıktıları arasından akıllıca seçim yapabilmek için (Richard Bamberger) …
13- Tüm insan büyüklerinin savunduğu ortak gerçeği-insanın çalıştığı ölçüde yükselen, yediklerini hak eden, kimsenin hakkını yemeyenin insan olduğu gerçeğini- öğrenmek için (İsmail Hakkı Tonguç)…
14- Zeka yaşının takvim yaşıyla birlikte büyümesi için…
15-Yaşamı kolaylaştırmak ve güzelleştirmek amacında, okul eğitimi zavallı denecek kadar gülünç kaldığı için (Shakespeare)…
16- Ademin hayvanlığı yemekle, insanlığı okumakla kaim (olası)olduğu için(Namık Kemal)…
17-İki ayağı üstünde yürüyen cesetler, leşler (Necip Fazıl Kısakürek) olmamak için…
18-Gözleri kapalı bostan beygiri gibi, bir ömür boyu karanlık kuyunun gıcırdayan dolabını çevirip durmamak için (İlhan Selçuk)…
19-İnsanlık tarihine ve yaşayışına biçim veren, sosyal olayların nedenlerini anlatan bilim yasalarını küçük yaştan başlayarak öğrenmek için (İlhan Selçuk)
20-Kendisine yatırım yapabilen, kendini geliştirebilen, sorumluluk bilinci de demokrasi bilinci de gelişmiş bireyler olmak için (Halim Bahadır)…

21- Televizyon ve internet çağında, ekranların ayartıcı ve baştan çıkarıcı etkilerinden korunabilmek için…
22-Televizyon ve internet ağalarının görsel şiddet ve cinsel istismar içeren bazı izlencelerini ‘veto’ edebilmek için (İM Medya Bildirisi)…
23- Geleceğin toplumunun, ‘öğrenen toplum’ olacağı öngörüsüne göre kendilerini ‘güncelleyebilmeleri’ için…
24- Okulla sınırlı öğrenme ezberinden(paradigmasından), ‘yaşam boyu öğrenmeye’ geçmek için…
25-Dünyada hiçbir dostun insana kitaptan daha yakın olamayacağı için…
26-Yalnızlıkta, dost ve arkadaş yokluğunun yerini ancak kitaplar tutabildiği İçin
27-Çok sevdiğimiz bir arkadaşımızla konuşmaktan aldığımız zevki alabilmek için(Hasan Ali Yücel)…

28-Dünyalarının sınırlarını genişleterek, insanların daha iyi bir yaşam için verdiği mücadelenin önemini, büyüklüğünü anlamak için( Maksim Gorki)…
29-Sıkıntımızı unutmak, donuk hayatımıza biraz renk, biraz ışık vermek, daracık dünyamızda bulamadığımız şeyleri yaşamak için(Suut Kemal Yetkin)
30- Kendi öz yaşamımıza her hafta yeni yaşamlar katmak ve ömrümüzü uzatmak için (Çetin Altan) …

31-Bizi bu bencillikten ancak edebiyat kurtaracağı, şiirler, öyküler,romanlar, tiyatrolar kurtaracağı için (Nurullah Ataç) …
32-İnsanın yeryüzüne insan olarak gelmemesi ve insanın ancak okuyarak, kendini yontarak, incelterek insan olabileceği için (Erasmus) …
34-Toplumda ahlakın yükselmesi ve ilerlemesi için(Nurullah Ataç) …
35-Kendimizi keşfetmemizi,kendimizi gerçekleştirmemizi, toplumsal yaşamın gerçek öznesi olmamızı sağladıkları için…
36- Bir metni anlayarak okumanın bir matematik problemini çözmeye benzemesi nedeniyle (Thondrik) …
37-İnsan yaşamı denen bu yolculukta bulabildiğimiz en iyi ‘nevale’, kitaplar olduğu için, (Montaigne)
38-İnsanın gözünü açtığı(Orhan Kemal) insanları kabalıktan, düzeysizlikten insancıllığa yükselttikleri için (M. Gorki) …
39-Daha iyi bir yaşama merdiven oldukları, her geçen gün dünyayla bağımızı sağlamlaştırdıkları, daha canlı hale getirdikleri için(Maksim Gorki) …
40- İnsan zekasına ket vuran engelleri ortadan kaldırdıkları, her türlü zeka hastalığına çare oldukları için (Kemal Karpat) …


…İNSAN HER YAŞTA KİTAP OKUMALIDIR.
http://www.okuyantoplum.com/kitap_okumanin_40_nedeni2.html

24 Mayıs 2013 Cuma

Yabani Aşık-Elizabeth Hoyt




Legend of the Four Soldiers Serisinin 4. ve son kitabı Yabani Aşık orjinal adı To Desire a Devil ile .Seri bitmiş oldu.Ülkemizde yayınlanan tüm serilerin darısı başına diyorum..Çünkü senelerce süren bekleyişler hiç hoş olmasa gerek..Serinin ilk üç kitabını çeviren Seden Gürel yerini Gizem Onat'a bırakmıştı bu sefer.Çeviride beni rahatsız eden bir şey yoktu..Kitabı okurken rahatsızlık duymadım  şunu anlamadım diye geri dönüş yapmadım..Bence gerek kapak gerek edit,gerek çeviri ile başarılı bir kitap idi..Bu seride beni rahatsız eden ilk kitap Günahkar Aşık'taki kapak bunu her zaman da yazacağım..Umarım bu kitabın ikinci baskısı olursa bu korkunç kapağı değiştirirler...

Seriyi genel olarak değerlendirirsem, bu serinin çok daha iyi olmasını beklerdim ki bence yazar bu seri ile kendini tekrar etmiş ...Hani Monica Mccarty'nin kitaplarını okurken dikkatimi çeken şey her kitabın diğerinden iyi olduğunu yazarın kaleminin büyülü olduğunu düşünüyorum..Elizabeth Hoyt'un Aslerler serisinde bunu bulamadım sadece Seni Kalbime Yazdım serinin en güzel kitabıydı o bence tüm seriye değerdi..

Seriyi vasat bulmam yazarı sevmediğim anlamına gelmiyor tabii ki.. Elizabeth Hoyt benim için üst seviyelerdeki bir yazardır..Onun anlatımını çok seviyorum..Takip edeceğim bir yazar olacak...

Kısaca konusuna gelirsek:

Spiner Falls'taki baskında yaralanan askerlerin hikayesi olan bu seri  Yabani Aşık ile bitmiş oldu...İlk hikaye Günahkar Aşık'tan itibaren Spinner Haslls'teki Baskının da yer alan hainin izi bulunulmaya çalışılıyordu..Tam yaklaştık derkenkahramanlarımız hep elleri  elleri boş dönüyorlardı..Ve son serüvenimiz  Yabani Aşık'ta hain yakalanıyordu.Bu hain de baştan beri benim şüphelilerimin arasında idi..Yabani Aşık başlarda bana biraz durağan geldi fakat sonradan açıldı..Bu hikayede ölü bilinen Reynaud St.Aubyn tam yedi yıl sonra evine unvanını geri almak için geri gelmişti..Hem de nasıl geliş bir bomba gibi giriş yaparak yüksek ateşli ve delirmiş bir şekilde..

Öldüğü farzedilen Reynaud'un ünvanı Blanchard Kontluğu  ise Beatrice Corning'in pinti amcası Reggie'niye devredilmişti....

Reynaud ünvanını ondan geri alacaktı..Fakat esir düştüğü kızı derilerden yedi yılda kurtulmaya çalışmak yaşadıkları onu hem çok katılaştırmış hem de deyim yerinde ise katılaştırmıştı...

Beatrice amcasının yanında anne ve babasını kaybettikten sonra birlikte yaşamaya başlamıştı..Amcası ile huzurlu yaşantısı vardı taa ki Reynaud'un yaşamlarına girmesine kadar..Reynaud'un vahşi ruhunun ardında ki gerçek kişiliğini de fark etmesi uzun sürmemişti..Evlerine perişan halde gelen bu sabık kontun eski resimine amcasının yanında kalmaya başladığından beri seyrediyordu ve şimdiye kadar hiç bir erkek onu bu tablodaki erkeğin etkilediği kadar etkilememişti...

Reynaud'da ,Beatrice'den anlaşılmaz bir şekilde etkileniyor du..Zaman geçtikçe aralarında ki çekim dahada belirginleşiyor idi...Reynaud esirlik günleri ile ilgili hatırlamak istemediği  anılarını Beatrice'ye kendine şaşırarak anlatıyordu..
Fakat onun geri dönmesini istemeyen ve rahatsız olanlar vardı..Geldikten kısa bir süre sonra saldırıya uğraması da gecikmedi..Bu saldırıları kim düzenletti ise onun dönüşünden hiç memnun olmadığı ve yaşamasını istemediği de ortada idi..

Serinin son macerasında serinin önceki kahramanları da vardı; ilk kitaptan Samuel Hartley ve Leydi Emeline ikinci kitaptan Lord Vale ve Leydi Melisande ve favori kitabımdan Sir Aliastir Munroe ve Helen Fitzwilliam'da vardı..Leydi Emeline Reynaud'un kız kardeşi idi ve hamile idi tıpkı Melisande gibi Lord Vale ile birlikte onlarda bebek bekliyorlardı..

Kısaca beğendiğim ama tekrar okumayacağım bir kitap oldu..Ama bence yinede bu kitabı Hoyt'severler büyük bir zevk ile okuyacaklarından eminim..Keyifli okumalar..


Legend of the Four Soldiers Serisi

1. To Taste Temptation (2008) Günahkar Aşık

2. To Seduce a Sinner (2008) Bana Aşkını Söyle

3. To Beguile a Beast (2009) Seni Kalbime Yazdım

4. To Desire a Devil (2009)  Yabani Aşık


21 Mayıs 2013 Salı

Ah Bre Sevda Ah Bre Vatan-Demet Altınyeleklioğlu




Ah Bre Sevda Ah Bre Vatan - Demet Demet Altinyeleklioglu


Mübadele Üçlemesinin ilk kitabı Ah Bre Sevda Ah Bre Vatan.Cumhuriyet Tarihinin en büyük dramlarının yaşandığı dönemlerden biridir Mübadele yılları ..
Kelime anlamı, değişim olan mübadele; ülkemizde Cumhuriyet’in kurulma yıllarında, Türk topraklarında yaşayan bir kısım Rum vatandaşı ile, Yunanistan toraklarında yaşayan bir kısım Türk asıllı insanın anayurtlarına karşılıklı olarak dönmesidir...
1910 ile 1922 yılları arasında, Osmanlı Devletinin çöküşü, Balkanlar’daki yüzlerce yıllık vatan topraklarının yitirilmesi, 1. Dünya Savaşı, yurdun düşman işgaline uğraması ve Kurtuluş Savaşı sonunda Türkiye Cumhuriyetinin kurulması gibi birçok tarihi olay yaşandı...
Bu sancılı yıllar, Türk milletinin yanı sıra Osmanlı İmparatorluğunun yüzlerce yıllık vatandaşları olan Rum halkı için de büyük acılar içinde geçti.
Balkan Savaşı sonrasında yüz binlerce Müslüman Türk, savaşta yenik düşen Osmanlı ordusunun peşi sıra sonsuz acılar içinde doğdukları toprakları terk ederek Anadolu ‘ya sığındı.
Benzer trajedi, 1922 yılında Kurtuluş Savaşında yenik düşen Yunan ordusuyla beraber Anadolu’yu terk eden Ortodoks Rumlarınbaşına geldi. Bir ay gibi kısa bir süre içinde yüz binlerce Ortodoks Rum Yunanistan’a sığındı. Yunanistan’ın nüfusu bir anda dörtte bir oranında arttı.Bu durum Yunanistan’da büyük sıkıntılara ve kaosa yol açtı.

Lozan Barış Konferansı toplandığında öncelikle sığınmacılar ve esirler konusu ele alındı. İngiltere temsilcisi Lord Curzon’un teklifi ve Milletler Cemiyeti görevlisi Nansen’in raporu doğrultusunda; Yunanistan’da yerleşik Müslümanlarla Türkiye’de yerleşik Ortodoks Rumların zorunlu göçünü öngören Mübadele Sözleşmesi imzalandı.
Bu sözleşme uyarınca; İstanbul’daki Ortodoks Rumlar ile Batı Trakya’daki Müslümanlar hariç Yunanistan’da yerleşik bütün Müslümanlar Türkiye’ye, Türkiye’de yerleşik bütün Ortodoks Rumlar Yunanistan’a gönderildi. Mübadele sözleşmesinin kapsamına 18 Ekim 1912 tarihinden sonra yurtlarını terk etmiş olanlar da alınarak mülteciler sorununa bir çözüm bulunmuş oldu.

Bu çözüm süreci ile insanların hayatları tepetaklak oldu ve bir gemiyle hayatlarından sökülüp alındı tüm alışmışlıkları. Vatanlarına gitmek için vatan saydıkları yerden, tüm geçmişlerinden koparıldılar. Geri dönüşü yok! Yollara düşüp; düşkün oldular. 30 Ocak 1923'te Lozan'da imzalanan sözleşme sonucunda Türkiye ve Yunanistan'daki yüz binlerce insan yaşadıkları toprakları kendi iradeleri ve arzuları dışında terk etmek zorunda kaldı. Bu göçün neden olduğu sorunların aşılması ve yaraların sarılmasıysa çok uzun zaman aldı...

Buraya kadar Mübadelenin anlamı ve ne olduğu ile ilgili paylaşım yaptım..Çünkü neredeyse 90 Yıl önce olmuş bir sosyal olayı tanıtmak kitabın anlaşılabilirliğine mayasını anlamada büyük bir faydası olacaktı..

Bir kaç satır ile bahsetmeye çalıştığım geçmişte bir çoğumuzun ailelerinin geçmişlerinde Mübadele zamanında Türkiye'ye yerleşenler vardır..Yıkılan bir İmparatorluğun ardından insanların hayatlarının paramparça oluşu.Tüm yaşamı boyunca yaşadığı evim,vatanım diye bellediği yerleri bırakmak zorunda kalması..

İşte Mübadele Üçlemesi ile bu dönemler anlatılıyor..Bu dönemde geçen imkansız bir aşk anlatılıyor.Tabii ki bu hikaye yarım kaldı..Çünkü  İzmir'in isgali ve Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsuna gitmesi ile ilk kitap bitti.
Bu romanda Hasan Tahsin'de vardı,Çerkez Ethem'de,Damat Ferit Paşa'da..Çok ilginç Damat Ferit Paşa'nın klasik müzik hastası olduğunun anlatıldığı bölüm çok ilgimi çekti..
İzmir'in işgal edilirken anlatıldığı bölümde resmi dairelerde ki vatanseverlerin bulunduğu çaresizlik çok etkileyici geldi bana..
Romanın konusunun geçtiği iki il Selanik ve İzmir bu birbirine çok benzeyen ve Atam'ızın hayatında çok önemli bir yeri olan iki ildeki Türklerin mevcut dönemdeki ümitsizlikleri , zorlukları ve sevdaları çok çarpıcı bir  dille anlatılmış..Çok sevdim hikayeyi bazı yerlerinde kah ağladım kah üzüldüm bazen de çok heyecanlandım..Hele Enver'in ağabeyi Cemil'e aşkına itiraf edip öldüresiye dayak yediği sahne beni çok etkiledi..

Şunu söylemeliyim ki insanların kötü ve iyi insan olmaları milliyetinden değil karakterinden,mayasından geçiyor..Hikayede özellikle Cemal ve Stelyo isimli iki can dostu vardı ki..Bu iki adam kelimenin tam anlamı ile insanlık dersi veriyor ve mevcut duruma dostlukları ile meydan okuyordu..
Ama hem İzmir'de El.eni ve Enver Hem de Selanik'teki Fidan ve Mehmet onlar gibi meydan okuyamıyordu..MÜcedeleleri daha çok çaba gerektiriyordu..

Selanik'i tek kurşun sikmadan terk eden Osmanli'dan umudu kesen Türkler zor günler geciriyor du. Dost olduklari Rum arkadaşları ile düşman olmak durumundaydılar.
Cemal ile Stelyo dostlugu tek kelime ile mûthişti.Ders verir nitelikteydi..İkisinin de eşleri ve çocukları bu dostluğun sürmemesini istiyorlardı..
Enver'in agabeyi Cemil'de Sevr anlaşmasindan sonra Çerkez Ethem'in saflarına katılır. Ona katılmadan önce Eleniye askindan bahseden Enver'i öldüresiye döver. .
Eleni'nin ağabeyi Niko ise Helenizm hayali ile kandırılan gençlerden başkası değildir..Bu uğurda kiralık katile dönüşür..

İŞte bu şartlarda iki genç birbirlerini ne kadar severse sevsin mevcut durumdan dolayı aşklarını askıya almak zorundadırlar..Bu konuda askıya aşklarını  almaya.güzel günlerin gelmesini bekleyeceklerdir.
Selanik'ta ise ortam gittikçe gerilmeye başlamış Türkler için bu şehir yaşanmaktan gittikçe uzaklaşmaya başlamıştır..Rum gençleri düne kadar kardeşçe yaşadıkları insanları hor görmekte onlar ile dost olanları ise düşman dostu olarak aşağılamaktadırlar.. Türklerin ellerindeki malları yok fiyatına ellerinden alıp orayı göçe zorlamakta..Göçmeye kalkanlar ise eşkiyalar tarafından yolları kesilerek soyulmakta ve öldürülmektedirler.Tam anlamı ile bir kaos ortama hakimdir..
İşte bu şartlarda Poyraz Ali ve Güllü'yü ana vatana göndermek isterler bunda Stelyo canı pahasına öncü olur ama ortam çok zorludur..
Kısaca müthiş bir dönem  romanı idi... Son zamanlardaki mevcut olan Osmanlı modasından  sonra Cumhuriyet'in nasıl kurulduğunu insanların hayatlarının nasıl paramparça olduğunu okumak beni çok etkiledi.
 Benim şahsi olarak merak ettiğim ve anneannemden dinlediğim bu mübadele yıllarını okumak benim için çok özeldi...Özellikle İzmir'in işgali Hasan Tahsin'in İlk kurşunu atarak yüzlerce insanın katledilmesini okurken gözyaşlarımı tutamadım..



İzmir'in işgali ile biten bu romanın devamını hemen okumak istiyorum..Bu yılları gerçekçi bir uslupla yazan yazarımıza teşekkür ederim...
Ve özellikle günümüz gençlerinin  bu kitabı mutlaka okuması gerektiğine inanıyorum. Yakın tarihimizi mutlaka iyi bilmeliler.


Tavsiye ederim....


15 Mayıs 2013 Çarşamba

Gözyaşlarımı Sildiğim Gün - Linda Howard



Allahım bu nasıl bir konu böyle..Özellikle iki sahnede ağlamaktan helak oldum..Her şey var bu romanda Macera,Aşk,Gerilim,İhanet, ve bir annenin çocuğu için neler yapabileceği...Puanım 5/5 keşke daha fazla  puanı olsa da versem..İşte yazarın böyle romanlarını okumak istiyorum..Bu kitabı her kadın bence okumalı..

Bir kadın olup da bu yürek parçalayıcı hikayeden etkilenmemek mümkün değil .Bir annenin  yıllarca dinmeyen göz yaşları..

Romanda bir annenin elinden kopartılarak alınan bebeğini yıllarca araması bu uğurda hayatının parçalanması ..Farkında olmadan büyük bir iuğradığı büyük bir ihanet ile komplonun tam ortasına düşmesi bebeğinin elinden kopartılması..Canı pahasına direnmesi ama kaçırılmasını engelleyememesi.. OLayları tekrar tekrar yaşaması...
 Milla hayatına kaldiğı yerden devam edemiyordu. David karısını geri istiyordu ama Milla'nın gözü kimseyi görmüyordu ki...Sonunda yüretemediler ve boşandılar...

David tekrar aşık oldu tekrar yuva kurdu tekrar çocuğu hatta çocukları oldu..Milla bunları seyretti..Özellikle eski kocasının tekrar çocuk sahibi olması canını çok yaktı...Fakat David onu bırakmamıştı o David'i bırakmak zorunda kalmıştı..Justine'den başka hiç bir şeye odaklanamıyordu..

Milla O olaydan sonra kayıp cocukları arama bürosu kurar.Maddi anlamda da David maddi olarak ona yardım eder..Boşandıktan sonra yüklü bir nafaka vermiştir..Bu da Milla'nın daha rahat hareket etmesini sağlar..Ve bunun sayesinde de bir  çok aileyi çocuklarına kavuşturur. Bir tek kendi oğlunu bulamaz..Bulmak bir yana tek bir adım ilerleyemez..
Bu durum kocası ile boşanmasına neden olduğu gibi ailesi ile de arasını açar ve kırgınlıklar meydana gelir..

Aradan tam koskoca on yıl geçer..Milla hala daha kayıp çocukları bulmak için kurduğu büroda çalışmaktadır..Yıllarca başka ailelerin çocuklarını ailelere kavuşturmuştur. Bir gün kendi çocuğuna kavuşma hayali ile yaşamaktadır..O an oğlunun ne durumda olduğunu  kaç yaşında olduğunu düşünmekten ona kavuşmaktan başka bir şey düşünmememktedir..Yıllarca somut bir haber alabilmenin umudu ile yaşmaktadır...Ve derken yolu James Diaz ile kesişir..Çok karanlık acımasız bir adamdır Diaz bir ödül avcısı gerekirse suclularin cezalarini veren bir nevi infazicıdır da. Bu karanlık adam ile yolları bir karanlık gece de kesişir..Diaz'ın bu olay ile ilgilenmesini sağlamak sandığından kolay olur..Çünkü bu karanlık adam gördüğü andan beri onu istemektedir...Zaman geçtikçe de Milla ve Diaz arasındaki çekim sıra dışı bir hale gelmiştir..David'den sonra çok ciddi bir ilişki yaşamayan Milla David'den sonra etkilendiği erkek Diaz'dır
David ve Diaz taban tabana zırt erkeklerdir..Biri güneş kadar aydınlık iken diğeri ise gece kadar karanlıktır..İşte bu durum bile Milla'nın yaşadığı değişimi göstermektedir...

Diaz karakteri Kara Melek romanindaki   Simon karakterini bana anımsatsa da Diaz masum insanları öldürmez. O daha cok sucluları,ıslah olmayacak suçlulara,tecavüzcülere,,hainlere karşı çok acımasızdir. Affetmesi yoktur..Milla'da onu çok etkilemekte onun için yapamayacağı şey yoktur..

Millanın bebegini aramada ona yardımcı olmayi kabul eder birlikte calısmaya başlarlar.

Romanin bazı yerlerinde gözyaşlarimi tutamadim. İster istemez karşılaştırma yapıyorsunuz ve  benim başıma bu olay gelseydi ne yapardım diyorsunuz.

Her bakımdan mükemmel bir kitap çevirisinden konusuna kadar mükemmel..Diyebilirim ki O Gecenin Ardından romanından sonra en cok etkilendigim romani. Muhakkak okuyun.Tavsiyemdir.


12 Mayıs 2013 Pazar

Gizemli Komşu -Nora Roberts




The MacGregor Serisinden bir hikaye daha. Daniel MacGregor sen inanılmaz bir adamsın. Her şeyi ayarlayıp gerisini doğa kanuna bırakıyorsun.

 Gizemli Komşu Genieve ve Grant Campbell'in kızları Cybil'in hikayesi idi...Yine iki sanatçının aşkı..YineDaniel McGregor ve  her şeyi planlayıp birbirlerine uygun gördüğü iki kişi Preston McQuinn ve Cybil Campbell'i bir araya getirmesi hiç de zor olmadı..

Şimdiye kadar da bu koca İskoç yanılmadı ve maya tuttu..Preston tam da Grant Campbell'e benzeyen bir adamdı.Oğlu olsa bu kadar benzemezdi sanırım..Ve Cybil sanki mum ile aramış gibi koca ülkede bu adama  aşık oldu..İşi de oldukça zordu..Kendisi ne kadar dış dönük ise Preston o kadar içe dönük bir insandı..Daniel ile Preston'un diyalogları harikaydı Preston'ı kendine getiren diyaloglar idi...
Bazı sahnelerde Preston'a çok kızdım..Nora Roberts'in erkek kahramanları çoğunlukla karizmatik,kadını el üstünde tutan karakterler olur..Ama preston tam anlamı ile tipik Grant Campbell idi..

Preston'un geçmişten gelen korkuları vardı onlar ile baş etmesi kolay değildi ki bunu ancak Cybil ile aşabilirdi..Mükemmel bir hikaye idi ama çok kısa idi keşke biraz daha uzun olsaydı.. Çok severek okudum...Tavsiye ederim...

Ben Sen de Tutuklu Kaldım-Lynne Graham


Lynne Graham okumayı seviyorum..Şeyhli hikayeleri sevmesemde bu kadının kaleminden çıkanları seviyorum ..
Yanlış anlaşılmalar araya giren seneler vardı bu romanda...Birbirlerine ilk gördükleri anda aşık olan Rashad ve Tilda ayrılmak zorunda kalmış bir çift..
Aradan beş yıl geçtikten sonra gazete de Tilda'nın fotoğrafını gören Rashad yıllar öncesinden kalan yarım kalmış hesabını kapatmanın zamanı geldiğine karar verir..
Tilda'nın masumiyetine inanmayacak kadar gözü dönmüştür..Tilda ise neden ayrıldıklarını anlayamadığı Rashad'dan sonra ikili ilişkilerde başarısız olmuştur...
Güzel okunabilir bir romandı..



9 Mayıs 2013 Perşembe

Mayıs Harlequin'lerden Seçmeler




Evlilik Anlaşması -Lucy Monroe

ÜÇ yıl önce boşanan Chloe ve Ariston'un hikayesi biraz durağan bir hikaye idi..Bir yanlış anlama ve iletişimsizlik yüzünden sona eren bir evlilik..Fakat Ariston ne yapıp edip karısını  tekrar kazanmaya karar verir..Karısının yumuşak kız kardeşine olan bağlılığını kullanır..Kız kardeşinin yuvasını dağılmasını istemeyen Chloe Ariston'un teklifini kabul etmek zorunda kalır..
Yinede okurken zevk alınabilecek bir ikinci şans romanı idi..


Pırlantaların Bedeli-Melanie Milburne
Melanie Milburne'n Pırlantaların Bedeli isimli hikaye sevimli bir hikaye idi..Küçük yaşta anne ve babası trafik kazasında ölen Molly'nin velayetini almak isteyen kişilerden Sabrina  ölen Laura'nı Mario ise Ric'in arkadaşı idi..
Daha önce aralarında bir yakınlaşma geçmiş ve ikiside unutamamış idi.Molly'nin velayetini isteyen Luara'nın üvey annesine karşı güçlerini birleştirmek isteyen Mario'nun teklfi oldukça ilginçti..Molly'nin velayetini almak için bir süreliğine evlenmelerini ve İtalya'ya gitmelerini teklif ediyordu..
Daha önce bakıcılığını yaptığı çocukların babaları tarafından tacize uğrayan Sabrina hem işinden olmuş hem hayatı lekelenmişti. Hazırda şu an işi de yoktu..
Bu olay yüzünden onu suçlu bulan Mario Sabrina'nın masumluğuna da inanmıyordu ama onun çekiminden de etkilenmeden yapamıyordu...


Aşkın Varisi-Lynne Graham

Bu kadının hikayelerini seviyorum..Aşkın Varisini de  severek okudum..Freddy'nin kuzeninin ani ölümü ile ondan kalan  yegane hatıra oğlu Beny idi..Beny'yi doğduğu günden beri bakan Freddy bir gün karşısında bir Prens ile karşı karşıya bulur..Jaspar al-Husayn ölen ağabeyinin gayri meşru oğlunu almak için gelmişti..Buna engel olamayacağını fark eden Freddy kuzni ile aynı isimde olamsından faydalanarak Jaspar'dan kimliğini gizleyerek kendini Benny'nin annesi olarak tanıtır..

Onunla birlikte Quamar'a gider Beny'nin babasının ailesinin yanında kalmaya başlarlar..
Fakat aralarında Jaspar ile başlayan yakınlaşma ile bu sırrı daha fazla saklayamayacağını anlar..
Beğenerek okuduğum bir hikaye oldu..

Sicilya Tarzı İntikam-Lynne Graham

Aşkın Varisinden sonra Gelin Kızkardeşler serisinin ikinci kitabı idi..Bu hikayede  Freddy'nin kayıp ikiz kardeşlerinden Misty Carlton'un hikayesi idi..
Jaspar ile evlenen Freddy kız kardeşlerini ararken ikiz kız kardeşi de çok zengin ve karizmatik bir erkek  Leone Andrecchi adındaki bir Sicilyalının  tuzağına düşmüştü..Çünkü babasının kim olduğunu bilmeyen Misty onu işlediği günah yüzünden bir intikam maşasına bu adam dönüştürülecekti..
Çok zengin bir adam olan OLiver Sargent yüzünden kız kardeşini kaybeden Leone intikam meleğine dönüşmüş gözü bir intikamdan başka bir şey görmüyordu..
işlettiği şirketin ayakta durması olağan üstü güç satfeden Misty işini Leone tarafından baltalandığını bilmeden onun tuzağına düşmüş tanımadığı babasından Leone'nin intikam almasında rol oynayacaktı..
Bu hikayede bence güzeldi..


6 Mayıs 2013 Pazartesi

Konağın Yeni Düşesi-Christine Merril




Orjinal Adı The Inconvenient Duchess  olan Konağın Yeni Düşesi dört kitaplık bir serinin ilk kitabı..

BU kitabı hiç ummadığım kadar beğendim..Regency dönemlerini okumayı çok seviyorum..Her ne kadar konumlar birbirine benziyor gibi görünse de  ..
Hikaye  sırlar,aile bağları,sadakat,ihanet,rekabet temaları üzerine kurgulu idi..
Bazı ailelerde çocuklar anne ve babaları tarafından paylaşılır çocuklar birbiri ile rekabet ettirilir.Bir çocuk diğerinden daha çok sevilir.İşte tam da bu romanda ki Marcuc ve St John Radwells'in durumuda aynı idi..İki çocuk anne ve babaları tarafından paylaşılmıştı..Bu durum iki kardeşin arasını açmış aralarında neredeyse düşmanlık oluşmuştu..Marcus St.John'un nişanlı olduğu genç kızla evlenmesi ise tam bir trajedi oluşturuyordu..Evlendikten sonra doğumda eşini kaybeden Marcus bu olaydan sonra evlilik defterini kapamıştı..Aradan tam on yıl geçmişti..

Romanın kadın karakteri Miranda Grey soylu ama fakir düşmüş bir aileden geliyordu..Babası borçları yüzünden hapise düşmüştü..Miranda evlenmezse sokağa düşmesi an meselesi idi..Onu yetiştiren eski fahişe Cecil ile Marcus'un annesinin arada bir sırrı vardı..Bu sırrın hatırına ilk karısını doğumda kaybeden Marcus ile Miranda'nın evlendirilmesini teklif ediyordu..Hatta onu tehdit bile etmişti..Marcus'un annesi ölmeden önce büyük oğlunun ilk eşini kaybettikten sonra aile ünvanının geleceği için evlenmesi hiç olmazsa ilgilenme sözünü alarak son nefesini verir..

İşte bu şartlarda Miranda tanışmak amacı ile Marcus'un malikanesine gelir. Eşi öldükten sonra kaçarak terk ettiği ve eşi ile yaşadığı bu evi bir an önce terk etmek niyetinde dir. Evlenmeye niyeti yoktur amaMiranda'nın gelişi ile  ortada oluşan mevcut dedikodulardan sonra Miranda ile apar topar evlenmeye karar verir...
Miranda ile apar topar evlendikten sonra Miranda hakkında bilgi toplamak ve ne yapacağına karar vermek için Londra'ya gider..Onun gidişi ile malikaneye gelen St.John Miranda ile samimiyeti ilerletir..Başlarda onu bir erkek kardeş gibi benimseyen Miranda St.John'un art niyetli olduğunu fark eder..Onu kendinden uzaklaştırmaya çalışır..Bu sırada da malikanede de bir takım sorunlar ile ilgilenmek durumundadır..Zira Marcus orayı terk ettikten sonra evin hiç bir şeyi ile ilgilenilmemiş deyim yerinde ise tam bir başı bozukluk içindedir..

Kocasını başlarda aksi ve kaba bir adam olarak gören Miranda zaman geçtikçe kocasının derinliğini farketmeye başlar..Marcus ise eski karısının aksine onu sadece ünvan ve serveti için evlenmek isteyen bir kadın beklerken dürüst ne istediğini bilen güzel ve çok çekici  bir kadın evli olduğunu fark etmesi uzun sürmeyecektir...

Kısaca çok severek okudum bu romanı.Serinin ikinci hikayesi St.John'un hikayesi ve ben onu daha çok merak ediyorum..Bu kötü ve zayıf karakterli adamın hikayesini bir an önce okumak istiyorum...

Radwells Serisi:
1. The Inconvenient Duchess (2006) Konağın Yeni Düşesi
2. An Unladylike Offer (2007)
3. A Wicked Liaison (2007)
4. Seducing a Stranger (2010) (in Pleasurably Undone!)



4 Mayıs 2013 Cumartesi

Tutsak - Monica Mccarty





Orjinal Adı The Hawk
Edisyon ADı: Tutsak
Goodreads Puanı:5/4,26
Puanım :5/5

Yedi kitaplık Higland Guard Serisini ikinci kitabı..Umarım bu seriyi daha sık aralıklar ile okuruz..Çünkü Monica Mccarty'nin çok özel bir yazar olduğuna kitaplarının daha sık basılmasının gerekliliğine inananlardanım..

Müthiş bir kurgu ,gerçek tarihi mekanlar.Nefes kesici bir aşk..Monica Mccarty bu ne diyebilirim ki.Her zamanki gibi yine çok iyi iş çıkarmış.Romanlarında gerçek kahramanları kullanması kitabı okurken ayrı bir zevk veriyor..Çeviri bence çok iyi idi..Yazar ile arama girmediği gibi yazarın oya gibi işlediği kurguyu serpiştirdiği mizanseni çok iyi yakalamıştı bence..

Karakterlerin tahlilleri,duygu yoğunluğu özellikle erkek karakter Şahin lakaplı İskoç Muhafız Birliği Başı  Erik MacSorley'in biraz taş kafalılığı,oldukça kendini beğenmişliği,kadınlara karşı olan aşırı öz güveni bazen ben gerdi  ve kızdırdı.. ..Kadınlar için kendini bir nimet olarak görmesi ise deli etti..Ama sonunda kadının fendi erkeği yendi kuralı değişmedi..Bunun için kanının son damlasına kadar mücadele etse de..Kadın karakterimiz  Ellie  yani Lady Elyne De Burgh görünüşte silik ama derinliği olan bir kadın karakterdi..O sabır ve bilgeliği,Erik'i dize getirmesini çok sevdim..Karakterin kendisini de çok sevdim kendime çok yakın hissettim..
14.Yüzyıl başlarında geçen bu macera'da İki Ateş Arasında'dan tanıdığımız Tor MacLeod'da hikayenin başında vardı..Yıl 1307 İngiltere Kralı I.Edward İskoçya'yı I.Robert Bruce'dan alıp kendini İskoçya Kralı ilan ederek onu kaçak durumuna düşürür..Bu olaylardan sonra ikisi arasında inanılmaz bir savaş başlar..Erik MacSorley Robert Bruce'ın emrinde çalışan İskoçya Muhafızlarından idi..Lakabı ise Şahin idi..Ve Hikaye ile ilgili diğer bilgi Kadın Kahramanın ablası Robert Bruce ile evli idi..Yani devrik İskoçya kralı Ellie'nin eniştesi oluyordu..


İrlanda Kıyılarında Ellie ile Erik'in  karşılaşmaları bu şartlarda oluyordu..Elyne De Burgh yüzerken yakalandığı Erik MacSorley'den kimliğini gizlemeye karar vermesi anlık tepki idi..Birde sözde bakıcı kadın olduğunu söylemesi orada tecavüze uğrayıp denize atılabilme olanağı varken Erik'in onu kurtarıp ailesine kendi elleri teslim etmeye söz vermesi bir anda olmuştu.. Fakat kimliğini gizleyen sadece kendisi değildi..O da Erik'i basit korsan olarak biliyordu..

Ellie'yi başta pek de güzel bulmayan Erik'in zaman geçtikçe ondan daha fazla etkilenmeye başlaması..Şimdiye kadar onu pohpohlayan ve çarpıcı güzel kadınlara alışık olan Erik Elli'nin derinliğini,mizahi yönünü,sivri diline görünce şaşırsa da aralarındaki didişme bazen çok komik bazen de çok romantik sahnelere hiddetten köpürten sahneleri sizi boğabiliyordu..


Ellie'yi babası bir soylu ile sözlemişti..Tam da evlilik arefesinde gerçekleşen İskoçya'lıların eline düşmesi çok da manidar idi ...Zıt kutuplar birbirini her zaman çeker..Erik ile Ellie arasındaki en baştan var olan  çekim gittikçe daha fazla ikisini zapt edecektir..İki tarafta görev,sadakat,aşk duyguları ile çok çetin sınava tabii tutulurlar..Ellie hayatının aşkı olarak nitelendirdiği yaşamında güzel bir anı olarak saklamaya niyetli olduğu Erik için hayatını bile tehlikeye atmaktan kendini alamaz...Bu Erik içinde geçerlidir..Birbirlerini bu kadar severken kırmak,canını acıtmak bu çifti daha fazla sevmeme neden oldu..
Bu güzel aşk,savaş,sadakat,mizah ile süslenmiş hikayeyi tavsiye ederim...Yazar gün geçtikçe daha iyi yazıyor kalemi güzelleşiyor...

Highland Guard Serisi:

1. The Chief (2010) İki Ateş Arasında
2. The Hawk (2010) Tutsak
3. The Ranger (2010)
4. The Viper (2011)
5. The Saint (2012)
6. The Recruit (2012)
7. The Hunter (2013)

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Tesadüfler Adası-Rachel Gibson





Uzun zamandır Rachel Gibson kitabı okumuyordum.Tesadüfler Adası benim için güzel bir dönüş oldu..Romanın konusu polisiye macerada olsa ağırlığı aşk teması üzerine kuruluydu..Kısaca sevdim bu romanı..
Başlarda biraz durgun gibi gelsede açıldı hikaye..Karakterlerden en çok Lola'nın köpeği Baby'yi sevdim..
Lola ve Max'in başlarda var olan aralarındaki savaş önce  karşı koyulamaz bir çekime sonra da güzel bir aşka dönüştü..İLk başlarda kavgaları savaşları çok güzeldi..

Lola Carlyle çok ünlü bir iç giyim mankeni idi.Bu konudaki yeteneğini tasarımcı olarak devam ettirmeye karar verip uygulamıştı..Nişanlısı Sam'den  ayrıldıktan sonra başına gelebilecek en kötü şey olan çok özel fotoğraflarını bir internet sitesi kurup orada intikam için yayınlayan bu eski nişanlı yüzünden kendini bir adaya zor atar..Amacı biraz gözlerden uzak olup kafa dinlemektir..Fakat tura katıldığı bir teknede uyuyakalıp uyandığında teknenin tanımadığı bir adam tarafından kaçırıldığını fark eder.
Dümendeki adam Max Zamora ise eski ordu emeklisi ama hala daha devletin çok gizli teşkliatlarında çalışan bir adamdır..Teknede Lola'nın olduğunu fark ettiğinde iş işten geçmiştir..

Yaralı bir durumda olan Max Lola'yı tekrar geri götürecek durumda değildir.Peşindeki adamlar onu yakalaması an meselesidir..Bir an önce uzaklaşmak zorundadır.Ama Lola ısrarla geri gitmek ister aralarında savaş başlar bu arbede de teknede mahsur kalırlar..Çünkü mücadele sırasında teknenin radar sistemi tamamen devre dışı kalır..Bir günde gidebilecekleri yere gitmeleri dalga ve şansa bağlıdır..
Bu durum birbirlerini konuşup anlamak için zemin yaratır..Baştan beri aralarında var olan çekim yaşadıkları zorlukla birbirlerini yakından tanıdıkça yerini aşka bırakmaya başlar..Birbirlerini tanıdıkça daha iyi anlamaya başlarlar..Ve daha da çok sevmeye..Öyle bir hale gelir ki önce birbirlerini korumaya kollamayı düşünür olurlar..
Kısaca uzun süre ara verdiğim bu yazara dönmek beni çok mutlu etti..Keyifle okuyabileceğiniz bir roman..Tavsiye ederim...


Hulya YILMAZ