26 Mayıs 2015 Salı

Yanlış Zaman Doğru İnsan - Linda Howard



Orjinal Adı : Son Of The Morning
Edisyon Adı : Yanlış Zaman Doğru İnsan
Yazar: Linda Howard
Çeviri: Güncem Topçu Güzel
Yayınevi : Epsilon Yayınevi
Goodreads Puanı : 5/3,93
Puanım : 5/5


Uzun zamandır bu kitabı bekliyordum..Hatta telif haklarının hangi yayınevinde olduğunu bile araştırıp saptamıştım. Ancak yayın haklarının bulunduğu yayınevi bir türlü yayınlamadı bu güzel hikayeyi. Ve sonradan ne yaptı...Sessiz sedasız tanıtım bile yapmadan çıkardı romanı. Tabii ki sıkı bir takipçiye böylesi sessiz sedasız çıkarsa da vız gelir di o başka. 
Kitabı alırken çeviriden yana biraz çekincelerim vardı ancak okumaya başladıktan sonra o da kayboldu.
Baştan itibaren kitabı okurken adeta büyülendim. Elimden bırakmak istemediğim gibi bitmesini de istemedim..
Kitabın konusu bugün çok severek izlediğimiz ve kitabını okuduğumuz Yabancı'ya çok benzese de çok daha heyecanlı bir kurguya sahipti. Roman da zaman yolculuğu da vardı.Kitabı okurken bazı sahnelerinde adeta tırnaklarımı yedim. Sayfaları nasıl çevirdiğimi bilemedim. Sevdiği ailesinin gözlerinin önünde katledilişine tanık olmak ve sonra yaşam mücadelesini verirken çok önemli bir araştırmayı yapmaya çalışmak herkesin yapabileceği bir şey değildi.. Grace St.John'un hayatı tam anlamı ile o geceden önce ve sonra diye ikiye ayrılıyordu..


Grace St John arkeolojik bir akademisyen bilim adamıdır. Eşi Ford ile aynı meslekte çalışmaktadırlar. Birlikte çok kazıya gitmiş ve araştırma yapmışlardır.Erkek kardeşi Bryant ile üçü aynı evde yaşamaktadırlar. 
 Grace  kayıp bir hazine ipucu olan  bazı eski Kelt çeviri kağıtları üzerinde çalışmaya başlar "altın'den daha değerli  paha biçilemez".bu belgeler  Birkaç dilde yazılmış olan Eski İngilizce, Latince, Sokak ve uzmanlık alanı hemen Eski Fransız, İskoç dilindedir.... 


Ama birileri bu belgeleri  çok istediği içim Grace'in kocası ve oğlan kardeşini gözlerinin önünde  öldürürler.  Olayı tesadüfen gören Grace 'in hayatı o geceden itibaren kanlı  köşe kapmaca oyununa döner.. Bu oyunda ona yardım eden komşusu ve arkadaşı olan  genç hacker arkadaşı ilk dehşet anından sonra kaçmasına ve bankadaki hesabını boşaltmasında yardımcı olarak büyük bir avantaj sahibi olmasına yardımcı olur..
Ancak Grace'in dönüşümü inanılmaz derecede olacaktır. O melun geceden sonra Grace kalbini acı çekme yetisini insan olduğunu unutacak elindeki çevirilere ve kaçmaya araştırmaya kendini verecektir. Onun yaşama sebebi bu çeviriler olmuştur. 


Fakat bu çevirileri yaparken tanıştığı Niall ile de uykularında buluşmaya başlar. Onun dünyasına girer ve rüyalarındaki adam ile ietişim kurmaya başlar. Ancak bu tek taraflı değildir. 700 Yıl öncesinde yaşayan Niall'ın da rüyalarına da Grace girmeye başlamıştır..


Aralarında ki tutku giderek daha da büyümeye başlar..
Ancak Grace araştırmalarına devam ettikçe onun peşinde olan katilin amansızlığını gördükçe bu Kelt hazinesinin önemini anlar..Onu koruyan Niall'ı uyarması gerektiğini anlar..Araştırmalarında daha önce de yapılmış olan Zaman Yolculuğunun bilgilerine ulaşır..1322 Yılına gitmeli İskoç Savaşçısı Kara Niall'ı uyarmalıdır..


Ancak aralarındaki ilişki bu kadar da basit değildir..Karşılaşmaları aralarındaki kıvılcımı da ateşleyecektir...

Muhteşemdi...tekrar okuyacaklarım arasına girdi bu kitap..Polisiye,aşk,cinayet,gizem,historical,İskoçya temaları ile harmanlanmış bu kitabı çok seveceksiniz..Tavsiyemdir...



23 Mayıs 2015 Cumartesi

İhtiras Çağı-Jude Deveraux



Orjinal Adı : Days Of Gold
Edisyon Adı : İhtiras Çağı
Yazar : Jude Deveraux
Çeviri : Melda Dinçel
Yayınevi : Pegasus Yayınları
Goodreads Puanı : 5/3,79
Puanım :5/4



Güzel bir historical idi .. Angus ve Edilian'ın İskoçya'dan Amerika'ya uzanan macerası güzeldi ancak tam da çok mükemmel harikulade değildi..Derinliği olan bir yazar ama hep bir şey eksik hissinden kurtulamadım.. 
Edilian Kasabasının doğuşunu anlatan çok güzel bir romandı. 
Tüm serinin doğuş kitabı idi sanırım.
Fakat okurken Hatun lafına çok takıldım. Çevirmen bunu tatlım olarak değiştirebilir miydi? Onu düşünmdeden edemedim neyazık ki.Bu kelime beni hikayede ilerledikçe çok rahatsız etmeye başladı.. Romanın kurgusu güzel idi ancak yeterli şekilde akmıyordu hikaye bir durağanlık vardı sanki. 


Roman  romantik sahneler bakımından biraz hayal kırıklığı yarattı bende. Daha tutkulu daha romantik bir aşk okumayı beklerken çok yıpratıcı bir aşk vardı..Aradığımı bulamadım ne yazık ki. Lavanta Kokulu Sabahlar'da çağdaş romantizm vardı idare ederdi. Evet belki kurgu derinliği bakımından çok daha başarılı bir hikaye olsa da aşkı çok da hissedemediğim bir roman olduğu gibi ikilinin bir ayrılıp bir birleşmeleri beni sinir etti.
Özellikle romanın erkek kahramanı Angus bazı sahnelerde beni ifrit etti. 
Sıkıyı görünce tabanları yağlayıp kaçması beni bu karakterden soğuttuğu gibi Edilean'ın bu ayrılıp birleşme sahnelerindeki duygusal gelgitlerini okumak içimi acıttı..Kendimi kötü hissetmeme sebep oldu.
Yazarın çok methini duymuştum ve çok da okumak istediğim bir yazar idi. Ülkemizde çıkan üç  kitabını okudum ancak hiçbiri beni tam anlamı ile mutlu etmedi maalesef. 
Ancak ve ancak Ünlü Velvet serisinden kitabı çıkarsa devam edeceğim yazara.Şu an böyle düşünüyorum.Gelecekte ne yaparım bilinmez ama ..
Kitaba dört yıldız versem de hikaye sanki sıradan historical roman tadı verdi...


Konusu : 

Edilean Talbot, babasının ölümüyle yatılı okul ve arkadaşlarının evleri arasında göçebe bir hayat yaşayan çok güzel, zeki ve neşe dolu genç bir kadındır. Ancak babası öldükten sonra vesayeti dayısına geçer. Dayısı onu okuduğu yatılı okuldan alarak  parası için korkunç bir adamla evlendirmek için zorla İngiltere’den İskoçya’ya getirir. Edilean’ın aşık olduğu nişanlısı da onu para için başka bir kadına tercih edince dayısının el koyduğu arazilerin gerçek reisi olan ve klanı tarafından çok sevilip sayılan Angus McTern, genç kadının altınlarıyla birlikte Amerika’ya kaçmasına yardım eder. Ancak Angus Edilean'a yardım ederken kendiside onun ile birlikte Amerika'ya giden gemide kendini bulur.. 
Ve bundan sonra ikilinin yeni dünyaya beraber giderken maceraları başlar. Gemiye kimliklerini değiştirerek karı-koca rolünde binerler. Fakat bu durumda aralarında istenmeyen kıvılcımlara yol açacaktır...


Bildikleri ve birbirinden tamamen farklı olan dünyalarını geride bırakan ve inatları yüzünden sık sık ayrı düşen Edilean ile Angus, geleceklerini şekillendirmeye çalışırken Amerika’nın ve geçmişlerinin önlerine çıkardığı tehlikeli engelleri aşarak hem hayallerindeki kasabanın hem de bu yeni ülke kadar hoyrat bir aşkın temellerini atacaklardır. 

Yine de bence historical seven arkadaşlar bu romandan büyük tat alacaklardır. 

Okuyacak olanlara keyifli okumalar dilerim....




           Edilean Series 
         01. Lavender Morning (Edilean, #1) Lavanta Kokulu Sabahlar
   02.Days of Gold (Edilean, #2) İhtiras Çağı
   03. Scarlet Nights (Edilean, #3) 
   04. Promises (Edilean, #3.5) 
   05.The Scent of Jasmine (Edilean, #4) 
   06.Heartwishes (Edilean, #5) 
   07.Moonlight in the Morning (Edilean, #6) 
   08.Stranger in the Moonlight (Edilean, #7) 
   09 Moonlight Masquerade (Edilean, #8) 
  10 Change of Heart (Edilean, #9) 

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Doyumsuz Zevkler-Elizabeth Hoyt



Orjinal Adı :  Notorious Pleasures
Edisyon Adı : Doyumsuz Zevkler
Yazar : Elizabeth Hoyt
Çeviri:Nalan Yüce
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Goodreads Puanı: 5/3,99
Puanım:5/4,5


Aman Tanrm!! Uzun zamandır okuduğum en güzel Hoyt kitaplarından idi. Serinin ilk kitabını başlarda pek sevmemiş yazarın kitabı yazarken biraz kararsız kaldığını hissetiğimden bahsetmiştim...
Ama bu serüven çok güzeldi..İmkansız bir aşk vardı..Erkek karakter olası en ümitsiz vakalardan ahlaksız, karaktersiz olarak görülüyordu.
Kadın karakterimiz ise oldukça mükemmel bir karakterde,iffetli düzgün bir kadın olarak görülüyordu.Yer yer çok duygusal,romantik bir roman idi. Bazı sahneleri oldukça ateşli sahneler vardı.
Şu ara içinde bulunduğum kitap okurken odaklanma sorunuma birebir iyi geldi. Hikayeyi okurken başlarda Eloise James romanlarını anımsattı bana..


Lord Griffin Reading adı çıkmış bir zamparadır. O kadar kötü bir şöhret edinmiştir ki..Oğlan kardeşinin ölen karısını baştan çıkardığı söylentisi dalga dalga Londra sosyetesine dağılarak ses getirmiştir.Babasını kaybettikten sonra tahsilini yarım bırakmış yasa dışı yollara bulaşmıştır. Elbette herşey göründüğü gibi değildir.
Ancak o görünen kısmı düzeltmeye yeltenmeye uğraşmaya değmeyeceğini düşünerek herşeyi oluruna bırakmıştır.
Ağabeyinin evlenmeye karar verdiği Leydi Hero ile karşılaşması da sıra dışı gerçekleşmiş aralarında bir nevi sır niteliğinde kalmıştır. Bu da istese de istemese de bu mükemmel genç kadın aralarını yakınlaştırmaya sebep olmuştur.


Leydi Hero ise evlenme yaşının geldiğine karar vererek Mandeville Markisi Thomas ile evelenmeye karar verir. Ancak hiçbir şey planlandığı gibi gitmez.. Maiden Lane caddesindeki yetimhaneden artık o sorumludur. Yangında yanan yetimhanenin yerine inşaa edilecek binayı yapacak olan mimar onları dolandırarak zor durumda bırakmıştır.
Bu durumdan haberdar olan Griffin ona yardım etmek ister. Ancak Hero ile aralarındaki var olan çekimin ateşi alev alır ..Bir nevi olanlar olur..Birbirlerinden uzak kalmaya çalışsalarda başaramazlar. 
Ayrıca Griffin'in içinde olduğu yasa dışı işlerden de Hero'nun haberi olur. Hero'nun ağabeyi Wakefield Dükü de bu işe karışacaktır..


İşler o kadar karmaşıklaşır birbirine girer ki. Sonunda taraflar seçimlerini yapmak zorunda kalacak sırlar arasındaki gerçekler de ortaya çıkacaklardır.
Harika bir romandı.. Şimdi merakla serinin üçüncü kitabını bekliyorum. Hoyt okumak bence bir ayrıcalık...Historical seviyorsanız Hoyt okumadan olmaz....


Maiden Lane
1. Wicked Intentions (2010) Şeytani Arzular 
2. Notorious Pleasures (2011) Doyumsuz Zevkler 
3. Scandalous Desires (2011)
4. Thief of Shadows (2012)
5. Lord of Darkness (2013)
6. Duke of Midnight (2013)
7. Darling Beast (2014)
8. Dearest Rogue (2015)
9. Sweetest Scoundrel (2015)


16 Mayıs 2015 Cumartesi

Ayakkabıcının Karısı- Adriana Trigiani





Orjinal Adı: The Shoemaker's Wife
Edisyon Adı: Ayakkabıcının Karısı
Yazar : Adriana Trigiani
Çeviri : Alp Sanlı
Yayınevi : Koton Kitap
Goodreads Puanı : 5/3,95
Puanım 5/3,5




Yazarı ilk defa okuyorum. Kalemi kuvvetli bir yazar. Kurgu yeteneği muhteşem Okurken 1970'li yıllarda TRT'de (O zamanlar tek kanaldı) yayınlanan Bestseller yazarların eserlerinden çevrilen dizileri anımsattı bana. Çok güzeldi ancak yazarın kaleminde biraz tasfir ve betimlemeler özellikle kitabın başlarında benim hikayeye girmeme engel oldu.
Daha sonra hikaye oldukça güzel ilerledi. Ancak yine de kitapda bir şeyler eksik gibiydi.Başta İtalya'daki iki yoksul gencin hayatı karşılaşmaları ve aile hayatlarını yazar anlatırken o dönemin İtalya'sı ve Yeni Dünyası olan Amerika'daki hayatlarını ,arkadaşlarını ilişkilerini oldukça detaylı bir anlatım ile yazmıştı. 


Hikaye de Enza ve Ciro'nun hayatı,aşkları,İtalya'dan Amerika'ya göçleri işleniyordu.İkisinin de birbirleri ile ilk karşılaşmaları yolları ayrılması göç ettikleri yeni bir ülkedeki mücadeleleri oradaki yaşamları ve  tekrar birbirlerinin hayatlarına girmesi konu ediliyordu.
Ancak Enza ve Ciro aşkını ben pek de hissedemedim. Duygusal yönde bu roman bana zayıf gibi geldi.Tarihi kurgu dalında iyi bir romandı. Birinci Dünya savaşı zamanın da İtalya'dan Yeni Dünyaya göç eden ve bu yeni ülkede kendine yer edinmeye çalışan. Başlarda ailesine destek olmak için giden Enza'nın talihsizliği ise bir daha deniz yolu ile bir daha seyahat etmeğe çalışırsa hayatının kaybedebileceği idi..


Bu yüzden Enza bir daha İtalya'ya gidemedi..
Ciro ise babasının ölümünden sonra bir türlü kendisini toparlayamayan annesi tarafından  bir manastıra ağabeyi ile birlikte bırakılması annesinin bir daha onları geri almaması ayakta kalmak için çabalayan iki kardeşin hikayesi çok etkileyici idi..
Bu iki gencin aşkını yazar biraz daha tutkulu yazabileydi tadından yenmez bir kitap olabilirdi. Hikaye buna da çok uygundu ama yazar nedense işlemesi gereken sahneleri geçiştirmiş idi..Özellikle başka bir erkekle evlenirken Ciro'nun ona yetişerek bu evlilikten vazgeçirmesi..Bu sahne çok daha iyi işlenebilirdi..



Kitabın sonunda yazarın notunu okuduktan sonra bu
hikaye gerçek bir hayat hikayesinden hazırlanmış olduğunu anladım..Yazarın Amerika'ya göç eden atalarının hikayesi olduğunu anlıyorum..
Yine de okunabilecek güzel bir roman..Tarihi kurgu,macera,aile temalarını sevenler için okunabilecek iyi bir kitap...Bence film olarak çevrilse oldukça güzel olur.



Yazarın diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum...Okuyacak olanlara keyifli okumalar dilerim.


9 Mayıs 2015 Cumartesi

Koruyucu-Margaret Mallory


Ojinal Adı : The Guardian
Edisyon Adı : Koruyucu 
Yazar : Margaret Mallory
Çeviri: Güney Becerikli
Yayınevi: Aspendos Yayınevi
Goodreads Puanı:5/3,98
Puanım 5/1




Margaret Mallory'nin daha önceden Arzu Şövalyesi ve Haz Şövalyesi kitaplarını okuyup beğenmiştim. O yüzden romanın tanıtımını görür görmez hiç tereddüt etmeden aldım..Ancak romanın konusu güzel olmasına rağmen bir türlü keyif alarak okuyamadım. Hikayenin içine bir türlü giremedim.
O yüzden bu seriye devam etmekte kararsızım. Zira daha üç kitap var bu seride böyle bir okumaya üç kitap daha devam eder miyim ? Kestiremiyorum...


Konu olarak fena değildi ancak romandaki erkek karakteri de bir türlü sevemedim gitti. Evlendikten sonra terkettiği karısını beş yıl sonra gördükten sonra aşık olan ve onu geri isteyen bu karakteri sevmedim. Hoş kitabı baştan beri çok sevmedim ama yine de okumak istedim zira sonra belki severim diye düşündüm ama maalesef sevemedim..


Bu konuyı seven historical severler sevebilirler diye düşünüyorum. Yalnız çeviride ve editteki sıkıntıları da göz önünde bulundurmak gerekiyor..Kitap da bazı yerlerde  tuhaflıklar hissettim...
Roman da Klandaki dört oğlan çocuğunun kalnın cadısını ziyaret ederek cadının kehanetlerini dinlemeleri ile başlıyor.Sonra romanın kadın kahramanı  ve çocukluk arkadaşı Sileas ile evlenmek zorunda kalır. Onu kendine eş olarak düşünmeyen İan onunla birlikte gedeğe girmektense savaşa gider.Tam beş yıl sonra klanına geri dönen bu isteksiz koca o beğenmediği karısınınmuhteşem bir genç kadına dönüşmüş olduğunu gördükten sonra ona aşık olur...


Kocasının birlikte olmadığı Sileas'ın gözünde ise bu evlilik gerçekleşmemiştir. şık olduğu erkek tarafında rededilmek kadınlık gururunu epeyce hırpalamıştır. Son dört yılda umutsuzca beklediği kocasının dönmediğini görünce ondan umudunu kesmiş ve onunla evli kalmak istememektedir. Bu evliliği iptal ettirmeye sonlandırmaya kararlıdır. İan'ın yokluğunda klandaki görevlerini eksiksiz yapan kocasının ailesi ile ilgilenen  ve klandaki  işlerini aksatmayan Sileas kocasının kendisini geri isteyen tavırlarına çok sinirlenmiş onu geri istememektedir...İan'ın işi çok zordur.. Aile içinden de ona küçk kardeşi Niall'dan da büyük tepki vardır..
Kısaca bence bir pislik olan bu erkek kahramanı hiç sevmedim..Belki de o yüzden bu romanı sevemedim..

 Bu dört çocuğun maceralarından oluşan seri dört kitaplık..Okumak isteyen arkadaşlara keyifli okumalar dilerim. Zira görüşlerim sadece beni bağlar...

Return of the Highlanders
1. The Guardian (2011) Koruyucu 
2. The Sinner (2011)
3. The Warrior (2012)
4. The Chieftain (2013)

4 Mayıs 2015 Pazartesi

Üstteğmen Kara Fatma Düş Köpekleri- Melek Akçiçek



Orjinal Adı : Üsteğmen Kara Fatma Düş Köpekleri
Yazar: Melek Akçiçek
Yayınevi : Bilgeoğuz Yayınları
Puanım :5/5


Çok etkilendim okurken. Yer yer gözyaşlarımı tutamadım.. Kadın her çağ da her yerde aşağılanıyor hor görülüyor.
Seher Hanım namı diğer Kara Fatma ve kadın savaşçılarının hikayesi aynı zamanda bir ülkenin yoktan var edilmenin hikayesini de anlatıyordu.
Ülkenin parçalanma sürecinde dört bir yandan işgal ve ihanete uğramış bir ülkenin halkının öyküsü beni çok etkiledi.
Okurken aslında pek de bir şeyin değişmemiş olduğunu da görmek beni çok üzdü ne yalan söyliyeyim biraz ders almamız gerektiğini düşünüyorum ancak maalesef hiç ders alamamışız..
O zamanı şartları ve bugünün şartları değişik olsa da çok benzeşip birleştiği noktalar da yok değildi.
Tecavüze uğrayan kadınlarımıza sahip çıkacağımıza öldüren zihniyet şimdi de var dünde vardı. Kurtuluş Savaşında  çetecilerin,Rumların,Ermenilerin işkence ve tecavüzlerine uğrayan kadınlarımıza sahip çıkmayan terk eden aileler, eşler, anneler, babalar, sevgililer ...



Onlara Kara Fatma sahip çıktı ve bu terkedilmiş dışlanmış kadınlardan birer savaşçı yaratıp bir ordu haline getirdi..Erkeklerden daha yaman bir savaşçı haline geldiler çetecilerin işgal ordusunun azılı cellatı haline geldiler..Tarihi kurgu olan bu romanda çok da güzel aşk hikayesi de vardı..
Romandaki en etkilendiğim karakter Kara Fatma'dan Serra isimli kadın asker idi..Bulgar çetecilerin tecavüzüne uğradıktan onu yüzüstü bırakan nişanlısından sonra kalbini neredeyse kaybeden bir genç kızın amansız hem kendisi hem de düşmanla olan savaşı..Bu kadınlar ordusundaki tüm neferler neredyse onunla aynı yazgıyı paylaşıyordu..

Kara Fatma ise savaşta kaybettiği eşinden sonra kendini tamamen Milli Mücadele'ye adamış kadın asker. Hayatını çok etkileyici,oldukça da dramatik buldum..
Yaptığı onca fedakarlık boşa gitmese de ona sahip çıkmamış bir devler bir millet ...  Sonun da yoksulluk içinde ki ölümü gördüğü hayırsızlık beni çok üzdü.

Nedense böyle değerlerimizin değerini öldükten sonra anlamamız çok üzücü..
Gerçeklere uygun kurgulanıp yazılmış bu romanda yazar kaynakçalarını da hangi eserlerden faydalandığını ayrıntılı bir şekilde listelemiş..
Bu tip romanları daha fazla okumamız gerektiğini belirtmek istiyorum. Ne demişler tarih tekerrürden ibaretmiş..

Tavsiyemdir muhakak okuyun..

****************


''Biz kirli miyiz Serra?''
Seher hanıma bakınca onun kızgın öfke dolu bakışları ile karşılaştı.
''Siz sadece tecavüze uğradınız. Senin ırzına geçmeden önce bu topraklara tecavüz ettiler. Seni çiğnedikleri gibi bu toprakları da çiğnediler.
Onlar kirlendi mi ki siz kirleneceksiniz? Toprak neyse sende osun ; yağmurlar karlar yağdığı an, toprak tertemiz olur mis kokar.
Yeşil verir filiz verir her karışını rengarenk çiçekler örter. Bu da ne kadar temiz ve kutsal olduğunu gösterir. Senin de yağmurun karın erindi,sana hayat verecekti. Sen kirlenmedin ama o kirlendi. Kaçıp hayatını kurtaracağına bunu sana mal ediyorsa kaçmayıp namusunu kurtarsaydı.
Bu kadar güzel karısının olduğunu bile bile seni saklamayıp onların eline bıraktıysa ben ona erkek bile demem...''


*******************

"Bugün ona daha çok yaklaşacağım tam önüne dikileceğim."
Onu gördüğünde önce nutku tutuldu.. Bir sn vazgeçmeyi bile düşündü. Kendini toparlayıp kararını verdiğinde gizlendiği yerden önüne öyle hızlı atladı ki bir an onu görenler duraksamıştı. Yanında kim var kim yok hiç birini o anda gözü görmedi.
Yüreğini titreten heyecan sözlerinde dile geldiğinde kelimeleri yutarak,
"Sizinle görüşmek isterim paşam" dedi. Tekrar boğazını temizleyip yutkunduğunda sessiz geçen birkaç saniye ona asırlar gibi gelse de toparlanıp biraz daha yaklaştı. Onu şaşırtmıştı. Aniden önüne atlayan kara çarşaflı kadına şaşkın ama sert bakıyordu. Sesi bile bakışları ile aynıydı.
" Ne görüşeceksin benimle?"
Paşanın bir gözü de bir adım öne çıkan yaverindeydi. Seher Hanım bu tepkiyi beklemediğinden o an duraksadı. Yüreğinin titremesi bile bıçak kesilmişti. O an gözlerinin önüne kocasıyla omuz omuza çarpıştığı anlar geldi.
" Kadın halimle ta nerelerden geldim. Kaç gündür buralarda yolunuzu gözlerim. Bilirim vaktiniz kıymetlidir ama bana da bir görev verin isterim. Sizinle bu konuda görüşmek dilerim."
Paşanın şaşkınlığı çoktan geçmiş sadece onu sorgulayan tatlı sert bakışları kalmıştı.