26 Ekim 2012 Cuma

Savaşçı-Karyn Monk


Orjinal adı Once A Warrior olan Karyn MOnk'in Savaşçı kitabının Goodreads Puanı :5/3,71 Benim puanım 5/5

Güzel ve dokunaklı bir hikaye idi. Baştan sona kadar severek okudum.

Karşımızda yaralı bir erkek karakter vardı..Malcolm Macfane diğer adı ile Kara Kurt bir zamanlar binlerce kişiden oluşan orduyu yöneten efsanevi klan reisi.. Ama eski günlerini tabiri caiz ise mum ile aramaktadır..

Klanındakı kadın ve cocukların ölümünden sorumlu Malcolm Macfane vücudundaki savaştan kalma yaralar yüzünden cok aci cekiyordu.

İste bu acilarinı alkolle boğmaya calismasi yuzunden klan reisliğinden kovulan bir savasci idi.
Ondan yardim isteyen Arielle caresiz durumda tutunacak dal arıyordu... Babasından kalan efsanevi kılıca sahip olan hem onunla evlenme hakkına hem de klanın resi olacaktı..Daha önce Kara Kurt lakaplı Malcolm'dan yardım ve onunla evlenmesini istemiş olan Ariella için red edildikten sonra tekrar yardım istemek kolay değildi..Ama babasının ölümünden sonra kendi  arzu ve çıkarlarını geriye atmak zorundaydı..
Babasını öldüren Roderick'ten kurtulmak ve kılıcı vermememk için kendini öldü diye göstererek onüç yaşındaki oğlan çocuğu kılığına girmişti..İşte tam da bu kılıkla Malcolm Macfane'den yardım istemeye tekrar gitti..
Malcolm'u  reislikten atan ve klandan kovan Harold MacFane'den öğrendi nerede olduğunu..Efsanevi Kara Kurt izbe bir kulube de buldu onu..Malcolm eski savaş yaraları yüzünden acı içindeydi..Bu acılara katlanması pek de kolay değildi..İşte o yüzden alkol ile acısını boğmaya çalışıyordu..Ama bu alkol ile tedavi ona klanındaki kadın ve çocukların öldürülmesine sebep olmuş ve bu yüzden de klanından kovularak reislikten atılmıştı..Bu gözden düşmüş adamı klanına savaşmayı öğretmesi ve savaşçı getirmesi için ikna edemedi...
Ariella bunun üzerine Malcolm'u üç ay karşılığında 100 altına klanına savaşmayı öğretmesini ve koruması karşılığında ikna etmeyi başardı...
Klan halkının onu bir kahraman gibi karşılaması çok duygusal idi..Hele Ariella'nın kız kardeşi Catherine ile Malcolm'un diyalogları çok güzeldi..
Eski Gözden düşmüş bir lider olan Malcolm ve Klanini kurtarmaya calisan bir genc kadin ve onurunu yitirmis bir eski savascinin hikayesi...Gizemli ve duygusaldı..

Tavsiye ederim.
Üç kitaplık bu serinin diğer kitaplarını da okumak için umarım fazla beklemeyiz..

Warriors Serisi:
1. Once a Warrior (1997) Savaşçı
2. The Witch and the Warrior (1998)
3. The Rose and the Warrior (2000)

23 Ekim 2012 Salı

Kara Melek-Kat Martin


Kara Melek-Kat Martin

Orjinal adı: Bold Angel
Goodreads Puanı 5/3,80
 Puanım 5/5



Çok güzel su gibi akan bir romandı..Elime alıp bırakamadım..

         Romanımız 1069 yılında başlıyor savaşlı yıllar..Savaş henüz bitse de halk feodalite  sefalet cahillik pençesinde..Malum bu yıllar zor yıllar..Kadının hiç bir hakkı yok..Alınıp satılabiliyor.O devirdeki yüksek mevkideki erkeklerin  hem karıları hem metresleri var...Evet maalesef ..Bu romanı bugünkü feminist duygularınız ile okursanız tat almanız pek mümkün değil..

           Bu roman diğer orta çağ romanlarından daha gerçekçi buldum..Bu dönemde hayat zor ..Romantik ilişkilere pek müsait değil savaşın hemen ertesi günler..

               Romandaki kadın karakter Caryn, bir Sakson’dur. Annesini küçük yaşta kaybetmiş, kız kardeşi at’dan düşüp başından aldığı darbe ile konuşamaz bir durumda dır..Ayrıca başka dünyalarda yaşayan bir hali var gibidir...  Babaları  ise onlar ile ilgilenmeyince iş Caryn'e düşmüş başının çaresine bakmayı öğrenmek zorunda kalmıştır....Savaşta köyü yok olmuştur....Manastıra dönmeye çalışırken Normandiyalı  Şövalye  Ral yani Raolge de Gere  Namı diğer savaşlardaki acımasızlığı ile tanınan Kara Şövalye ile kim olduğunu bilmeden karşılaşır..

             Ral bu iki gençkıza yardım teklif etse de Caryn tarafından bu ret edilir...Bir Norman'dan yardım almak Caryn'e göre değildir..Ama çok geçmeden Ral isyancıların peşinden giderken bu iki kıza tekrar rastlar Caryn'ina ablasına tecavüz edilmiş Caryn ise dövülmüştür...Son anda kızların hayatını kurtarır..Bu durumda onların evlerinde bile güvende olamayacağını anlayarak kızları manastıra teslim eder...

      Daha sonra üç sene geçmiştir..Caryn ve ablası hala  manastırda kalmaktadır..Bir gün manastırdan ayrılmayı kendi hayatının efendisi olma hayali içindedir..Ablasının durumunda yine gelişme yoktur..Yine başka diyarlarda yaşamaktadır..Her şey bu rutinde ilerlerken Malvern beyi Stephen tarafında 6 kızla birlikte Caryn manastırdan kaçırılır..Amaç kızları adamlara kullandırtmaktır..

                Kızlar ve Caryn Krala son yaptığı hizmetlerle İvensham ile ödüllendirilen Ral'ın inşa ettiği kaleye getirilir..Kızlar gibi tecavüze edilmek üzere iken Ral  Caryn'in kendisi ile  nişanlı olduğu söylenerek kurtarılır...Stephen kaleye düğünlerine geleceğini Krala bildireceğini söyleyerek ayrılır..Bu durumda Ral Ve Caryn evlenmesi zorunlu hale gelmişse de Caryn bu evliliği istemez..
          Ama mevcut durumun ve evliliğin tamamlanmayacağı sözünü veren Ral'a güvenerek bu evliliğe ikna olmak zorunda kalır...
Ral'ın planlamadığı bu evlilikten başlarda pek beklentidi de yoktu..Caryn kendi odasında Ral metresi ile birlikteydi..Ama Ral zaman geçtikçe Caryn'den etkilenip onunla olan evliliğini gerçek evliliğe dönüştürmeye karar verir..Caryn ise başlarda mevcut olan durumdan mutlu olsa da zamanla Ral'in metresi ile olan ilişkisinden rahatsız olmaya kendi durumunu sorgulamaya başlar..

        İkilinin ilişkisi çok romantik değil ,Ama aşk güzel aktarılmış..İki tarafın da korkularını bakış açılarını çok güzel anlatılmış..Aynı kalede  metresi olan adama kızıyorsunuz ama durumunu anlayabiliyorsunuz. Caryn yönünden de kalbinin nasıl kırıldığını hissediyor yaşıyorsunuz..Başını dik tutup Ral'e tavrınıda koyabiliyor..Savaşa devam edip  Ral'ı yola getirmesi çok güzeldi..
Çok etkileyici bir hikaye idi..Kat Martin'in kalemini beğendim..Yazarı takip etmeyi çok isterim..
Orta çağ romanlarını okumayı seviyorsanız;bu roman  tam size göre..Tavsiye ederim...

18 Ekim 2012 Perşembe

Kimse Acınacak Kadar Masum Değildir-Cindy Gerard


Kimse Acınacak Kadar Masum Değildir Cindy Gerard Orjinal Adı Show No Mercy Goodreads Puanı 5/4,08 Benim puanım ise 5/4 

 Yedi kitaplık Black Ops Serisinin İlk kitabı..Yazarın daha önce Harlequin Romanlarından kitabını okumuştum anlatımını çok beğenmiştim.Kimse Acınacak Kadar Masum Değildir ilk başlarda bana oldukça durağan  hep bir şeyler eksikmiş gibi geldi..Fakat bu kitap beni tam anlamı ile ters köşeye yatırdı diyebilirim..Sayfalar geçtikçe hikaye beni sarmaladı özellikle sonlara  yaklaşırken şaha kalktı..Sonu çok duygusaldı..Bu yazarı daha sık okumak istyorum..Serinin ilk kitabı hikayeler birbirne bağlantılımı bilmiyorum ama takip edeceğim bir seri olacak ..
Gazeteci Jenna  McMillan Ropartaj için gittiği Arjantin'de Gizemli bir adam tarafından mutlak bir ölümden kurtarılır.Daha sonra kendini aylar süren bir inzivada bulur..Orada yaşadıklarından çok etkilenmiş deyim yerinde ise cesaretini kaybetmiştir..Onu kurtaran sıra dışı adam Gabriel Jones'tan ise çok etkilenmiş deyim yerinde ise rüyalarında onunla arasında ne olabileceğini sorguluyordu..Tekrar Arjantin'e gitme fırsatı eline geçtiğinde önce korkar ama sonra ne aradığını bilmeden işi tekrar kabul eder..Orada Gabriel ile tekrar yüz yüze gelmek ne kadar korkutucu ve çekici olsa da  kendine hakim olamıyordu..Orada ne olabileceğine görmek istiyordu..
Gabriel Jones üç yıl önce sevdiği kadını gözlerinin önünde kaybetmiş ruhsal ve duygusal yönden ölü bir adamdır.. Jenna'nı hayatını kurtardıktan sonra onu Arjantin'den göndererek bir anlamda kendini güvenceye almıştır..Ama çok da yanıldığını farkedecektir..Jenna kimsenin ulaşmadığı en derinliklerine inmiştir..
Aksiyon dolu içinde aşk macera olan hikayeleri seviyorsanız bu roman tam size göre...Keyifli Okumalar...






16 Ekim 2012 Salı

Kaçak Gelin--Brenda Joyce



Orjinal Adı The Stolen Bride De Warren Dynasty Serisinin 8.Kitabı 
Goodreads Puanı 5/3,70 Beninim puanım 5/5 daha yüksek bir puan olsa onu verecektim...
Her yönden mükemmel bir kitapdı..Elimden bırakamadım müthiş idi...Çeviriden kesinlikle rahatsız olmadım su gibi aktı gitti. kitap..Burada Müge Kocaman Özçelik'e teşekkür ediyorum..Pegasus Yayınlarına da ..

Serinin bu kitabını da bitirdikten sonra O'Neil erkeklerinin tam bir baş belası konusunda benimle hem fikir olanlar çok olacaktır diyorum..Çünkü Devlin O'Neil beni nasıl deli etti ise Sean O'Neil'inde hiç farkı yoktu bana göre..Her ne kadar amacı daha soylu da olsa..
Bazen mutluluk yanı başımızdadır.Yapmamız gereken başımızı yukarılardan aşağıya indirmektir..Sean O'Neil için de durum tam da böyle idi.Elanor DE Warren ile üvey kardeştiler ama hiç bir kan bağları yoktu..Bazen aile olmak için kan bağı gerekmez bile..Çocuklukları birlikte geçmişti..Ailenin tüm erkekleri tarafından çok sevilen Elanor ile Sean'in arasında o özel bağ hep vardı..Çocukken çok iyi bir arkadaş dost,ağabey kardeş ilişkisi sonradan değişime uğramıştı..Ama bu öyle hemen olmamıştı..

Bu bağı hep inkar eden Sean idi..Elanor'un ona olan aşkını hiç sakınmamış ,saklamamıştı..Sean onu hep korumuş kollamıştı..Ama en büyük acıları Elle'ye yine kendisi çektirmişti..Onu yıllarca beklemişti..Öyle ki Sean'in evden ayrılışının üzerinden 4 koca yıl geçtiği halde kendisinden tek bir haber bile alamamışlardı..
Çok acı çeken Elanor'un aklı başına geldiğinde başka bir erkek ile nişanlanmaya karar verse ,o erkek ne kadar mükemmel olursa olsun gönül ferman dinlemez sözü tam da bu durum içindi..Yine de nişanlandı...Evlenmesini bir kaç. gün kala Sean O'neil geri döndü..Bir kanun kaçağı neredeyse evrim geçirmiş olarak..
Geçen dört yıl onun için hiç de kolay geçmemiş iki yılını neredeyse bir çukurda tıkılı olarak geçirmişti..Ailesinden ayrı kaldığı dönem içinde başına gelmeyen neredeyse kalmamıştı..Hapisten kaçtıktan sonra tam Amerika'ya gidecekken Elanor'un evleneceğini duyduktan sonra onu sarmalayan özleme daha fazla direnemeyerek aile ocağına dönüp ailesini özellikle Elanor'u uzaktan görmek istemişti..Ama bu özlem onu yakıyordu..Gizlice görüp de geri dönmek o kadar da kolay değildi..
Çok güzeldi daha sayfalarca yazarım bu romanın güzelim hikayesini..Bana hissettirdiği en güzel şey ise aile olmanın güzelliğini kötü günlerde hep birlikte tek yürek olmanın anlamını bu hikaye çok güzel yansıtıyordu..Bir de O'Neil erkeklerinin inanılmaz inatçılığı..Devlin O'Neil'i aratmadı diyebilirim Sean O'Neil ..Bu sıra dışı aileyi okumayı çok özlemişim..Serinin sonraki kitabı Cliff De Warren'in..Karizmatik De Warren erkeğinin..Tyrell şu an favorim..O'Neil erkeklerinin gazabı beni sinir etse de..Okuyun...Tavsiyemdir..


14 Ekim 2012 Pazar

Yalancı Sevda-Nicole Cornick


Yazarın Fortune Brides Serisinin İkinin Kitabı
Goodreads Puanı  5/3,46 Benim puanım 5/4
 İlk kitap kadar iyi bir kurgusu vardı..Hikayede biraz durağanlık varsa da karakterlerin ve hikayenin derinliğini sevdim..
Serinin ilk kitabındaki Laura ve Dexter bu hikayede de vardı..Laura beş aylık hamile idi..
Romandaki kadın kahramanımız bir düşes değil bu  sefer..Bir hizmetçi olan Alice Lister'e işvereni yüklü bir miras bırakırnca bir anda kısmeti açılır..Şehirdeki tüm servet avcıları peşine düşer..BU kişiler arasında Lord Miles Vickery'ide vardır..Ama Miles işi abartarak Alice'e şantaj yaparak evlenmeye ikna etmeğe çalışır..Alice ise bu acımasız adama güvenmediği kadar kalp kırıklığı da vardır..
Çünkü bir yıl önce Alice'e kur yaparken onu zengin ve ünvanlı bir kadın için bırakmış ama o da daha ünvanlı bir kişi için yüz üstü bırakılmıştır....
Fakat babasından kalan borçlar devraldığı ünvanın önceki temsilcisinin borçları da eklenmesi ile kötü olan maddi durumunu çıkmaza sokmuştur..Öyleki bu borçlar yüzünde her na hapise girmesi söz konusudur..
Miles babası ile bilinmeyen bir sebep ile yaptığı bir kavga sonucunda  ailesi ile tüm bağlarını koparmıştır..Olayı takiben orduya yazılmış yıllarca dönmemiş..Bencil, duyarsız ,ahlaksız bir adama dönüşmüştür..
Alice'i baştan çıkarmada kararlıdır..Alice ile aralarındaki mevcut çekime güvenerek daha da ileri gitmeye hiç tereddüt bile etmeden başlar..Bu çabaları sonuç vererek başarılı olsa da Alice'in bir şartı vardır..Miles üç ay içinde dürüst olacak hiç yalan söylemeyecektir...Miles'in bunu pek başaramayacağını düşünde de..Sonuçları çok şaşırtıcı olacaktır..
Bu arada Alice'in arkadaşları Lydia ve Lizzie'ninde  ayrı hikayeleri vardı ki etkileyici idi..
 Lydia sevgilisi tarafından baştan çıkarılıp  hamile bırakıldıktan bir cinayet yüzünden sevgilisi ortadan kaybolmuştur.Bu olaydan sonra ailesi tarafından red edilmiştir..Gidecek yeri olmadığı için de Miles'in kuzeni olan Laura'nın yanında kalmaktadır...
Lizzie ise  bu Kelle vergisi yüzünden evlenmeğe tövbe etmiştir..Ama Dexter ve Miles'in çalışma arkadaşı Nathaniel maddi durumunu iyileştirmek amacı ile zengin ama pek de özelliği olmayan bir  kız ile evlilik planları yapmakta ve bu Lizzie'nin epeyce de canını sıkmaktadır..
Genel olarak sevdim ama durağanlık vardı romanda..Bu arada çeviri başarılıydı bana göre..Sonuna doğru hikaye şaha kalktı bence..Sonuda yoğun duygusallık vardı..

Üçüncü hikaye ise  Lizzie ile Nathaniel'in hikayesi ki onların macerasını daha çok merak ediyorum....Nathaniel o kızla evlenecek mi? Lizzie'yimi baştan çıkarmaya kalkacak...Değişik bir historicaldi...Keyifli okumalar dilerim...




9 Ekim 2012 Salı

Düşesin Zaferi-Elizabeth Loupas

Düşesin Zaferi Elzabeth Loupas

İlk defa okuduğum bir yazardı.Düşesin Zaferi Goodreads puanı 5/3,91 Benim puanım 5/4 Başlarda biraz sıkıldım itiraf edeyim..Ama sayfalar ilerleyip ben hikayeye ısınınca benim nazarımda kitap açıldı..
Roman daha çok Tarihsel Kurgu ve polisiye üzerine kurgulanmıştı..Gerçekçi bir uslupla yazılmıştı..Rönesans İtalya'sında geçiyordu..Geçtiği dönemi de pek sevmesem de hikaye içine çekiverdi beni...Buda çevirinin de büyük bir payı vardı..Çeviri de problem hissetmedim..^

Hikaye Ferrara Dükü  Alfonsa d'Este ile evlenen Avusturya Prensesi Barbara ve öldürülen ilk eşi ama ruhu Arafta olan ilk eşi Lucrezia de'Medici'nin tarafından anlatılıyor...
Çok çarpıcı bir anlatımı da vardı.. 

Barbara ve Alfonso'nun evliliği protokoller ile düzenlenmiş bir evlilikti..Öyle aşk vs.yoktu..Sözleşmeler ile düzenlenmişti..Hikaye bu iki insanın düğün gününden başlıyor..
Barbara Alfonso'nun ilk ölen eşi gibi çok güzel bri kadın değildir..Ama akıllı ve politik anlamda başarılı bilgili bir kişi idi....İnsan ilişkilerinde çok başarılı idi..
Lucrezia yani Alfonsonun ilk eşi çok güzel şımarık ve çok genç bir kadındı..Ölümünün üzerindeki esrar perdesi hala daha çözülememişti...Ruhu hala bir yerlerde dolanıp olayları izliyor ve o da olayları kendi penceresinden anlatıyordu...

Barbara'nın ise kulağına kadar gelen dedikodular nedeniyle ilk eşin ölümündeki sırrı merak ediyordu..Çünkü kocası karısının ölümünden sorumlu tutuluyor..Kimine göre de o öldürmüştü...
Kocası ile arasının bozulması hatta evliliğinin iptal edilmesi uğruna bu araştırmayı yaptı..Başta kendisine karşı olan hatta ,iki günlük gelin iken döven kocasını araştırmaya ikna etti..
Birlikte araştırmaya başladılar...Bu birliktelik olumlu olarak evliliklerine de yansımaya başlar...Araştıma devam ettikçe ilk düşesin kocasını önünle gelen ile aldatan şımarık karakterli bir kadın olduğunu anlar...Güzeldi...Ben beğendim..Okumak isteyen arkadaşlara keyifli okumalar...


3 Ekim 2012 Çarşamba

Büyülü Lord DeBurgh

Büyülü Lord DeBurgh-Deborah Simmons

Büyülü De Burgh Serinin dördüncü kitabı idi..Benim favorı hikayem Essex Kurdu olan en çok o hikayeyi sevdim ama bu hikayede güzeldi...Goodreads puanı 5/3,46 Benim puanım 5/3 severek okudum Bu sefer en küçük kardeş Stephen'in hikayesi idi..Stephen De Burgh ailenin en küçük ve sorumsuz bireyi idi..Çarpıcı yakışıklılığı ve sevimliliği ile kadınlar ile arası her za
man iyi bir genç adamdı..
Kendine öz güveni oldukça yüksekti taa ki Bridghid L'Estrange ile tanışıncaya kadar..
Çünkü Brighid için tembel,ayyaş bir adam idi..İkisinin de birbirleri için hoş olmayan düşünceleri vardı ama Brighid'in yardıma ihtiyacı vardı..Ona babasından kalan miras için topraklarına gitmesi gerekiyordu..Campion Kontu yani Stephen'in babasından kendisine refakatçi vermesi için yardım istemişri..Campion Kontu'da oğlu Stephen'i önerdi..Stephen bu görevden ne kadar kaçmaya çalışırsa çalışsın,babasını ikna edemedi..Sonunda ikisi için de zorlu ve maceralı bu yolculuğa çıktılar..

Brighid ve Stephen birbirleri hakkında dış görünüşe bakarak karar vermemeyi,Stephen bir işe yaramayı..Brighid ise işe yaramaz dediği adam hakkında çok yanıldığını çok geçmeden anlayacaktı..Birbirlerinde aşkı ve tutkuyu da keşfedeceklerdi...Sevdim..Bu serinin diğer kitaplarını da sabırsızlıkla bekliyorum....



Helen Bianchin

Anla Beni Helen Bianchin
Bayılıyorum bu yazara ne yazsa okurum o derece seviyorum...Anla Beni çok sevdim konusunu...Romandaki kahramanların kardeşleri birbiri ile evilik idi...Üçbuçuk yaşında dünya tatlısı çocukları vardı..Fakat bu çocuk birden bire bir trafik kazası sonucunda anne ve babasız kaldı...Teyze Taylor Admson amca Dante d'Alessandri bu dünya tatlısı çocuğun velayetini almak için bir bir
leri ile savaşacaklar mıydı? Yoksa anlaşacaklar mıydı?..Aralarındaki çekim onları nereye götürecekti...Tavsiye ederim....

Gerçek Bir Peri Masalı-Jane Porter..

Yıllar önce okuduğum bir Barbara Cartland romanına konusu neredeyse birebir benziyordu..Bu ikizli konuları çok seviyorum..Kaç kere okusamda hiç sıkılmıyorum...Hepimizin bazen masala ihtiyacı oluyor...Hannah kendisine benziyen prensese yardım ederken işlerin bu kadar karışacağını tahmin edemezdi..Belli bir süre sadece bir günlüğüne onun yerine geçecekti ve zamanını da otelde geçirecekti..Ama plan tutmadı..Bu prensesin evleneceği adama da aşık olarak işler dahada karıştı...Çok sevdim..Ne yapayım...Masalları seviyorum....