31 Mayıs 2014 Cumartesi

Ateş Serisi Kitapları 1-2-3 Karen Marie Moning


Orjinal Adı : Darkfever, Bloodfever, Faefever
Edisyon Adı: Karanlık Ateş, Kan Ateşi, İntikam Ateşi.
Yazar         : Karen Marie Moning
Goodreads Puanı : 5/4,19 Karanlık Ateş Puanım 5/5
                            5/4,33 Kan Ateşi Puanım : 5/5
                            5/4,38 İntikam Ateşi Puanım :5/5



Karşınızda bir Ateş Serisi Müptelası durmakta...Şimdiye kadar okuduğum diğer fantastik serilerin hepsini solladı..Serinin çevrilmiş 3.kitabı İntikam Atesini de bitirdim..Öyle bir yerde bitti ki;saçımı başımı yolacağım..Bu serinin devamının uzamasına neden olan her şeye  karşı son derece kızgınım..Bu seriyi kesinlikle arka arkaya okumalısnız..Bir kitaptan ötekine atlamalısınız..
Aksi takdirde yeni kitabın çıkması için benim gibi gün sayar hale gelebilirsiniz..

Filminin çekilmesi ise çok güzel olur..Vee eminim o çok sevilen Alaca Karanlık Serisini sollar bence..Bu seriyi Kedicik'ten,Gece Yarısı ve Dark serisinden de çok sevdim..Çok egzotik ve sırlarla dolu..

Çünkü bu seride aksiyon,macera bitmezken,duyguları da ihmal etmemiş..Hikayeye kurguladığı aşk öyle normal bir aşk değil okuduğum ilk üç kitapda bir aşktan dahi bahsedemeyiz..Ama bu ikili arasındaki Jericho Barrons ve MacKayla Lane arasındaki tutkuyu ve cinsel gerilimi o kadar güzel aktarmış ki..Sayfalar dolusu aşk sahnelerine değer bence..Onları okurken nefesiniz de kesiliyor..Birbirleri ile olan iletişimleri görülmeye değer pardon okunmaya değer..

Barrons'un türü ne vampir mi? melun mu? bir fae mi? bir karanlıklar prensi mi? anlayamıyorsunuz ki...Bu serinin 5.kitabı biteseye kadar böyle sürüyormuş.

Hikayeden biraz bahsetmek istiyorum :

MacKayla Lane sıradan bir güneyli genç kız.O gün telefon kız kardeşinin öldüğü ile ilgili haber gelesiye kadar  sorunları ojesinin hangi ton pembe rengi olacağına,saç modelinin nasıl olacağı ile ilgili karar ibaretti...

Hayatı o telefondan önce ve sonrası olarak ikiye ayrılmıştı...Kız kardeşi İrlanda Dublin'de hunharca öldürülmüştü,canından çok sevdiği hayattaki tek dostu ablası  Alaine yoktu artık..Ablası ve kendisi ile ilgili bilmediği çok şeyler vardı..

Önce gerçekte hiç olmayan varlıkları görmeye başladı bu yabancı şehirde araştırma yaptıkça ablasının sandığı gibi kaygısız tasasız bir hayatı olmadığını sıradışı bir hayat sürdüğünü keşfetti.Ablası ölmeden bir mesaj bırakmıştı..O mesaj üzerine ablasının ölümünü araştırmaya ve bunu ona yapanı bulup ödetmeye karar verdi ama nasıl? Yalnızdı yabancı bir ülkedeydi..Ve burada kimseyi tanımıyordu..Yaptığı araştırmalar yüzeysel ve yetersiz kalmıştı ablasının ölümünü inceleyen dedektif dosyayı kapatmıştı hiç bir şekilde onu tekrar açmaya ikna edemiyordu. Ama kararlıydı ne yapıp edip Alaine'in katilini bulacaktı.. ta ki Barrons Kitapevi 'ne yağmurlu bir günde yolu düşünceye kadar...

Ama bu iş yerinin sahibi hiç de tekin bir adama benzemiyordu..

Sonunda onunla birlikte çalışmaya karar verdi..Barrons onun sıra dışı özelliklerini anlamıştı Mac'i uzun yıllardır aradığı tüm bu gizemli olayların sebebi olan Sinsar Dubh'u bulmak için işbirliği yapacaktı..Karşılığında da Mac'ı koruyacaktı.. Barrons olmasaydı Mac ne kadar yaşayabilirdi bilemiyorum neredeyse Fiona'dan koruyamıyordu..Fiona mı kim?

Ama buna pek de sıcak bakmayan biri vardı Barrons'un yardımcısı Fiona Mac'ı ölümüne kıskanıyordu..Barrons ile aralarında özel bir şeyler vardı ama sanki o bu her neyse ona fazla anlam yüklüyordu...Barrons pratik adamdı yıılardır yardımcılığını yapan Fiona'yı işten atarken de tereddüt bile etmedi..Mac ile yapması gereken çok işler vardı..Önce Mac'in dış görünüşü değişti..O güzelim sarı saçları gitti yerine daha koyu ilgi çekmeyen saçlar geldi..Kıyafetindeki pembeleri neredeyse kaldırdı..Çünkü Barrons Pembeden nefret ediyordu.....

Ama Mac ona doğum gününde güzel bir pembe pastada hediye edivermişti...

İkilinin işbirliği bazen çok verimli olabilse de sık sık şüphe ve güven sorunundan dolayı sekteye de uğrayabiliyordu..Çok yerde Mac Barrons tarafında kurtarıldı ise de iş sadece onunla bitmiyordu..Hikayenin başından beri ona tecavüz edip önceleri seks bağımlısı haline getirmeye çalışıp sonra işbirliğine başvuran Vlane vardı..Barrons ve Vlane'i aynı sahnede göremezsiniz..
Birbirlerine tahammül edemezler..Bir de şehre geldiği ilk gece ona yardım etmeyen ve Mac'in olagan üstü güçlerini bilen Rowena vardı baştan beri ona yardım etmemişti..

Mafya Rocky Banion,Lord Masters vs..gibi sıradışı kişler hep Mac'in yoluna çıkan kahramanlardı romanda..

Heyecan aksiyon bir an bile azalmadığı gibi bildiğimiz usta ,çırak ilişkisi içindeki Mac-Barrons ikilisinin ilişkileri gün geçtikçe daha ilginç hale geliyordu..

Ben bu seriye ait ne varsa daha sayfalarca yazabilirim..yazarın kalemine,kurgusuna hayran oldum..Ama çok sevdiğimiz şeylere ulaşabilmek için bazen beklememiz gerekebiliyor..
Duyumlarıma göre son iki kitap yani 4-5.Kitaplar Artemis'ten çıkacakmış..Benim umudum yağmurdan kaçarken doluya tutulmayalım..

Artemis Yayınları'da umarım bu seri ile bizi acı çektirmeye üzmeye çalışmaz..Çünkü hislerim bu yayın evinin bizi üzeceği yönünde..İnşallah yanılırım..

Değişik bir fantastik seri ve içinde de tutkulu bir aşk okumak istiyorsanız bu seri tam size göre..Ben çok beğendim...TAVSİYEMDİR...Sakın Es geçmeyin...



27 Mayıs 2014 Salı

Aşka İkinci Şans- Jennifer Probst



Orjinal Adı :The Marriage Trap
Edisyon Adı : Aşka İkinci Şans
Yazar Adı : Jennifer Probst
Goodreads Puanı : 5/3,92
Puanım :5/4


Beyaz dizi severlerin hoşlanacağı bir yazar Jennifer Frobst.
Beş kitaplık bir serinin ikinci kitabı Aşka İkinci Şans
yine sıkılmadan severek okudum. Daha önce de dediğim gibi tam bir tatil özellikle sahil kenarında okunacak bir roman.Roman su gibi akıyor zaten özellikle moraliniz bozuksa bu yazarı tavsiye ediyorum. Çünkü bir anlığına da olsa sizi kendi büyülü dünyasına alıveriyor.

Bu macera da en çok romanın erkek kahramanı olan Micheal'in İtalyan asıllı ailesine bayıldım. Aile olmanın ne demek olduğunu güzel işlemişti yazar.

Diğer tarafta da romanın kadın kahramanı Maggie'nin kopuk olan aile ilişkileri Michael'in ailesinin  yanında oldukça da sönük kalıyordu. Çünkü sadece ağabeyi Nick ile ilişkisi sürüyordu anne ve babası  ile ilişkisi oldukça kopuk kopuk idi. Yalnız bırakılan küçük bir kız çocuğu idi aslında. Başının çaresine bakmaya alışmış bir kız çocuğu. Duygusal ilişkilerinde de kendi kuralları ile erkeklerle çıkıyordu. Görünüşte ikili ilişkilerinde  erkeklerde başarılı ama genç yaşta kırılan kalbini bir daha o duruma düşürmemeye yeminli idi. Bir daha hiç bir erkeğe güvenmeyecek kuralları o belirleyecekti.

Michael ise  yakışıklı başarılı bir İtaltan asıllı bir iş adamı idi. O da uzun zamandır özellikle ikili ilişkilerinde kendini boşlukta hissetse de evlenmeyi düşünmüyorde ama kız kardeşinin evliliğinin onu evlenmesine bağlı olduğunu öğrenince bunu çözmeye karar verir. Aile bağları oldukça kuvvetli olması ve çok sevdiği annesinin üzülmemesi için geçici olarak evli olmaya karar verir.

Çocukluk arkadaşı Alexa'ya aşık olduğunu iddia eden Maggie ise bunun için ona göre mükemmel adaydı.
Maggie bu teklifi Alexa'yı rahat bırakması şartı ile kabul eder.Birlikte Milano'ya gidecekler Michael'in ailesine rollerini oynayacaklar ve Veneziala 'nın sevdiği ile evlenmesini annesine kabul ettireceklerdir.

Plan budur ama hesapta ailesinin Maggie'yi bu kadar sevmesi ve kabullenmesi yoktur. Bu bir hafta da birbirlerini tanıdıkça birbirlerini yanlış tanımış olduklarını anladıkları gibi aralarındaki cinsel gerilim gün geçtikçe daha da artmakta olması işleri karıştırmaya zorlaştırmaya başlar.

Oldukça severek okuduğum eğlendirici bir romandı. Kafanızı rahatlatmak günün stresinden arınmak isterseniz tavsiye ederim.

Marriage to a Billionaire
1. The Marriage Bargain (2012) İlk Öpücüğün Büyüsü
2. The Marriage Trap (2012) Aşka İkinci Şans
3. The Marriage Mistake (2012) Adım Adım Mutluluk
4. The Marriage Merger (2013)
5. The Book of Spells (2013)

25 Mayıs 2014 Pazar

Kader Ağları-Shannon Drake

   
Orjinal Adı : Come The Morning
Edisyon Adı : Kader Ağları
Yazar : Shannon Drake (Heather Graham)
Goodreads Puanı : 5/3,80
Puanım : 5/4,5

    Uzun zamandır beklediğim bir yazar Shannon Drake'in kitabını okudum sonunda. Bu yazar aynı zamanda önemli bir  Harlequin yazarı  Heather Graham adı altında okuduğum romanlarını çok sevmiştim.Biraz araştırdığımda da yazarın oldukça çok romanının olduğunu gördüm. Keşke ülkemizde de okuyabilsek romanlarını.
Yazar  tarihi aşk romanları ,fantastik  serileri, günümüz aşk romanlarına kadar çeşitli kategorilerde yazıyormuş.Oldukça çok beğenilen ödüllü bir yazar.
Yazdığı romanlara bir bakınca oldukça da bereketli bir yazar olduğunuzu görüyoruz..

           Ve sonunda Olimpos Yayınları yazarın Shannon Drake adı altında Kader bağları isimli kitabı çıkardı. Tam yedi kitaplık  bir seri. Graham Ailesi isimli bu serinin  ilk kitabının orjinal adı Come the Morning çok güzel bir kitap idi. Severek okudum elimden bırakamadım..Fakat  Aye ne demek? Sanırım bu kelime evet haklısın,mutlaka vb kelimelerde kullanılıyor. İlk başlarda çok yadırgasam da okurken daha sonra alıştım. Sonra datakılmadım ama bu kelime Türkçe'ye çevrilseydi çok daha iyi olabilirdi.

           Veee gelelim kitabımıza;

           Kitabın ana teması orta çağda geçiyor gerilimi aksiyonu bol bir roman. Aşkı da orta çağa has sert. Aşk öyle usulca gelmiyorsa da çok şiddetli ve tutkulu.Romanın geçtiği dönem ise İngilizlerin,İskoçların,Vikinglerin arasındaki savaşın en sert olduğu dönem. Aralarında da iktidar savaşı yaşanıyor.

       Erkek kahramanımız Waryk de Graham İskoç Kralı David'in en gözde savaşçısı. Kitabın giriş bölümünde Waryk acemi bir savaşçı iken babası ile girdiği savaşta başından yaralanır kendinde geldiğinde de babasını ve amcasını ölmüş bulur.Ayrıca geri kalan ailesinin tüm fertleri de ölmüştür. Graham adını sürdürecek tek kişi kendisi kalmıştır.O an yaşadığı acı ile düşmanın da şokundan faydalanarak ölmüş babasının kılıcını kaparak bir çoğunu öldürmeyi başarır. Bu başarısından etkilenen Kral onu Şövalye ilan ederek Sir Waryk de Graham (Lord Lion) ünvanını verir.

     Aradan yıllar on yıl geçer .Bu geçen yıllarda Waryk ne kadar ünlü bir savaşçı olmuşsa kadınlar arasında da gözde bir erkek olmuştur.Bu ara da kadınlarla çeşitli ilişkileri de olmuştur. Yalnız Dul Lady Eleanora of Tyne ile yıllardır süren bir ilişkisi vardır. Çok çok sık görüşmeselerde belli bir buluşma rutinine oturmuş bir ilişkileri vardır.Bu zor yıllarda da ona huzur veren tek kadındır.Zamanla da onun ile evlenebileceğini düşünmektedir.

         Fakat Kralın planları farklıdır.

           Çünkü Kral Waryk'ın babası henüz yeni vefat etmiş olan  Mellyora McAdin ile evlenmesini planlamaktadır. Mellyore aynı zamanda  Kral David’in vaftiz kızıdır.. Kralın Mellyora'ya miras olarak kalmış olan  Blue Isle'nin  güvenliğini düşünerek bu evliliği planlamaktadır. Yani evlilik siyasi amaçlıdır. Fakat Mellyora'da çocukluk arkadaşı Ewan MacKinny ile evlenmek istemektedir.
             Aslında iki tarafta bu evliliğe Kral tarafında bir nevi zorlanmaktadır.Bu karara uymak zorunda olduklarının bilinci ile  Waryk bunu kabul ederken Mellyora Kral'a isyan bayrağı açar.
                          Hatta Kralın konuğu olduğu saraydan kaçar ama başarılı olamaz. Ve Mellyora ve Waryk'ın Blue İsle için aralarında  amansız bir savaş başlar.İkisi de birbirlerinden hoşlanmazlar.Fakat savaş uzayınca da Kral Mellyora Waryk ile evlensin evlenmesin toprakları Waryk'e vereceğini açıklayınca Mellyora evliliği kabul etmek zorunda kalır.

Çünkü çocukluğundan beri o topraklarda ailesini anısı ve o topraklarla kendisini özdeşleştirmiş aile kurmayı o topraklarda hayal etmiştir. Sevdiği erkek ile olamasa da Waryk ile evlenmeyi mecburen kabul eder.

İşte bu şartlarla başlayan evlilik başından itibaren fırtınalı bir şekilde başlar. Waryk'in pratik zekası sayesinde neredeyse gerçekleşemeyecek olan evlilik yanında Mellyora'nn dayısı Daro'nun gizlediği aşkı ile de evlenmesini sağlar..

Kısaca birbirinden hiç hoşlanmayan iki insanın zorlandığı bir evlilik ve bunun sonucu yaşadıkları fırtınalı bir ilişki iki tarafı da oldukça yıpratacaktır.…
Fakat bu fırtınalar içinde ikisi arasında oluşan olağan üstü çekim. Tutku, nefret , dram, muazzam şekilde  savaş sahneleri gerçeğe yakın fazla abartmadan kurgulanmış orta çağın özgün temasına sadık olarak  zengin bir tarihi roman..

Ve muhteşem bir aşk, kıskançlık ,tutku ..
Bayıldım.. Çok severek okudum.
Uzun zamandır beni böylesine geren bir aşk romanı okumamıştım.İki tarafında aralarındaki savaş ilişkiyi inanılmaz bir şekilde geriyordu.Bu kadar güzel bir aşka rağmen asla azalmayan heyecan ve aksiyon var romanda..
Orta çağ romanlarını seviyorsanız bence bu romanı kaçırmayın..Çok değişik bir kalem Shannon Drake seveceğinizi tahmin ediyorum.Umarım serinin diğer kitaplarını da kısa aralıklar ile okuruz..

Graham Family Serisi :
1. Come the Morning (1999) Kader Ağları
2. Conquer the Night (2000)
3. Seize the Dawn (2001)
4. Knight Triumphant (2002)
5. The Lion in Glory (2003)
6. When We Touch (2004)
7. The Queen's Lady (2007)

Kader Ağları- Shannon Drake (Alıntı)



''Onunla anlaşmanın bir yolunu bulacağım,''dedi,Waryk

''Düğün iki hafta sonra,dolunay gecesi yapılacak.Tüm asillerin ve savaşçılarımın,hatta ve düşmanlarımın bile düğüne katılmasını istiyorum.Böylece bu evliliğin yasallığı konusunda kimsenin soru işareti kalmayacak.''
''İki hafta demek,'' düşünerek gülümsedi duygusuz bir şekilde Waryk. Dolunay gecesinde. Onu özgür bırakması karşılığında koruluktaki dağ evinde buluşup kendisine bedenini vereceğine dair Mellyora'nın söz verdiği geceydi bu.
''Karım olmayan bir kadının benim odamda kalması için oldukça uzun bir süre bu. Ovakte kadar ne yapayım?''
Kral Sinirliydi. Öfkesi kelimelerine de yansıyordu. ''Zincire vur, ilaçla uyut, bağla gerekirse!'' diye haykırdı.

Atından inerek meraklı bakışlarla kayığın ucuna doğru yürüyerek Mellyora'ya yaklaştı. O anda her şeyi bırakıp onunla birlikta gitmek geçti aklından.
Ancak verdiği karardan dönerse Waryk'ın hayal kırıklığına uğrayabileceğini düşündü.
''Leydim..'diye başalayacaktı ki...
''Kılıcınız Waryk. Babaınızın kılıcı! diye haykırdı Mellyora.
Waryl gülümseyeyerek yaklaştı ona. Kılıcını aarak beline yerleştirdi.Onu kayığa doğru çekerek çıkmasına yardım etti.
''Teşekkür ederim leydim,''dedi.
!!Önemli değilç Babanın kılıcıyla savaştığını biliyorum. Bu belki... <geri dönmene yardımcı olur diye düşündüm.''
'' Geri dönmemi istyor musun?''
'' Evet,'' dedi Mellyora. Bir an duraksadı.''Aslında düşündüğümden daha katlanılabilir bir insansın. Hatta yakışıklı,çekici ve muhteşemsin. Ama ben...''
''Sen?''
''Ben..'' Cesareti yoktu..Kelimeler fısıltıyla çıkıyordu ağzından.''Sana ihtiyaç duyduğumu fark ediyorum..Ben..''
Zaten olmayan cesareti iyice sönüp gitmişti. Fazla bile konuşmuştu. Waryk'in gözleri hiç beklemediği kadar tutkulu ve anlayışla bakıyordu ona. Söyleyeceği her şey su serpecekti içine.
''Aşkım,geri döneceğim. Belki o zaman...''
Onu öptü. Waryk'in adamlarından alkış ve ıslıklar yükseldi.


23 Mayıs 2014 Cuma

Uykusuz Geceler-Anna Campbell




Orjinal Adı :Midnight's Wild Passion 
Edisyon Adı : Uykusuz Geceler
Yazar  : Anna Campbell
Goodreads Puanı : 5/3,99

Puanım: 5/4



Uzun zamandır ara verdiğim yazarı okunacaklar listeme tekrar aldım.Oldukça  özlemişim yazarın kalemini..
Yazarın ilk iki kitabı Mahrem ve Günahın Esiri'ni daha önce okuyup çok beğensem de iki, kitabı birbirine çok benzettiğim için yazara ara vermiştim.
Şans sonunda elime geçen Uykusuz Geceler'in konusunu oldukça çarpıca ve değişik buldum.Severek okudum ama çevirideki anlamsız kelimeler oldukça canımı sıktı. Kitabın hakkını veremediğini gördüm.Aslında kapak ve konu olarak neredeyse tam puan bir romandı.Yine de okuma zevkimi bozmasına izin vermeden okudum.
Konusu tam da vay be dedirtecek cinstendi çok güzeldi,orjinaldi..Romandaki erkek kahramanımız çapkın Renelaw Markisini hem çok sevip hemde çok kızılacak bir karakter idi.Hikayenin kurgusu çok güzeldi. Yazarın erotizmi kullanış biçimini seviyorum..beni hiç rahatsız etmiyor. Aşk ve arotizmi çok güzel harmanlıyor.
 Kitba başlarken bu kitapdan bu kadar zevk alabileceğimi ummuyordum. 


Renelaw Markisi sosyetenin çapkın uçarı ve karizmatik bir üyesi idi. Kelimenin tam anlamı ile bu beyefendinin elinden uçan veya kaçan kadın kurtulmuyordu.
Yıllarca önce kızkardeşini baştan çıkararak mahvına sebep olan Godfrey Demarest'ten intikam almaya yemin etmişti. O yemin için yaşıyordu. Cassandra Demarest’Godfrey'in kızı idi ve planlarında onu baştan çıkarıp mahvetmek vardı..



Fakat planlarını bozan bir kişi çıktı Leydi Antonia Smith Cassandra'nın şaperonu ve aynı zamanda kuzeni..
Bu kadına dikkatli baktığında ilk farkettiği şey göründüğü kadar yaşlı olmaması , çirkin olmaması  ve aralarındaki çekimdi. Ona dikkat ettikçe tüm ligisinin ona doğru yönlendiğini fark eder.
Antonia ise bu çapkın zamparanın üstüne dikkatini çekmek istediği en son şeydi fakat Cassandra'yı bu adamdan koruması gerekiyordu..Onu mahvetmesine izin veremezdi. Çünkü on yıl önce böyle bir çapkın hayatını karabasan çevirmişti.
Kurttan kuzuyu korumak isterken kurban olanın kendisi olduğunu fark ettiğinde çok geç olacaktı.

Kısaca severek okuduğum bir roman oldu. Yazara devam etmek istiyorum..Kötü çeviriye rağmen güzeldi..



19 Mayıs 2014 Pazartesi

Zamanın Rengi Aşktır-İris Johansen

                                                       Orjinal adı :White Satin
Edisyon Adı: Zamanın Rengi Aşktır
Yazar :  İris Johansen
Goodreads Puanı :5/3,26
Puanım :5/2


Akıcı bir romandı ama gelgitleri çok olan bir aşk vardı bu romanda. Bu da okurken beni oldukça yordu.Aslında oldukça sevdiğim bir tema vardı bu romanda. Ama hikayenin başından beri Danny ve Antony'nin uyumsuzlukları,gel gitleri,Antony'nin devamlı kendini geri çekmesi,sırları beni biraz gerdi.

Daha hoş hikaye okuyacağımı umuyordum. Ama yazarın hayranlarının severek okuyacaklarından eminim.
Romanın en sevdiğim bölümleri buz pateni yarışmalarının olduğu bölüm ve puanlama kısmı idi. Romanı yazar 1985 yılında Buz Pateni yarışmalarının ülkemizde oldukça tutulduğu yıllarda yazmış.


Beyaz dizi okumayı seviyorsanız bu kitabı da sevebilirisiniz diye düşünüyorum.Danny 20 Yaşında buz patencisi bir genç kız.Annesi ve babası genç yaşta trafik kazasında ölünce Antony onun hamisi oluyor.İyi bir buz patenci olması için tüm olanklarını Danny için seferber ediyor..Danny onun herşeyi ile ilgilenen Antony'ye gizlice aşık oluyor..Fakat onun çok gündemde karizmatik bir kişi olduğunu bildiğinden kendisine dönüp bakacağını düşünemediği için bu duygularını kendine saklıyor..
Fakat bu duygular karşılıklıdır. Tam da Danny flört edeceği bir sevgilisi olmak üzere üzere iken Antony ona olan duygularını açıklayor ve işler olduğundan çok karışıyor. İşe bu sefer aşk da giriyor..Farklı kişilikleri özellikle Antony'nin zorlu kişiliği yüzünden oldukça medcezirli bir ilişki yaşamaya başlıyorlar...
Farklı bir konu gerilimli bir aşk vardı. Benim için hayal kırıklığı olan bu romanı yazarın hayranları sevebilir...
Yine de üç kitaplık bir seri olan White Satin serisinin devamı gelirse okumayı düşünüyorum teması farklı ve sevdiğim bir konu ..


White Satin Serisi

1. White Satin (1985)Zamanın Rengi Aşktır...
2. Blue Velvet (1985)
3. And the Desert Blooms (1986)





Masumiyet Çağı-Edith Wharton



Orjinal Adı : The Age of Innocence
Edisyon Adı: Masumiyet Çağı
Yazar : Edith Wharton
Goodreads Puanı : 5/3,92
Puanım : 5/4



Romanın konusunu okuduğunuzda daha çok aşk romanı izlenimini verse de çok dönemin geleneklerini,iki yüzlülüğünü sorgulayan bir baş yapıt..Açıkçası kitap biraz yavaş ilerledi başlarda. Çok fazla dönemin özelliklerini anlatan detay ayrıntı da vardı. Bu tarif ve betimlemeler yüzünden kitaba adapte olamadığım yerlerde oldu. Ama sonradan kitap açılınca hikayeden çok zevk aldığımı söylemeliyim.

Hikayede dönemin iki yüzlü yaşamı dejenere olmuş sosyetesini,dedikodu ve ahlaksız erkek.kadınlarını yazarın  ustaca anlatımı ile Amerikan Edebiyatının başyapıtlarına girmesi bence çok normal. Orjinal dilden okuyabilen arkadaşlarımın fikrini öğrenebilmeyi çok isterdim dediğim gibi bu ayrıntılı detay ve tasfirlerden kitap boğulmasa  daha çok zevk alacaktım..
Yine de bence her kitap severin kütüphanesinde bulunması gereken eserlerden.
Roman da en çok hoşuma giden kahraman Kontes Eleni Odenska  idi. Kitabın erkek kahramanı Newland  Archer'den daha dürüst ve mert buldum. Kitabın erkek kahramanı nişanlısı May'in kuzeni olan Eleni'yi cemiyetin acımasızlığından korumaya çalışırken aralarında oluşan yakınlık ve aşka dönüşmesi ile iki kadın arasında Archer'in ikilemleri kocasından boşanmakta kararlı  Eleni'yi boşanmamaya ikna ederek  iki yüzlü yaşama mahkum etmesi..Tabii ki her şey Archer'in istediği gibi olamazdı.Bu yüzden Archer'in bocalaması,May'in asaleti..
May'in hikayede ki tokat etkisini  30 yıl sonra kitabın sonun da öğreniyoruz..Sonu çok etkileyici idi...Kitabı okuduktan sonra Başrollerini Winona Ryder ,  Michelle Pfeiffer ,  Daniel Day-Lewis ,'in paylaştığı 1993 yılı yapımı filmi seyretmek istiyorum..
Amerikan edebiyatının önemli örneklerinden olan bu klasik baş yapıtı klasik eserleri okumayı seviyorsanız tavsiye ederim....Yazarın diğer eserlerini de en kısa zamanda okumak istiyorum....


18 Mayıs 2014 Pazar

Geçmişin Soğuk İzleri-Sally Spedding

Orjinal Adı :  Cold Remains
Edisyon Adı: Geçmişin Soğuk İzleri
Yazar :          Sally Spedding
Goodreads Puanı :5/3,35
Puanım : 5/3


Bu roman benim çok özenerek elime aldığım ama beni hayal kırıklığına uğratan romanlarda oldu maalesef..
Okurken sık sık geriye dönüp tekrar okumak zorunda kaldım.Gerilim,cinayet.gizem temalarında işlenmiş olan bu kitabın daha akıcı olmasını beklerdim. Bunun çeviriden mi Yazarın tarzından mı? olduğunu çözemedim..



Doğa üstü ögeler içeren karanlık bir atmosfer romanı. Okurken oldukça da ürktüm..

 Jason'ın hayatı oldukça kötü gitmektedir gerilimli romanlar yazabilmek için yaratıcı yazarlık kursuna gitmeye karar verir.

Kursun olduğu bina oldukça da iç ürpertici bir binadır.

Helen'de bu kursta kursiyerdir derken aralarında bir yakınlaşma başlar..

Fakat kurs gördükleri binanın geçmişinde korkunç bir trajedi vardır..

Bu binanın duvarları arasında bir hayaletin hikayesi de vardı bu iki gence musallat olarak onları gerçeklerin peşinden gitmelerini sağlar..
Olay gittikçe daha heyecanlı bir hale dönüşür ve gittikçe de gerilim artar ken hayatlarını tehlikeye atan bir olağan üstü maceraya dönüşür..
Elimden bırakamadım okurken çok heyecanlandım ama bu romanı okurken bence gece okumayın...Çünkü ben okurken oldukça ürktüm...
İlk defa bu tarz bir roman okuyorum..Özellikle gerilim ve gotik hikaye severler çok severek okuyacaklar...
Ama benim çok da sevdiğim bir kitap olamadı nedense belki de okurken olaylardan fazla etkisinde kalıp korktuğum içindir...Onu çözemedim..
Kısaca,kitap benim için hayal kırıklığı oldu..
Sizlerin severek okuyacağını umuyorum..


17 Mayıs 2014 Cumartesi

Kalp Asla Unutmaz-Candace Camp

Orjinal Adı:  The Courtship Dance
Edisyon Adı : Kalp Asla Unutmaz
Yazar : Candace Camp
Goodreads Puanı : 5/4,02
Puanım : 5/5


Bir serinin daha sonuna gelmiş bulunuyoruz..Çöpçatan Serisi Kalp Asla Unutulmaz kitabı ile sona erdi. 
Serinin en güzel kitabı idi. Tekrar mı okusam ne?  Bayıldım,bayıldım..Pegasus Yayınlarına bu güzel seri için seriyi tamamladığı teşekkürlerimi sunarım...

Kusursuz dükümüz Rochford Dükü Sinclair ve Leydi Frencesca Haughston'un macerası okunmaya değerdi..
Serinin en başından beri bu ikilinin arasındaki gizemli ilişkiyi merak etmiştim.Keşke bu kadar çabuk bitmeseydi.Su gibi akıp gitti kitap..

Gerek çeviri,gerek kapağı ve hikayesi ile kusursuz bir kitap idi.Yayın evinden ricam bu yazara devam etmesi zira yazarın kalemini çok seviyorum..Bu hikayedeki iki kahramanı da çok sevdim. Tam da birbirlerini hak eden çok güzel sempatik,karizmatik bir çiftti.

Birde ilişkileri bundan tam on beş yıl öncesine dayanması çok ilginç idi..İkilinin birlikte gizledikleri bir sırları vardı on beş yıl önce Frencesca on  sekiz yaşında iken gizlice nişanlanmışlardı. Kızkardeşi Calandra   ile yeni evlenmiş Bromwell'in ablası Daphne'nin oyunu ile Frencesca nişanı bozar. Toyluğunun,tecrübesizliğinin etkisi ile acele olarak başka bir erkekle evlenir..Lord Andrew Haughston ile evlenmenin çok büyük bir hata olduğunu evlendikleri gece anlar.

Fakat geri dönüş yoktur,derken kocası ona büyük bir borç bırakarak ölür.Francesca bu kadar borca rağmen kocasının ölümünden sonra oldukça rahatlamıştır.Onun ile ilgili üzülmeyi yıllar önce bırakmıştır. Borçlarını ödeyebilmek için mücevherlerini eşyalarını satar ve Rochford ile bir iddia ile girdiği çöpçatanlık işine devam eder..
Evlendirdiği kızların ailelerinden gelen hediyeleri satarak geçimini sağlamaya çalışır. Elbiselerini defalarca tamir edip yeni modeller vererek kimsenin haberi olmadığı fakirliğini gizlemeye çalışır.Ama bir kişiden bu gerçeği hiç gizleyemez..

Bu arada Daphne itirafı ile gerçeği öğrenen Frencesca karmakarışık duygular içindedir. Sinclair'in kendisi yüzünden evlenmediğini düşünerek onu evlendirmeyi kafasına koyar ve kolları sıvar.Fakat kocasının eski kumarbaz arkadaşlarından Galen Pekins tarafından rahatsız edilmeye başlar. Merhum kocasının ona borcu olduğunu iddia ederken bu borcu ödemesini talep etmektedir.

Çok çok severek okuduğum bir kitap oldu. Çok romantik sahneler vardı. Kusursuz Dükümüzün sevgisinin derinliği onu ayrı kaldığı süre içinde koruyup gözetmesi çok özeldi..
Okuduğum romanlar içinde en beğendiğim erkek karakterler arasında yerini aldı..Bence historical severler bu seriyi kaçırmasın.Özellikle serinin son kitabını..Tavsiye ederim...

Matchmakers (Çöpçatan Serisi)
1. The Marriage Wager (2007) Aşk Engel Tanımaz
2. The Bridal Quest (2008) Söz Dinlemez Kalbim
aka The Bridal Conquest
3. The Wedding Challenge (2008) Aşk Hiç Bitmez
4. The Courtship Dance (2009) Kalp Asla Unutmaz.

16 Mayıs 2014 Cuma

Kalpten Kalbe- Kat Martin


Orjinal Adı :Heart of Honor
Edisyon Adı : Kalpten Kalbe
Yazar : Kat Martin
Goodreads Puanı: 5/3,73
Puanım: 5/3.60



Kat Martin'in kalemini seviyorum oldukça kuvvetli kalemi olan bir yazar. Heart Üçlemesinin ilk kitabı olan Kalpten Kalbe kitabının konusu oldukça değişikti.Biraz masalımsı bir tadı vardı romanın başlarında ama yazar kitabı yazarken sıkılmış olmalı ki kitabın ortalarından sonra biraz sıkılmaya başladım. Oldukça akıcı bir konusu olsa da iki apayrı dünyalardan gelmiş olan kişinin aşkı da çok farklı işlemeye çalışmış yazar ama kurgu sanki tam oturamamış gibiydi.

Yine de tam sıkılmadan severek okudum ama çok çok beğenmedim.Önceki okuduğum Kara Melek ve Gelinin Kolyesi isimli kitaplarını daha çok beğenmiştim. Farklı bir konuyu okumayı beklerken biraz kitap bitse de başka bir kitaba geçsem moduna girdim.

Aslında tam da bir kişiyi sıfırdan yeniden yaratma teması da vardı ve erkek kahraman bir Viking savaşçısı Alfa karakterde yaman bir erkekti. Kadın kahramanımız ise özgür ruhlu dönemin hayli ilerisinde olan bir asilzade İngiliz kadındı..İkisinin inatlaşmaları kişilik çarpışmaları başlarda hoşuma gitse de sonradan sinir olmaya başladım..




Kitabın en sevdiğim sahnesi bir sirk de kafese hapsedilen bu Viking savaşçısı olan Leif Draugr ile gazete sahibi Krista Hart'ın karşılaştığı sahne idi. 

O sahne çok güzel idi orada Leif'in çaresizliği kurtulma umudu Krista'nın onu gördüğündeki yardım etme çabasından etkilendim.Onu profesör babasının yardımları ile sirkten kurtarıp onu tam bir İngiliz Beyefendisine çevirmek için eğitmeleri.
Çünkü bir Viking olan Leif tek kelime İngilizce bilmediği gibi İngiliz kültürüne ait bir şey bilmiyordu.Yeni medeniyetler için gemisi ve adamları ile yolculuğa çıktığında deniz kazası geçirdiğinde de ondan başka herkes hayatını kaybetmiştir. Korsanlar onu bularak bir sirke satmışlardır. 
Derdini anlatamadığı ve devamlı dayak yediği için yarı delirmiş durumda kurtulmaktan umudunu kesmiş durumdadır.



İşte bu şartlarda gerçekleşen Krista ile karşılaşmasında onun dilini anladığını farkettiğinde bu genç kadından yardım ister ve Krista yardım etmek ister ve işte burada Krista'nın profesör  babası ortaya çıkar Leif'e yardım etderek onu gaddar sirk sahiplerinden kurtarır..
Onu kendi evlerine alarak hem barınmasını sağlarlar hem de İngilizce öğreterek  kendi kültürlerini öğretmeye çalışırlar Ona medeniyet dersleri verirken ,Leif'in bir İngiliz gibi giydirirken  . Krista'da ona dans dersleri vermeye çalışır....
Çalışır diyorum çünkü Krista ve Leif arasındaki çekim ilk andan itibaren çok güçlü olması  yüzünden bu çok da kolay olmaz..

Bu arada Krista çıkardığı gazete de yazdığı devrimci ve ilerici makaleler yüzünden tehdit mesajları da almaktadır. Fakat bunları başlarda pek önemsememektedir. 
Tehditler tehlikeli olmaya başlayınca Leif Krista'yı korumaya başlar.Bu arada Krista ile ilgilenen Matthew Carlton ile Leif arasında rekabet başlar. 

Krista ona aşık değildir ama ailesi için evlenmesi gerekmektedir. Kendisinden başka mirasçısı kalmayan büyükbabasının özel aldığı bir izin ile ünvanı Krista'nın çocuğuna kalacaktır. 
Matthew sosyetenin çok gözde bir bekarıdır onunla ilgilenmesi bile şaşırtıcıdır.Ama ona karşı hiç bir şey hissetmemesine karşılık Leif'den bu kadar etkilenmesi Leif'in onunla ilgilenmesi işleri karıştırmaktadır..


Bu olmayacak bir şeydir. Çünkü Leif vatanına babasına verdiği bir sözden dolayı dönüp ailesine sahip çıkmak zorundadır..

Romanı okurken birbirlerini o kadar sevdikleri halde yokuşa sürmeleri bana tuhaf geldi sanki yazar hikayeyi uzatmak için kullanıyordu bunu. Okurken zevk alsamda bazı yerlerinde zaman zaman sıkıldığım bir roman oldu. Kötü demiyorum ama benim beklentim daha yüksekti. Kitap ilk çıktığında ben bu kitabı Gelinin Kolyesi'nin Kolye serisinden olduğunu düşünmüştüm ama kitabı alınca başka bir seriden olduğunu gördüm..
Kolye Serisi çok daha iyi idi bence..
Yazarın o kadar çok kitabı var ki umarım hepsini okumak nasip olur. Gerçekten de iyi bir yazar..Historical ve Viking severlerin beğeneceğini düşünüyorum...


Heart Trilogy
1. Heart of Honor (2006)Kalpten Kalbe 
2. Heart of Fire (2008)
3. Heart of Courage (2008)