29 Eylül 2013 Pazar

Hep Seni Bekledim - Nicholas Sparks



Kitap Adı: Hep Seni Bekledim
Yazar : Nicholas Sparks
Orjinal Adı : The Lucky One
Goodreads Puanı : 5/4,01
Puanım : 5/4,5



Uzun zamandır ara vermiş olduğum bir yazardı Nicholas Sparks. Bu kadar ara vermek ile çok büyük hata etmişim..En kısa sürede yazarın okumadığım diğer kitaplarını da okuyacağım..Müthiş bir anlatım,o sadelik,o duygu sağanağı muhteşem..Bir de yazarımız uzun uzun aşk sahneleri yazmıyor. Öyle bir anlatım ile yapıyor ki bunu o aşkı sonuna kadar hissediyorsunuz..Yazarı ilk Denizden Gelen Mektup isimli romanı ile tanışmıştım..O roman beni büyülemişti. Fakat sonu çok iç parçalayıcı idi..

İşte yazarın romanlarında her türlü sona  kendinizi hazırlamanız gerekiyor.Hep Seni Bekledim de sonu sürprizli bir son bekliyor sizleri..
Kitabın başlarında biraz sıkıldığımı itiraf etmeliyim.Fakat sonradan kitap bir açıldı ki elimden bırakamadım.Kitap da aşk,aile,dram,sadakat,savaş temaları üzerinde kurgulu idi..

Kitap da Amerikan Deniz Piyadesi Logan Thibault, Irak'taki  savaşta görevli idi..Savaşın tam ortasında çamurun içinde, bir fotoğraf bulduğunda, onu bir kenara fırlatmayı düşündü. Ama yapamadı. Bunun yerine, fotoğrafı sahibine vermek için üsse götürdü ve ilan panosuna astı fakat haftalarca sahibi çıkmadı. O da fotoğrafı panodan geri aldı ve o günden sonra sürekli cebinde taşıdığı fotoğraf, ona  şans getirdi. Kumarda kazanmaya başladı ve iki arkadaşının öldüğü ölümcül bir çarpışmadan sağ kurtuldu.

Gizemli fotoğraf artık Thibault'un uğuruydu. Fotografta gülümseyen güzel bir kadın vardı .. Önceleri kendine şans getirdiğine inanmamıştı ama arkadaşı Victor en başından beri bu fotoğrafın ona şans getirdiğini hatta kaderi olduğunu söylüyor ve bunda ısrar ediyordu.. Ölmeden bir keç dakika önce bile arkadaşına kaderinin peşinden gitmesini söyler..
Victor'ı kaybettikten sonra onun hayaletini görmeye başlayınca Thibault resimdeki kadını bulmaya karar verir..

Fotoğraftaki kadının, kaderinin anahtarını elinde tuttuğuna inanmaya başlayan  Thibault, onu bulmak için tüm ülkeyi katedecek yolculuğa çıkar.

Sonunda onu bulur adı Beth'dir öğretmenlik yapmakta  oğlu Ben ve büyükannesi Nana ile  birlikte yaşamaktadır. Kocası Keight Clayton'dan uzun zaman önce boşanmıştır. Ondan ayrıldıktan sonra da hayatına kimse girmemiştir.

Bunun başka bir öyküsü de vardır..Nana felç geçirdikten sonra köpek bakım evinin işetilmesinde ona yardımcı olmaya çalışmaktadır. Ağabeyi Drake'i Irak Savaşı'nda kaybetmişti.. İş ilanı için gelen Thinbault'uda ağabeyine benzettiği için belkide işe almak istememişti..
Ama belki de kader ağlarını örüyordu..O resimi Thinbault boşuna bulmamıştı başka bir görev  Beth'in yanına gitmesi gerekiyordu..
Müthiş bir hikaye idi..

Kesinlikle tavsiye ederim..

25 Eylül 2013 Çarşamba

Aşkın Günahı - Sophie Jordan






Kitap Adı :   Aşkın Günahı
Yazarı :      Sophie JordAN
Orjinal Adı :Sins of a Wicked Duke 
Goodreads Puanı : 5/3,78
Puanım :     5/4

Sophie Jordan en sevdiğim yazarlardandır..İLk Düğün Gecesi romanı ile onunla tanışmıştım..Yazarım kitaplarında yarattığı sıra dışı dünyayı çok seviyorum..

Penwich Erdemli Kızlar Okulu isimli üç kitaplık serinin ilk kitabı Aşkın Günahı isimli kitabı yazarın diğer kitaplarına göre daha değişik ve egzotik buldum..Kurgusundan çok bende bırakmış olduğu duygu yoğunluğunu sevdim..Özellikle aşk sahneleri o tutkuyu ve ateşi yazar güzel işlemişti..
Belki kurgusu çok güçlü değildi ama oldukça değişikti..Kısaca bu kitabını da çok sevdim yazarın. Penwich Okulunda okumuş olan üç genç kızın hikayelerinden oluşuyor..

Fallon O'rourke,Marguerite Laurent,Evelyn Cross isimli üç genç kızdan her birinin bir dileği vardı.. Fallon Bir Yuvası Olmasını,Evie Macera ,Marguerite Önemli Olmayı diliyordu.





Fallon'un babası bahçıvan idi..İşvereninin gönderdiği uzak yerden dönemeden vefat edince öksüz kalmıştı..Babasının işvereni onu Penwich Kızlar Okukuna gönderir..Orada çok gaddar,sert bir eğitimden geçer..Hayatta arkadaşlarından başka kimsesi kalmamıştır..Okuldan mezun olduktan sonra bulduğu işlerde erkek patronlların sarkıntılık yapması kendisinde sinirli olması yüzünden çalıştığı ilerde barınamıyordu..En son çalıştığı teki işverenin oğlu yüzünden işi bırakmak zorunda kalır.Fakat onunla gece sokakta mücadele ederken Dominic Hale şahit olur..Ona yardım etmek isteyerek arabasına alır..,

Fakat bir lakabıda İblis Dük olan Dominic küçükken yaşadıkları yüzünden adeta kalbini kaybetmiştir.Kendini sefahata vermiş ahlaksızlıkları ile inlü bir adamdır.Fallon'dan çok etkilense de onu ahlaksızlığı ile korkutarak elde etmeye çalışır..Fallon ise ondan hem korkup etkilense de onunla bir daha karşılaşmayacağına adeta yemin eder..Dominic ona ihtiyacı olabileceğini düşünerek kartını verir..Ama Fallon ondan yardım istemeyi gitmeyi aklına bile getirmez..


Not: Fallon her şey için adeta yemin ediyor..,

Fakat büyükler büyük lokma yut  büyük  söz söyleme diye boşuna söylememişlerdir..Fallon bir anda işsiz kalıp arkadaşlarının yanınada sığınamayınca  da kadın iken patronların sarkıntılıklarından bıktığı bir anlamda da iffetini korumak için erkek kılığına girer..BU durumda hem biraz para birikirip taşraya geçmeyi hem de erkeklerin sarkıntılıklarından kendini korumayı planlamaktadır..

Elbette ki evdeki hesap çarşıya uymaz çünkü ajans ona   bula bula İblis Dük'ün evinde iş bulur..Onunla karşılaşmamaya ve evine gitmemeye  yemin etse de kader mi ? şans mı? ne denirse  ağlarını örmeye başlamaktadır..Bu şeytansı adamdan bu kadar etkilenirken orada çalışmak  onu çok zorlayacağı kesindir..Ama başka çaresi de yoktur..Üstüne üstlük bir olaydan sonra onun özel hizmetçisi de olduktan sonra işler kontrolden çıkmaya başlar.Dominic bu genç adamın davranışlarından kendinden hoşlanmadığını anlamıştır da..Bunun nedenini çözmeye çalışır..
Ben severek okudum.Yazarın okuduğum dördüncü romanı..Kalemini çok seviyorum. Beni tam da yüregimden yakalıyor..Yine de Düğün Gecesi bence yazarın okuduğum en güzel romanı..Serinin ikinci kitabını da çok merak ediyorum..Biraz değişik bir kitap okumak isterseniz bu roman tam size göre bence...



Penwich School for Virtuous Girls 

1. Sins of a Wicked Duke (2009) Aşkın Günahı 
2. In Scandal They Wed (2010)
3. Wicked Nights With a Lover (2010)





23 Eylül 2013 Pazartesi

Sürgün ♥♥♥ Maya Banks






Kitap Adı : Sürgün
Yazar     : Maya Banks
Orjinal Adı: Seduction of a Highland Lass 
Goodreads Puanı : 5/4,26
Puanım 5/5


Maya Banks'ın McCabe üçlemesinin  ikinci kitabı Sürgün ilk kitapdan gerek konu gerek işleyiş bakımından bence daha güzel bir kitap idi..Daha duygusal bir roman idi..İlk kitapda Ewan ve Maarin'in hikayesini okumuştuk..Ewan McDonald 'ın klanının kızı Rionna ile evlenmekten vazgeçerek Mairin ile evlenmişti..Mairin'in ise Sürgün'de hamileliği iyice ilerlemişti..


Ewan'ın Rionna ile evlilikten vazgeçmesi üzerine Alaaric McCabe klanın  geleceği için bu işi yapmaya karar verir...Artık Rionna ile sözlü sayılır idi..Duncan Cameron'a karşı birleşmek için Krallığın güvenliği için bu evliliğe karar verilmişti. İşte roman da tam bu sahneden başlıyor. Alaric McDonald topraklarına Rionna'ya evlilik teklifi etmek için gitmek üzeredir Mairin onu yolcu etmektedir. Mairin karnı burnunda doğumuna çok az kalmıştır.Derken evliiği resmileştirmek için yola çıkıyor McDonald topraklarına  varmak üzere  birlikte yola çıktığı adamları ile birlikte iken pusuya düşürülüp saldırıya uğruyor.
McDonald klanının arazisinde ama klandan  uzakta yaşayan Keeley McDonald ile yolları tam bu arada kesişiyor.Saldırıya uğrayan Alaric'in atı Keeley'in evine yakın bir yere ağır yaralı olarak ulaştırır..Keeley McDonald klanının şifacısıdır.

Rionna'nın çocukluk arkadaşıdır fakat Rionna'nın annesi tarafından klandan haksız yere sürgün edilmiş hayatta yapayalnız kalmıştır. Kardeşi gibi gördüğü arkadaşı da onu ne arayıp ne sormuş ona destek vermemiştir bu ona büyük bir darbe olmuştur. İşte o zamandan beri klanın şifacılığını yapmaktadır. 

Alaric'i atı Keeley'in ayağına düşürmesi ile Keeley onu evine götürerek tedavi etmeye başlar..Alaric ona bakan bu genç ve güzel kadını önceleri yarasının ağırlığı nedeni ile  melek zanneder. Çok tuhaf bir durum ile tedavisi süresince melek olarak seslendiği Keeley'den  ayrı  kalamaz ona gittikçe daha da düşkünleşir...Keeley Alaric'in yaralarını tedavi etmeye devam ederken Alaric'in atı klana giderek Ewan ve Caelen'i oraya getirir. Ewan Keeley'in fikrini de sormadan adeta karga tulumba Aleric'i tedavi etmesi Maarin'n doğumunda yardımcı olması için klana getirir..

McCabe kardeşlerin dikkatinden kaçmayan durum ise Alaric'in Keeley'e olan düşkünlüğüdür.
Bu durum olası evliliğin geleceği için iyi değildir ve onları tedirgin eder..Yine de Ewan mevcut durumun değişebileceğini düşünerek evlilik kararını tekrar sorarsa de Alaric'in bu konuda fikri aynıdır değişmemiştir.Ama Keeley'den da uzak duramamaktadır.

 Keeley bulunduğu ortam geçmişte yaşadıkları yüzünden hiç bir beklentisi kalmamıştır. Ama Alaric'e aşık da olmuştur..Aşkının imkansızlığının farkındadır aksi gibi Alaric'de ondan uzak duramamaktadır..Keeley onun Rionna ile evlenmek üzere olduğunu duymuştur bu yüzden kendini geri çekmeye çalışsa da ne kada başarılı olabileceği şüphelidir.. Çünkü aralarındaki çekim ve yakınlaşma gün geçtikçe daha da artmakta onu reddetmek ise güçleşmiştir..


Duygusal sahnelerin ağırlıkta olduğu müthiş bir hikaye idi...İlk kitapdaki çeviri sıkıntılarını hissetmedim..İskoçyalı'nn Kollarında'n daha başarılı bir romandı bu ikinci hikayeyi daha çok beğendim.. Maya Banks'ın kurgu gücü ve duyguların derinliğini tam da kıvamında harmanladığı bir romandı.

Ve artık serinin 3.kitabı kaldı sadece umuyorum ki bu kitap için çok beklemeyiz..Bu romanı historical severlerin seveceğinden eminim..OKuyacak arkadaşlarıma keyifli okumalar...

Highlander Üçlemesi:(McCabe)
1. In Bed with a Highlander (2011) İskoçyalı'nın Kollarında
2. Seduction of a Highland Lass (2011) Sürgün
3. Never Love a Highlander (2011)

22 Eylül 2013 Pazar

Deniz Katedrali - İldefonso Falcones


Kitap Adı : Deniz Katedrali
Yazarı : İldefonso Falcones
Orjinal Adı: La catedral del mar
Goodreads Puanı : 5/3,96
Puanım :5/5
Yayınevi: Pegasus Yayınları 
Çeviri :Pınar Gökpar


İldefonso Falcones'in Deniz Katedrali' kitabını  yaklaşık dört yıl önce okumuştum.Bu kitaba ilginç bir kitap demek büyük bir haksızlık bana göre..752 Sayfalık bu roman kapağını açtığınız da adeta su gibi akıyor..O çağı kitabı okurken adeta yaşıyorsunuz.. Orta Çağ Barcelona'sında geçen bir Katedralin inşasını anlatırken 14. yüzyıl orta çağ karanlığını adeta bir resim gibi tasfir ediyordu..
Roman Bernard Estanyol'un düğününde başlıyor ve kendisi feodal beyinin emri altında yaşayan bir çiftçi idi..Babası yeni ölmüş olduğu için toprak işletim hakkı ona kalmıştı..Aslında o zamanki düzen içinde özgür gibi görünse de yine de köle sayılırdı.Çünkü toprakları terk etmemek karşılığında sözde özgürlüğü kendilerine bahşediliyordu..


Beyliğe ait en çok topragın bekar olan Bernauda kalması çevrediki bekar kızları olan aileler içinde mükemmel bir fırsattı. Sonunda o ailelerin kızlarından biri ile evlenmeye karar veriri..Fakat asıl olay ve kitap burada  başlıyor.Düğününe gelen feodal beyi gelini gördükten sonra ilk gece kulanım hakkı istiyor ve bunu gerçekleştiriyor..Ama zavallı kadının başına gelen bununla da bitmiyor..Herkesin önünde karısı ile ilişkiye girmesini emrediyor..Bernant bunu zorla gerçekleştirmek zorunda kalıyor..Bu geceden sonra karısı ile arası asla iyi olmuyor..Bu geceden sonra hamile kalan kadının dramı tabii ki bitmiyor..Kocasını terk ediyor defalarca tecavüze maruz kalıyor..Doğan çocuğunun kimden olduğu aileden gelen bir ben ile anlaşılıyor..O ben olmazsa feodal beyi çocuğun üstünde de hak iddia edebilecek idi..



Tabii Rernaud'un dramı bununla da bitmiyor..İlk gece olayından ve karısının kötü yola düşmesinden hayat oznun için daha da zorlaşıyor..Sonunda  Bernaud oğlu Arnaud'u da alarak topraklarını terk ederek kaçmak zorunda kalıyor...Yıllarca köle gibi yanına sığındığı akrabasının yanında çalışmak zorunda kalıyor..Bir yandan da oğlu Aranaud'u büyütüyor..Bundan sonra da oğlu Arnaud'un inanılmaz hikayesi başlıyor..Yazar o dönemi o kadar güzel araştırıp bize aktarmış ki okurken elinizden bırakamıyorsunuz..Bir de olayları tarihsel olaylar ile de desteklemiş.Kesinlike gerçeklere dayandırılmayan tek bir sahne yok romanda ..O zaman ki iç savaş,kıtlık,veba,enginizisyon mahkemesi..Dudaklarınızı uçuklatacak cinsten olaylar kadınların değersizliği..Ve o çağda yaşanan yasak bir aşk.. O zamanın şartlarına göre çok ağır cezası olan bir suç..Özellikle kadınlar karşı..Her şeye rağmen..Müthiş idi..


Arnaud'un ve babasının yaşadığı iftira ve sonunda babasını idam edilmesi..Arnaud'un  iftirayı atandan intikam alması..Hapise düştüğünde fahişede olsa  anne annedir sözünün doğrular şekilde annesinin onu kurtarması..Hem de onu yıllarca uzaktan takip ederek..
Tereddüt etmeden bu kitabı tavsiye ederim .Fakat bir historical kitap okuyacağınızı düşünüyorsanız,tarihi olaylardan sıkılıyorsanız,bu kitaba hiç başlamayın.. Ken Follet  severler bu yazarı da bence severler..Yazar orta çağın gerçeklerini o adar güzel işlemiş ki okurken yüreğiniz acıyor adeta..Yazarın Mart 2013'de çıkan kitabı için de   umarım  fazla beklemem..

Kesinlikle Tavsiyemdir....

Tarihi Kurgu,savaş,macera ve aşk hikayelerini seviyorsanız

Yazarın Deniz Katedrali ve Fatımanın Eli kitapları bence tam size göre...

19 Eylül 2013 Perşembe

İskoçyalı'nın Kollarında-Maya Banks





Kitabın Adı: İskoçyalı'nın Kollarında
Yazarı : Maya Banks
Orjinal Adı :  In Bed with a Highlander
Goodreads Puanı 5/4,08
Puanım : 5/4


Maya Banks Harlequin Beyaz Dizi kitaplarından severek okuduğum bir yazar..Araştırdığım kadarı ile çok değişik türde yazıp sizi tam amalamı ile ters köşeye yatıran nadir kalemlerden.. Sharon Long takma ismi ile de yazmış....Kalemini çok seviyorum historical türünde okuduğum bu ilk kitabını severek okudum ki çeviri katliamına rağmen..Garip kelimeleri kullanması çok can sıkıcı idi..Özellikle somurmak? Bu ne anlama geliyor Allahaşkına?!!..

Hakkı ile çevrilebilse idi beş yıldızlık bir kitap idi.McCabe Üçlemesinin ilk kitabı olan İskoçyalı'nın Kollarında 'nın ilk hikayesi ağabey Ewan McCabe'nin hikayesi idi..

Mairin Stuart Kralın gayri meşru kızı idi..Çok yüklü bir çeyizi vardı..Onu kullanarak çeyizine ulaşamamalrı ve kaçırmamamaları için bir manastırda yıllardır gizleniyordu..Fakat izini bulan Duncan Cameron isimli klan beyi onu zorla kaçırarak evlenmeyi planlayarak çeyizine ulaşmayı hedefliyordu..Bunun için yapamayacağı yoktu..Mairin'in de önemi yoktu hedefine ulaşacağı bir basamaktı..İşte Mairin'i kaçırırken onun korması altına aldığı küçük çocuğu da almak zorunda kalmıştı..Crispin McCabe McCabe Klanının lideri Ewan McCabe'nin oğlu idi..Mairin onu mutlak bir ölümden kurtarıp koruması altına alırken Duncan tarafında da feci şekilde evlenmeye ikna edilmesk için dövülüyordu..Crispin ile kaçma planları yaparken hiç ummadığı bir fırsat ayağına kadar gelir ve kaçabilmeyi başarırlar..Yolda büyük şans ile McCabe Klanınından Crispin'in amcası  Alaric ile karşılaşarak kurtulurlar..

Mairin gerçek kimliğini adını bile saklar. Sahip olduğu miras yüzünden hedef haline gelmesi onu dikkatli olmaya mecbur bırakır.. .Ewan ile en baştan birbirleri ile  ters düşerler. Ewa'ın klanı  Cameronlar ile savaş halindedir bu savaşta  klan çok kötü bir duruma düşmüş genç karısını da kaybetmiştir..Oğlu çok küçük yaşta annesiz kalmıştır..İşte Mairin'in onun hayatını kurtarması ile oğlunun bu kadına çok bağlanmış olduğunu görür..Oğlunun hayatını kurtaran bu kadına minnet borçlu olsa da takışmadan duramazlar..Onun gerçek kimliğini öğrendiğinde  kötü durumdaki klanın geleceği için Mairin ile evlenmeyi kafasına koyar..Mairinin önünde iki seçenek vardı ya bu devamlı kavga ettiği adam ile evlenecek ya da sadist ruhlu Duncan Cameron ile..Çok da vakti yoktur Duncan'ın yerini tespit etmesi çok yakındır...

Kısaca kitabı çeviriye rağmen başarılı buldum..İkili arasındaki zıtlaşma kavga derken aşkın sessiz sedasız gelmesi oldukça güzeldi..Erkek kahraman Ewan'ın sahiplenici tavırlarını çok sevdim.Özellikle o yalnış anlamalardan doğan kavgalar ve sonunun hep tatlıya bağlanması Ewan'ın  sonunda Mairin'in kararlarına saygı duymaya başlaması çok hoşuma gitti..Aile olmanın ne demek olduğu birbirini korumak sevmek aile olmanın ayrıcalığını yazar çok güzel işlemişti...Bazı yerlerinde diğer İskoç hikayelerine  benzetsem de sıkılmadan keyif alarak okudum..Historical ve İskoç hikayelerini sevenlerin oldukça seveceği bir hikaye..Bence kaçırmasınlar...


Highlander Üçlemesi
1. In Bed with a Highlander (2011) İskoçyalı'nın Kollarında
2. Seduction of a Highland Lass (2011)  Sürgün
3. Never Love a Highlander (2011)



16 Eylül 2013 Pazartesi

Dağ Kulübesi//Virgin River -Robyn Carr




Kitap Adı: Dağ Kulübesi 
Yazar :      Robyn Carr
Orjinal Adı: Shelter Mountain
Goodreads Puanı:5/4,22
Puanım : 5/5


20 Kitaplık Virgin River Serisinin ikinci kitabı Dağ Kulübesi beni mest etti..Romanı elime aldığım gibi bitirdim.Bence her bakımdan çok başarılı bir kitap idi.Bu seriyi bu kadar çok sevebileciğimi tahmin bile edemezdim..Robyn Car çok yetenekli bir yazar etkili ve başarılı bir kalemi var.Olaylrı kurgulaması ve romanlarındaki derinliği çok beğendim..İlk romandaki Kahramanlarımız Jack ve Mel'in aşkı be mucizevi Dağ Kulübesindeki hikayede en az onun kadar etkileyici ve mucizevi..

İlk romandan tanıdığımız Peder takma isimli John Middleton Jack  Sheridon ile aynı bölükte savaşmış bir dev adam..Konuşmayı pek sevmeyen oldukça içine dönük bir kişiliğe sahip..Genelde çok sakin ama onu kızdırmak istemezsiniz...Kızdığında ip kopuyor...Ona sadece annesi ismi ile hitap ediyor..

Hikaye soğuk bir eylül akşamında başlıyor Jack ve Mel evlenmiştir.Jack Peder'e barda bol bol kalabileceği odalar bırakarak Mel'in yanına yerleşmiştir.Tam barı kapatmayı düşünürken genç bir kadın küçük oğlu ile içeriye girer.Yüzünde ki izleri görür ve kadının bir şeylerden kaçtığını anlar..O kadar ürkektir ki ..Üstelik kendi görüntüsünün de kadın ve çocuğu korkutacağından endişelenmektedir..Onları ürkütmeden yardım etmeye çalışır.

Eski bir kuaför olan sadece bacakları çok ağrıdığı için Wes Lassiter ile evlenmişti..Şiddet daha evlenmeden başlamıştı..Şiddet evlendiklerinden beri artarak sürüyordu..Hatta oğluna hamile iken de şiddet görmeye devam etmişti. .Başvurmadığı çare kalmamıştı..Çok korkuyordu nasıl cesaret edip kaçtığına kendisi bile şaşırmıştı..Ona yardım etmeye çalışan adamdan her şeyden ürküyordu..O gece için barda kalır ertesi gün gidecektir..

Fakat Peder onun durumundan çok etkilenmiştir.Üstelik genç kadının yaralarını da gördüğü için onun bakıma ihtiyacı olduğunu anlar..Bu davetsiz iki misafirini tutabildiği kadar  tutmaya kararlıdır..


Onu ilk iş Mel'in görmesini sağlayacaktır..bu yardıma muhtaç kadını koca kolları ile koruma altına alır..Kendisi kocaman yüreği yumuşacık olan bu koca oğlanın aşkı ve hikayesi çok güzeldi..Daha fazla ayrıntılar için sizi kitaba davet ediyorum...Tavsiye ediyorum bu sımsıcak sevgi dolu romanı..



15 Eylül 2013 Pazar

Son Sevgili - Nora Roberts













Orjinal Adı : The Last Boyfriend
Edisyon Adı: Son Sevgili
Yazar: Nora Roberts
Goodreads Puanı :5/3,98
Puanım 5/3,5


İnn BoonBoro üçlemesinin ikinci kitabı  Son Sevgili,İlk kitap  Yarın ve Daima idi. Serinin İlk kitabı   erkek kardeşlerden Beckett'ın hikayesini anlatırken bu sefer ayrıntıcı  kardeş Owen'ın hikayesindeyiz... Owen kasabanın tek restaurantının sahibi  Avery. Serinin  İlk kitabını  okuyanlara  Avery oldukça  tanıdık gelecektir. Zira restaurantı olan Avery'nin pizzalarına herkes hayrandı yemek konusunda müthiş başarılı ve yaratıcı...Otelin işletmecisi Hope'i bulmalarına yardımcı olan da Avery idi..Belirgin özelliği saf temiz kalbi..Zayıf yönü  annesi küçük yaşta iken onun tarafından terk edilmesi ..Romandaki kadın ve erkek kahramanlarımız birbirlerini küçük yaştan beri tanıyorlar. Awery'ye  beş yaşında Owen sakızdan çıkan bir yüzük ile evlenme teklif ederek nişanlanmış.. Ama sonradan ilişkileri ve arkadaşça,dostça.Fakat o yüzüğü Avery saklamış ve atmamış...


İşte bu arkadaşlığı aşka zorlayan otelin sevimli hayaleti oluyor Elizabeth.. Hanımeli  kokan güzel hayaletimiz..Bu ikiliyi akıl almaz bir yöntem ile bir araya getiriyor..Birbirlerini fark etmelerini sağlıyor..Önceleri arkadaş ve dostluklarının bozulmasını istemeyen Avery ve Owen bu ilişkiye kademe kademe geçiyor...İşte bu tarafı biraz bana zorlayıcı gibi geldi..Daha romantik bir başlayış bekliyordum..

Sevimli ve güzel hayaletimiz ile ilgili bildiğimiz hanımeli kokusu..Karşısına çıktığının aşk hayatı olumlu yönde değişiyor..Onunla ilgili bir takım bilgileri de bu hikayede öğreniyoruz. Hatta otelin işletmeni Hope ile kan bağının olduğu ortaya çıkıyor..Elizabeth'in gizeminin bir kısmını Owen ve Hope Çözüyor.Fakat olay tam aydınlanmış değil..Serinin son kitabında her şey aydınlanacak.Bu sevimli hayaletimiz bana Bataklıktaki Gece yarısını anımsattı ister istemez..


İlk kitapdan Beckett ve Clare bu hikayede evlilik hazırlığında.Hatta Clare hamile olduğunu öğreniyor..

Üçüncü çiftin hazırlığını da yazarımız yapmaya başlıyor bu arada..Hope ve ailenin huysuz oğlu Ryder..Bir de sürpriz bir çiftimiz var.. BoonsBoro Otelin yaratıcısı Montgomery erkeklerinin annesi  Justine ve Awery'nin Babası Wiily B.Tavish...Diğer çiftler ile hikaye güzel harmanlanmış.


Aslında bu hikayeyi daha iyi olmasını bekliyordum ilk kitap bana göre daha iyi idi..Bu hikayede otelin hazırlıkları vs.bitti.Owen diğer kardeşlere göre daha planlı hayatının her anını planlayıp sürpriz yaşamak istemeyenlerden.Herşeyi kafasında hesaplayıp tartıyor onunla kavga etmeniz nerede ise imkansız..

Avery ise çok daha heyecanlı duygularına göre hareket biri.Annesinin terk etmesi ile özgüvenini duygusal anlamda kaybetmiş. Yaşadığı ilişkilerde hep hayal kırıklığına uğramış olduğu için yeni bir ilişkiyi önce seks açısından görse de durum ciddiye binmeye başlıyor..Ama Owen çok açık yürekli bir kişi olması ciddi bir krize girmelerini engelliyor..Kısaca hikaye fena değildi.Vasat olsa da sonuçta Nora kitabı idi.Ve ben severek okudum.Serinin üçüncü kitabı bu serinin en can alıcı kitabı olacak gibi...

Inn BoonsBoro Trilogy
1. The Next Always (2011) Yarın ve Daima
2. The Last Boyfriend (2012) Son Sevgili 
3. The Perfect Hope (2012) Bir Umut Daha 



12 Eylül 2013 Perşembe

İlk Öpücüğün Büyüsü-Jennifer Probst




Kitabın Adı :          İlk Öpücüğün Büyüsü 
Yazar         :          Jennifer Probst
Orjinal Adı :.         The Marriage Bargain 
Goodreads Puanı : 5/3,81
Puanım :                 5/4


Marriage to a Billionaire Serisinin ilk kitabı olan   orjinald adı The Marriage Bargain  olan İlk Öpücüğün Büyüsü son zamanlarda okuduğum en sevimli hikayelerden biri idi..Konusu çok sık işlenmiş olsa da bu tip anlaşmalı evlilik konuları içeren hikayeleri çok seviyorum...


 Kitabın konusu  yetişkinler için  romans türünde.Yazarı kalemi akıcı ve mizah yönü de kuvvetli.Aile bağları,sevgi,aşk,sadakat temaları ile hikayeyi kurgulamış..Okurken hiç sıkılmıyorsunuz..Çok muhteşem bir kitap değil ama çok sempatik bir kitap idi..Canınız sıkkınsa veya tatilde iseniz çok severek okuyabilirsiniz..Harlequin Beyaz Dizi Severlerin de bu kitabı beğeneceklerini tahmin ediyorum.Çünkü tam da beyaz dizi tadı vardı bu romanda..


Romandaki Kahramanlarımız  ise birbirinin tam da zıttı karakterler..Alexa, ne kadar iyi niyetli ve sevgi dolu bir kadın ise , Nick  o kadar soğuk, kapalı ve kendini beğenmiş bir adam.Genelde aşk  romanlarında ve filmlerinde  sıklıkla görülen anlaşmalı veya zorunlu bir evlilik kurgulanmış  hikaye. İkili arasında güzel bir çekim var ama geçmişte yaşadıkları olaydan sonra birbirlerini görmemişler nedense ..Alexa'nın çocuk kalbi Nick tarafından çok kırılmış..

Alexa Maria McKenzie, bir kitabevi sahibi ve zor durumda olan ailesini kurtarabilmek için tam da Bay Mükemmel özelliklerinde bir eş bulabilmeyi hayal ederek  bir büyü yapar. Ama büyüyü yaparken aklındaki son insan; 14 yaşında iken en samimi arkadaşının ağabeyi  Nicholas olmasını tahmin bile edemezdi elbette..

Milyarder Nicholas Ryan ise; evliliğe inanmıyor ama amcasından kalan aile şirketinin yönetimine sahip olabilmesi  için bir eşe ihtiyacı vardır...Bu eşi çok kısa sürede bir hafta da bulması gereklidir..İşte burada olaya kardeşi Maggie giriyor.Alexa ile yıllar geçtiği halde kısa bir süre kopan ilişkilerini sonradan tekrar sağlayarak hiç kopmuyorlar..Bu sayede Maggie'nin aklına Alexa'nın mevcut durumunu bildiği için o geliyor..Ağabeyine bunu teklif ediyor..Nick  Alexa’nın bu durumunu öğrenince harekete geçer  evlenme teklif ediyor...

Fakat  geçici evliliktir bir iş anlaşması gibi aralarındaki olacaktır.Bu şartlarda  evliliği planlarlar..Mevcut evlilikte duygusal bir ilişki söz konusu değildir... Bu anlaşma, sadece bir yıl sürecektir. Görünüşte uygulaması oldukça kolay olarak görünen bu evlilik uygulamaya döküldüğünde aksamalar başlar..Nick'in buz gibi tavırları Alexa'nın canın yakınlığı ile bu hikaye apayrı renklenir..


Aslında tipik aşk romanı kategorisinde ki  bir kitap  için  fazla hayal kurmanıza ise pek de gerek yok..,Düşündüklerinizin çoğu gerçekleşiyor bu romanda.Bir de Alexa'nın müthiş bir sevimli ailesi var..Onlar ayrı bir renk katıyor hikayeye..Kalbi adeta mühürlü olan  ailesi özellikle babası ile büyük sorunları ve kopukluğu olmuş Nick'e bu aile tam da ilaç gibi geliyor  hayat buluyor hikayede ..Romanda   Alexa ve Nick arasındaki atışmalar çok eğlenceli,bazen sinir oluyorsunuz bazen de kahkahalarınızı tutamıyorsunuz..Kısaca okurken yorulmadan büyük bir keyifle okudum ..


Gerçek dünyanın stresinden kaçmak istiyorsanız bir an mutlu olmak istiyorsanız bu kitap tam size göre...Keyifli okumalar...


Marriage to a Billionaire
1. The Marriage Bargain (2012) İlk Öpücüğün Büyüsü
2. The Marriage Trap (2012)
3. The Marriage Mistake (2012)
4. The Marriage Merger (2013)
5. The Book of Spells (2013)




10 Eylül 2013 Salı

Aşk Senfonisi-Nora Roberts


Aşk Senfonisi-Nora Roberts 
Orjinal Adı : Taming Natasha.
Goodreads Puanı:5/3,97
Puanım :5/5



Nora Roberts'in Yeni Serisi Stanislaski Ailesinin ilk hikayesi idi..Amerika'ya göçen Ukraynalı bir bir ailenin serisi..En az MacGregor Serisi kadar güzel..Ondan daha duygusal...Çok güzel bir aile sıcaklığı temalarında işlenmiş güzel bir roman..Bu romanda aradığınız her şeyi bulabilirsiniz..

Olağanüstü duygu sağanağı olan bir kitap okudum..Bu nasıl bir kurgu duygu anlatımıdır..En çok sevdiğim temalar vardı..Aşk ve Müzik..Hem de Klasik Müzik ..Bir de bu güzel müzikler uyan şahaser bir aşk romanı okudum..Kalbi kırık bir kadının yeniden sevme ve hayata dönme hikayesi idi..İkinci şans asıl gelen mutluluk..Ama bu mutluluk hemen öyle gelmeyecekti..Çaba ve sabır ile gerekecekti.....

Eski bir balerin olan Natasha'nın kalbi çok kırılmıştı..Genç yaşta bir erkeğe aşık olmanın bedelini çok ağır ödemişti..Şimdi bir oyuncak dükkanını işletiyordu..Burada aradığı huzuru bulmuş yeni bir hayat kurmuştu..Fakat geçmişindeki aldığı darbe yüzünden yıllar geçtiği halde hayatına bir erkeği bir daha sokmamıştı hep kaçmış ve uzaklaşmıştı..Bugüne kadar kasabaya gelen ünlü besteci Spence Kimball'a kadar..Spence uzun zamandır beste yapamıyordu..Küçük kızı ve kendisi için daha huzurlu sakin bir hayat istiyordu bu yüzden bu kasabaya gelmişti..Natasha ile karşılaştıkları andan itibaren ondan çok etkilendi..Natasha kaçtı o kovaladı..Biri balerin diğeri müzisyen olan bu sanatkar ruhlu iki kişinin aşkıda tam da onlara yakışır bir şekilde idi...Şiddetle tavsiye ederim...

Stanislaski Family
1. Taming Natasha (1990) Aşk Senfonisi
2. Luring a Lady (1991)
3. Falling for Rachel (1993)
4. Convincing Alex (1994)
5. Waiting for Nick (1997)
6. Considering Kate (2001)


Melek Yüzlü Chantelle Shaw
Orjinal Adı :Ruthless Russian, Lost Innocence
Goodreads Puanı : 5/3,32
Puanım : 5/4

Bu ayki Stars Of Romance serisinden Chantelle Shawın Melek Yüzlü romanı da müzik temalarında kurgulanmıştı..Geçmişi ile barışamamış bir adam ve erkeklere güvenemeyen bir kadın  vardı..İkisinin de geçmişten yaraları vardı..
Ella Keman virtiözü Vadim ise Rus milyarder idi..Vadim hiç bir kadına bağlanmadan yaşıyordu..Sert bir karakter idi...Geçmişinde karısı ve çocuğunu kaybetmenin vicdan azabını yaşayan bir adamdı..O yüzden hiç bir kadınla çok uzun ilişkilere girmemişti..Ella'ya kadar...Ama Ella onu sadeliği ve saflığı,inatçılığı ile oldukça çarpacaktı..Ella'da babasının sorumsuz ve ahlaksız hayatı yüzünden erkeklere güvenemiyordu..Vadim ona tam da onu hatırlatıyordu...Onu ilk gördğünde işte o yüzden kaçmak istemişti...Fakat ne yapsa Vadim'den kaçamıyordu..İki tarafta inatçıydı..Aralarındaki önce tutku sonra arkadaşlık dostluk sonra aşk geldi..

9 Eylül 2013 Pazartesi

Michelle Willingham // Özgürlüğe Hasret




Özgürlüğe Hasret
Michelle Willingham
Orjinal adı: Claimed By The  Highland Warrior
Goodreads Puanı : 5/3,87
Puanım: 5/4


Michelle Wiilingham'ın en koyu fanlarındanım diyebilirm..Bu yazara bayılıyorum...Ne yazsa okurum...Özgürlüğe Hasret orjinal adı  Claimed By The  Highland Warrior olan MacKinloch serisinin ilk romanında Bram'ın hikayesi idi..Çok dokunaklı bir hikaye idi..Çaresizlik,esaret ile kurgulanmış bir romandı..
16 Yaşında iken evlendiği gün savaşa giden Bram yedi yıl süren bir esaretten kaçarak geride kalan kardeşini kurtarmak için klanına geri dönüyordu..
Karısı Nairna'dan ayrı kaldığı yıllar içinde esirken hep onun varlığına tutunup hayatta kalmayı başaran Bram geri döndüğünde bıraktığı her şeyin eskisi gibi bulmayı beklemese de karısının başkası ile evlendiğini görmeyi ummuyordu..
Hikayede aile bağları sadakat temaları ile süslü idi.Biraz anlatımı durağan bulsam da sevdim hikayeyi bir çırpıda bitirdim..
Gelecek hikayeleri daha çok merak ediyorum..İkinci Hikaye oranca kardeş Alex'in sorunlu evliliğini üçüncü roman da geride esir düşen Callum MacKinloch'un hikayesi asil İngiliz Lady Marguerite de Montpierre ile..
Historical,Orta Çağ temalarını seviyorsanız üstelik İskoç Hikayeleri meraklısı iseniz bu hikaye tam size göre...

MacKinloch Clan

1. Claimed by the Highland Warrior (2011) Özgürlüğe Hasret
2. Seduced by Her Highland Warrior (2011)
3. Tempted by the Highland Warrior (2012)


8 Eylül 2013 Pazar

Benden Sana Kalanlar -Julie Kenner



Benden Sana Kalanlar
Yazar : J.Kenner
Orjinal Adı : Release Me
Goodreads Puanı 5/4,15
Puanım 5/2

Yeni bir seri Stark Üçlemesinin ilk kitabı benden sana kalanlar..Gray Üçlemesini,Crossfire Serisini Sevenler bu seriyi de çok  seveceklerinden eminim..Yeni akım Erotic Romans türünde yazılmış..Konusu oldukça ilgimi çekmişti ama umduğumu bulamadım nedense..İkilinin aralarındaki aşk biraz havada kalıyordu..
Yazarın kalemi fena değil fakat E.L.James'ten ve Sylvia Day'dan oldukça etkilenmiş ..Aynı tip erkek multi milyarder problemli erkek kontrol hastası..Burada kadın karakterinde annesi ile problemi var..

Gray serisindeki kadar sayfalarca seks okumasanız da  oldukça cüretkar sahneleri var.. BDSM'de var  bize ters gelen ilişkileri de oluyor..Aralarındaki tutku güzel ama aşk kopuk kopuk..
Ama her şey ikili arasında  olsa da  bu seriye devam etmek istemiyorum..Hikaye bana Gray üçlemesini çok fazla anımsattı..Özgün bulmadım..Aslında bu hikaye  polisiye temaları ile de kurgulanabilir idi. Çok da güzel olurdu çünkü hikayenin konuya yatkındı ..Fakat nedense  yazar bunu yapmamış..

Sanırım ben artık sağlam kurguları seviyorum her tür temanın olduğu hikayeleri seviyorum..Sadece,aşk veya benzeri tek türle kurgulanmış romanlar bana göre değil onu anlamış bulunuyorum..

 Yazar ileriki bölümlerde ne yapar bilemiyorum ama seriye devam etmeyi düşünmüyorum..Okuyacak arkadaşlarıma keyifli okumalar dilerim...


Stark Trilogy
1. Release Me (2013) Benden Sana Kalanlar
2. Claim Me (2013)
3. Complete Me (2013)



3 Eylül 2013 Salı

Aradığım Sensin-Stephanie Laurens

Aradığım Sensin
Yazar: Stephanie Laurens
Orjinal Adı: Four in Hand
Goodreads Puanı :5/3,78
Puanım :5/3,5





Stephani Laurens'in Dört kız kardeşin  koca bulma hikayesi Aradığım Sensin tam da Beyaz Dizi tadında çok eğlendirici bir romandı..Başlaması ile bitmesi bir oldu..Oldukça akıcı bir uslüp ile yazılmıştı..Fakat hikayede istediğim derinliği bulamadımsa da okurken çok eğlendim...Stephanie Laurens'in kitaplarında pek de rastlanan bir durum değildi benim için..Şeytanın Gelini isimli romanda sonra hiç bir kitabını okumamıştım..
Mevcut romanda dört bekar erkek ve dört bekar kadının eşleşip evliliğe doğru giden ilişkileri anlatılıyordu..Yazar konuya epeyce bir mizahi tema eklemişti.

Yeni Dük olan ve oldukça çapkın olan Max Rotherbridge'in bu Düklükten sonra eline bir de dört genç kızın geleceği düşüyordu çünkü onların hamisi olduğunu öğreniyordu..Hamisi olduğunuz bir genç kız ile aşk ilişkisine giremezsiniz o zamanki, toplum kurallarına göre..Fakat bu mevcut durum özellikle kız kardeşlerin üvey ablaları Caroline Twinninge kafayı taktıktan sonra da onu yolundan pek durdurabilecek gibi değildi..Çünkü Caroline Hanisi olacak yaşın üstünde idi..Yine de Max her şeyi çöpe atmamak için bunu bir süre kendine saklamaya ve acil olarak kızları sosyeteye tanıtmaya karar verir..


Diğer kız kardeşlerin de taliplileri olacaktır elbet..Ama Twinning kardeşler mevcut tuzaklardan kaçabilecek kadar deneyimli ve uyanıktır..İşte bundan sonra av ve avcılar birbirine karışır...


Çok fazla ayrıntıya girmek istemiyorum..Morali bozuk olanlar için,kafasını dağıtmak isteyenler için olduğunu söyleyebilirim..Regency Serisinin ikinci kitabı olan bu kitap  ve Doludizgin birbirine bağlantılı değil..En azından ben öyle hissettim çünkü kitap da herhangi bir kopukluk filan yoktu..Okumak isteyen arkadaşlara şimdiden keyifli Okumalar Diliyorum...

Regency Serisi :

1. Tangled Reins (1992) Dolu Dizgin
2. Four in Hand (1993) Aradığım Sensin
3. Impetuous Innocent (1994)
4. Fair Juno (1994)
5. A Comfortable Wife (1997)


Hulya YILMAZ



30 Ağustos 2013 Cuma

Evimdeki Yabancı - Gayle Callen


Kitabın Adı : Evimdeki Yabancı
Yazar : Gayle CalleN
Orjinal Adı : Never Trust a Scoundrel
Goodreads Puanı : 5/3,72
Puanım 5/3,5

Üç kitaplık bir seri olan Sons of Scandal Serisinin ilk kitabı..Kurgusu ve işleyişi biraz durağan başlayan bir  kitap idi..İşleyişi yavaş ve derinliği olan bir konusu vardı..Tempo ve olayların işleyişi sayfalar geçtikçe arttı..Konuyu güzel işlemiş yazar..Pembe tabloda işlemiyordu dönemi  o zamanı eleştiren bir tarzda yazılmıştı..En beğendiğim tarafı ise Grace ve Daniel'in aralarındaki aşk ve tutkunun yavaş ama derinden gidiş tarzı idi.Yazar sanırım başlarda biraz yavaş bir tempoda başlayıp  hikayeyi sonradan hareketlendirmeyi seviyor...

Romanın kadın karakteri ise tipik historical romanlarındaki gibi masum değil..Başının çaresine bakmaya adeta mecbur edilmiş bağımsız,akıllı  bir genç kadın.Ekonomik anlamda da evlendikten sonra çeyiz parasını kullanabilecek ama başından geçen kötü bir deneyimden sonra da ona pek sıcak bakamıyor..Bir oğlan kardeşi var kumar düşkünü..Aile genel anlamda kumar zaafı olan bir aile.Mevcut sorumluluk duyguları ağır basması yüzünden annesinin hatalarını tamir etmeye kardeşinin geleceğini düşündüğü için işleri yoluna koymayı kendine görev edinmiştir.....

Her şey annelerinin kumar ile tüm maddi varlıklarını kaybetmeleri ile başlıyor..Bir de Grace'i yani kızını da sürüyor kumar masasına..Kazanan onunla evlenmeye hak kazanacaktır.Ama   Daniel Trockmorten evlenmek için eş değil metres arayışı içerisindedir. Grace de evlenmek için koca aramamaktadır.

Grace'in a macı annesinin ailesinin yıkımına sebep olacak kaybı önlemek için yola çıkmış ama çok geç kalmıştır..Çünkü oğlan kardeşi Edward'ın da oturduğu evi kumarda annesi kaybetmiştir..Grace eve vardığında Daniel ile karşılaşır..Annesi kumarda her şeyini kaybetmiştir hatta babasından kalan Viyolayı da kumar masasına yatırmaktan çekinmemiştir. Bu viyola yüzünden bir iddiaya girerler Daniel iki hafta içinde Grace baştan çıkarmaya çalışacak başarır ise Grace metresi olacak,başaramaz ise de Grace bu Viyolayı geri alacaktır..

Bu iddia aralarında meydana gelen keyifli bir oyunun  başlangıcıdır..Zamanla bir birlerinin sırlarını korkularını bu oyun ile öğrenmeye başlarlar..Daniel'in ailesinin yani ünlü bir besteci olan annesinin müziği bırakmaktaki sırrı; Grace'in hayatından ondan önce olan ve kalbini kıran adam ile tanışması yaşadığı olaylar hissettiği duyguları...Kuzenin Dük olması üzerindeki etkisi vs..

Romantizm yavaş yavaş işler  şehveti yüksek olan  noktaya kadar da devam eder..Aşk sahneleri ile yavaş yavaş ilerler ama hissettirerek erotizmin derecesi kademe kademe artar...Açık söylemek gerekirse bu sahnelerde yazarı çok başarılı buldum..
Kısaca romanı beyendimse de biraz durağan buldum..Biraz daha hikayenin kurgusunda  heyecan eksik idi..O da olsa idi tadından yenmezdi..
Okuyacak arkadaşlarıma şimdiden keyifli okumalar dilerim..

Sons of Scandal Serisi 
1. Never Trust a Scoundrel (2008) Evimdeki Yabancı 
2. Never Dare a Duke (2008)
3. Never Marry a Stranger (2009)





Hulya YILMAZ

29 Ağustos 2013 Perşembe

30 Ağustos Zafer Bayramınız Kutlu Olsun


Mustafa Kemal Atatürk'ün anılarından seçmeler...
Atatürk ve Mehmetçik...

   Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, zaferle beraber medeniyet nurlarını da taşıyan kahraman Türk Ordusu sadece silah zoruyla değil, sahip olduğu yüce değerlerle çağ açmış , çağ kapamış, üç kıtaya egemen olmuştur. Türk Ulusunun evladı olan Mehmetçik, bu yüce değerlerin temel unsuru olup , ulusal varlığımızın güvencesidir.

ATATÜRK diyor ki; "Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin en büyük payı senindir."

Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün muharebe meydanlarındaki başarılarının sırrı Mehmetçik’le bütünleşmesinde aranmalıdır.



   Büyük Taarruzu başlattığımız 25/26 Ağustos 1922 gecesi... Yunan Ordularının Başkomutanı General Hacı Anesti, İZMİR’de kuş tüyü yastıklarda sabahlarken; Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, KOCATEPE’de Mehmetçik’le omuz omuzadır. Tıpkı Mehmetçik gibi, kaputunu üstüne çekerek, öylece sabahlar.

   Büyük Taarruzdan tam bir yıl önceki SAKARYA Meydan Muharebesinde de, göz yaşartan nice öyküler yaşanmıştır. İşte bunlardan sadece birisini, Garp Cephesi Kurmay Başkanı (Rahmetli Orgeneral) Asım GÜNDÜZ’den aktaralım:

"YENMEYEN TAVUK"

   O gün Duatepe’de düşmanın iniltisini sevinç gözyaşları ile kutluyorduk. Mürettep Kolordumuzun Kurmay Başkanı Hayrullah Bey, bir akşam yemeği hazırlamıştı. Ancak, ortada bir cılız tavuk ile, dört beş dilim siyah ekmekten başka bir şey yoktu.

   Dünden beri ağzımıza en ufak bir lokma girmemişti. Gazi Paşa, İsmet Paşa, Ben, Kazım Bey, sofraya bağdaş kurduk. Hayrullah (Fişek) Bey, Tevfik (Bıyıklıoğlu) Bey, Salih (Bozok) Bey biraz uzaktaydılar.

ATATÜRK, Kolordu Komutanı Kazım Bey’e dönerek:

Erlere yiyecek ne verebildiniz? diye sordu.

Kazım (Özalp) Bey şaşırdı, durakladı, Kurmay Başkanı’na dönerek:

- Hayrullah Bey, erlere ne verebildik? diye sordu.

- Efendim, dün sabah tedarik ettiğimiz buğdayı, kavurmaları için birliklere dağıtmıştık...

- Mustafa Kemal Paşa, biraz durakladıktan sonra ayağa kalktı ve tavuğa el sürmeden çadırına doğru yürüdü... Biz de onu takip ettik. Ne tavuk, ne de bir dilim ekmeğe el sürebilmiştik. O akşam hepimiz yine aç yattık...


BÜYÜK TAARRUZ VE BÜYÜK ZAFERDEN GÖRÜNTÜLER

    Topçularımızın 26 Ağustos sabahı Saat:4.30’da açtığı ateşle Büyük Taarruz başladı. İlk hamlede, Yunan Ordusunun elindeki tahkimli mevziler ele geçirildi ve 27 Ağustos’ta AFYON Kenti işgalden kurtarıldı. Yenik düşman, 27 Ağustos gecesi İZMİR’e doğru çekilmek istedi. Fakat, Fahrettin (Altay) Paşa komutasındaki süvarilerimiz düşmanın gerilerine sarkarak, çekilme yollarını kesmişti. 30 Ağustos günü, beş Yunan Tümeni DUMLUPINAR kuzeyinde çepeçevre kuşatılarak imha edildi. Bu çemberden kaçıp kurtulmayı başaran General Trikupis, 2 Eylül günü, UŞAK civarında yakalandı. Süvarilerimiz düşmanın haberleşme imkanlarını ve demiryolu bağlantısını kesmişti. Bu nedenle, Trikupis Hacı Anesti’nin görevden alınarak kendisinin "Küçük Asya Ordusu" Başkomutanlığına atandığını esir düştüğü birliğin komutanından öğrendi.

   Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Mareşal rütbesine henüz terfi etmiş bulunan Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa ve Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa 3 Eylül günü UŞAK’ta iken, esir Yunan Generalleri Trikupis ve Diyenis 1’nci Ordu Komutanı Nurettin Paşa ile 4 ncü Kolordu Komutanı Kemalettin Sami (GÖKÇE) Paşa’nın arasında, Gazi M. Kemal Paşa’nın huzuruna getirildi. ATATÜRK esirlere yer gösterip, kahve ısmarladı ve sonra; "Nasıl oldu, anlatın?" diyerek, düşman tarafında yaşananları sorguladı...

   General Trikupis, Büyük Taarruzun başladığı gece AFYON da bir baloda eğlendiklerini; bir ucu KÜTAHYA’da, diğer ucu AFYON’daki Türk Taarruzunun Yunan mevzilerini süratle ezip geçtiğini; sele kapılmış gibi MURAT Dağı eteklerine sürüklendiklerini ve KIZILTAŞ Deresi yamaçlarında kapana kıstırıldıklarını, bütün çıplaklığı ile anlattı.

Bundan sonrasını bizzat General Trikupis’ten dinleyelim:
"Durumu anlamaya, telgraf hatlarımızı kullanmaya ve İZMİR’deki Başkomutanımızla bağlantı kurmaya dahi vakit bulamadık. (30 Ağustos gününe kadar) Toplarımızı az çok kullanarak, geri çekiliyorduk. Fakat, sırtımızı o yamaca (KIZILTAŞ yamaçlarına) dayadıktan sonra, kıpırdamaya dahi mecalimiz kalmadı... Öğleden sonra, topçumuzu da kullanamaz duruma düştük. Ancak tüfeklerimizi kullanabiliyorduk. Bir an geldi ki, tüfeklerimizi dahi ateşleyemeyecek şekilde, bir darlığa sıkıştırıldık... İşte o zaman, süngüleriniz parıldamaya başladı. Arkamız, önümüz, her yanımız süngü. Artık, sonumuz gelmişti. Atımı bile bulamadım. Ormanların içinde, yaya olarak yollara düştüm."

Esir Yunan Generali, bozgunu böylece anlattıktan sonra, Gazi’ye sorar:

"Peki, siz bu savaşı nereden yönetiyordunuz?

ATATÜRK yanıt verir: "İşte, tam o süngülerin parladığı yerden"

   Trikupis şaşırır, müthiş bir heyecana kapılır ve saygı ile doğrulur; "Savaş böyle kazanılır" der. "Yoksa, yüzlerce kilometre uzaklıktaki bir yattan, harita üzerinde pergelle ölçüp biçerek, savaş yönetilmez"...

ÖZETLEYECEK OLURSAK;

   Büyük İskender, Sezar, Napolyon gibi tarihte ün kazanmış nice liderler ihtişam içerisinde, göz kamaştırarak baş olmuşlardır. Ancak, onların başarıları kalıcı olmamış ve yaşamları hüsranla sonuçlanmıştır. ATATÜRK ise, tıpkı Mehmetçik gibi kibirsiz bir kahramandır. Bir anlamda O’da bir Mehmetçik’tir. O hem Mehmetçik ve hem de Ulusumuzun Ebedi Başkomutanıdır.

***************************************************************
   Afyonkarahisar hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Mustafa Kemal'in doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı. 
- Binbaşı mısınız? 
- Hayır. 
- Albay mı? 
- Hayır. 
- Korgeneral mi? 
- Hayır. 
- Peki nesiniz? 
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi: 
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!.. 


General SHERRIL
Kaynak: General Sherril - Atatürk Nezdinde Bir Yıl Elçilik, 1935
**************************************************************

   Atatürk, ünlü güreşçi Kurtdereli'ye ödül olarak 1000 liralık bir İş bankası çeki veriyor, ve çeki Mustafa Kemal Atatürk olarak imzalıyor tabii..pehlivan çeki bankaya götürüyor, kendisine 1000 lirayı ödüyorlar muazzam bir para!..ama Kurtdereli hala bekliyor...ne bekliyorsun? diye sorunca çeki beklediğini söylüyor. Parayı aldın, çek bizde kalacak. O zaman Kurtdereli, alın 1000 liranızı çekimi geri verin, onda Atatürk'ün imzası var diyor ve parayı geri verip, sevinçle çeki alıyor.
**********************************
****************************


   17 Kasım 1937 gecesi, Atatürk'ün Elazığ'a gelişi şerefine halkevinde bir toplantı düzenlenmişti. Birden kapı açıldı, Atatürk  binayı sarsan alkışlarla salona girdi. Yanında Başbakan Celal Bayar vardı. Herkes oturduktan sonra Celal Bayar salonun ortasına geldi ve:

"Arkadaşlar,
Düşman vatanın bağrına dayamış hançerini,
Yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini..." dedi.

   Vatan evladı Mustafa Kemal ise Celal Bayar'ın okuduğu ve Namık Kemal'e ait olan bu beyite şöyle yanıt verdi:

Düşman vatanın bağrına dayasın hançerini
Bulunur elbet kurtaracak bahtı kara maderini...
******************************************************************************
İngiliz kralı VIII. Edward İstanbul'a Atatük'ü ziyarete geldiği zaman,
Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce,
-"Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur,
onu bilen birisini, yahut bir aşçı bulunuz !...dedi.

Ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o
şekilde düzene koydular... Akşam kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk'e dönerek:

- "Sizi tebrik eder ve teşekkür ederim. Kendimi İngiltere'de
zannettim" diyerek memnuniyetini bildirdi. Sofraya hep Türk
garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak,
elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de
halılara dağıldı.

Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral'a:

- "Bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim!"
dedi. Bütün sofradakiler Atatürk'ün bu sözlerine hayran oldular.
Atatürk garsona da "vazifene devam et" emrini verdi.

*********************************************************************************
Yugoslav Kralı Aleksandr, Balkan Atlantı'nın imzasını takip eden günlerde memleketimize gelmişti. Atatürk'le sohbeti sırasında, şahsına ve Türk Milleti'ne karşı duyduğu yakınlığı ve iyi hisleri ifade için dedi ki:

"-Cihan Harbini takip eden mütareke günlerinde, İtilaf devletleri Yunanistan'dan evvel Türkiye'yi işgali bana teklif etmişlerdi. Fakat hiç tereddüt etmeden bu teklifi reddettim, bunun üzerine Yunanlıları tercihe mecbur kaldılar."

Mustafa kemal muhatabının sözlerini sükunetle dinledi ve birden yerinden kalkıp, muhatabını şaşkınlık içinde bırakarak elini sıktı:

"-Size ve milletinize geçmiş olsun Ekselans..." dedi.

Ve anlatmak istedi ki, Türk topraklarına saldıran kim olursa olsun akibeti değişmeyecekti!.


ASKERLE GÜREŞ

Bir gezisinde, Kolordu binasının kapısında aslan yapılı bir Mehmetçik gördü. Çağırdı ve güler yüzle sordu:
- Sen güreş bilir misin?

Yanındakilerden en kuvvetli görünenlerle Mehmetçiği güreştirdi. Genç asker her zaman üstün geliyordu. Çok neşelendi, ayağa fırladı.

Ceketini çıkarıp Mehmet'e ense tuttu:
- Haydi, bir de benimle güreş!

Katıksız ve temiz Anadolu çocuğu Ata'sının yüzüne hayranlıkla baktı:
- "Atam," dedi. "Senin sırtını yedi düvel yere getiremedi. Bir Mehmet mi bu işi başarır?"

Gözleri doldu ve ağlamamak için gülmeye çalıştı.